Aslında fotoğrafta şaşılacak hiçbir şey olmamalı. Tam da birbirlerini bulmuş bir ikili, birbirine gayet de iyi yakışmışlar. Birinin diğerinden aşağı kalır bir yanı mı var?Birinin diğerinden daha erdemli bir tarafı mı var?Biri diğerinden daha mı az İslamofobik?Biri gerçekleri çarpıtıp insan hakkı ihlalleri yapmakta, Müslüman kanı dökmekte diğerinden daha mı az masum?Biri diğerinden daha mı demokrat? Öbürü diğerinden daha mı fazla insan haklarına karşı duyarsız?Çağımızın yüz karası bütün inanç, değer
Aslında fotoğrafta şaşılacak hiçbir şey olmamalı. Tam da birbirlerini bulmuş bir ikili, birbirine gayet de iyi yakışmışlar. Birinin diğerinden aşağı kalır bir yanı mı var?
Birinin diğerinden daha erdemli bir tarafı mı var?
Biri diğerinden daha mı az İslamofobik?
Biri gerçekleri çarpıtıp insan hakkı ihlalleri yapmakta, Müslüman kanı dökmekte diğerinden daha mı az masum?
Biri diğerinden daha mı demokrat? Öbürü diğerinden daha mı fazla insan haklarına karşı duyarsız?
Çağımızın yüz karası bütün inanç, değer ve uygulamalarının iki faili birbirini ağırlamış. Bunlardan Fransız olanı diğerinin önüne kırmızı halılar sermiş, diğeri bulduğu cesaretle son yıllarda yapabildiği en özgüvenli konuşmasını
“aşırılıkçı gruplara ve söylemlere karşı”
yapmış. Diğeri zaten Cumhurbaşkanı seçildiği günden beri kendisine yönelen, 1968 olaylarından bu yana yaşanmış en geniş kapsamlı protesto hareketlerine kesintisiz muhatap olmuş.
Bu protesto hareketlerini bastırma konusunda son zamanlarda çıkarmaya çalıştığı yeni basın ve güvenlik yasaları dolayısıyla diktatörlüğünün yol taşlarını döşüyor diye yeni bir protesto dalgasına maruz kalmış.
Mısır tarihinin ilk gerçek demokratik seçimleriyle işbaşına gelmiş bir yönetime karşı kanlı bir darbe yaparak iktidarı gasp etmiş, yönetimi darbeyle ele geçirdikten sonra kendisine yapılan itirazları, gösterileri, yaylım ateşleri açtırarak binlerce insanı katlederek bastıran, sonra muhtemel muhalefeti yok edebilmek için onbinlerce insanı sorgusuz sualsiz zindanlara atan Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’nin Paris’e gerçekleştirdiği resmi ziyaret çerçevesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile basın toplantısında ve kırmızı halı üzerindeki yürüyüşlerinde verdikleri fotoğraftan bahsediyoruz.
Macron, Elysee Sarayında düzenlenen basın toplantısındaki konuşmasında, Fransa’nın Mısır’ın bölgedeki
terörle mücadele yeteneğini zayıflatmak istemediğini
belirterek insan hakları koşuluna bağlı olmadan Mısır’a silah satışına devam edeceklerini söylüyor.
sözcüğü, tam bu tür diktatörlerin her türlü insan hakkı ihlalini, darbeciliklerini, despotik uygulamalarının önünü açan
.
Bu arada Sisi’nin zindanlarında hala ortaçağ zindanlarını aratmayan insanlık dışı koşullarda suçsuz yere tutuklu bulunan onbinlerce insanın maruz kaldıkları işkenceler, insan hakkı ihlalleri kimin umurunda?
Normalde, daha doğrusu resmi söylemler adına, daha da doğrusu yeri geldiğinde Türkiye gibi ülkelere karşı kullanılan ve Fransa’nın iddialı olduğu değerler ve söylemler adına böyle bir fotoğrafın imkansız olması gerekirdi. Belki bu yüzden Fransa’da Uluslararası İnsan Hakları Federasyonunun (FIDH) yetkilisi
bütün saflığıyla, Sisi’nin Paris ziyaretine ilişkin, “Bugün Mısır’da 60 binden fazla kişi görüşleri nedeniyle tutukluyken Fransa’nın bir diktatör için kırmızı halı sermesine hayret ediyoruz” diyerek Macron’u eleştirmiş.
Tabi Macron bu tür eleştirileri de tamamen gözardı edemiyor ve İnsan hakları konusunda boykot yerine diyalogdan yana olduğunu ve fikir ayrılıkları konusunda açıkça konuşulabileceğini ve Ekonomi ve savunmadaki işbirliğini bu fikir ayrılıklarına bağımlı kılmak istemediğini ifade etmiş.
Aslında Macron gerçekten Sisi’ye bu konuda bir şeyler söylemek istese ne söyler veya ne söyleyebilirdi?
Her şeyi birlikte yapmış olmadılar mı? İkisinin de terörizm dedikleri şey bölgenin tek demokratik güçleri değil midir? Libya’da uluslararası toplumun resmen tanıdığı meşru yönetimi terörist olarak niteleyen Fransa, darbeci Hafter ile işbirliği yaparak onun darbeci, işgalci, toplu katliamcı, işkenceci faaliyetlerine ortak olmadı mı?
İnsan haklarından bir fasıl açtığında Hafter’in birlikte destekledikleri bütün bu faaliyetlerini zaafa uğratmış olmayacaklar mı?
Böyle bir suç ortaklığıyla yola çıkmış ekibin, yolun ortasında insan haklarından bahsetmeleri bir oyunbozanlık olmaz mı?
Bunlar insan haklarını yerin dibine birlikte geçirmiyor mu?
İslam dünyasının kuşkusuz en önemli merkezlerinden birisi olan Mısır’ın daha yakın zamanda Müslümanlara ve Hz. Muhammed (SAV)’e karşı nefret söylemleri dolayısıyla bütün İslam dünyasının öfkesini çektiği bir ortamda Sisi’nin bu ziyaretinin bir destek ve teselli mesajı içerdiği de anlaşılıyor. Bundan dolayı da Macron doğal olarak teşekkürlerini ifade ediyor.
Bu desteğin de ona karşı bu teşekkürün de sembolik anlamları ve İslam dünyasındaki yansımaları kuşkusuz çok derin. Safların ayrıştığı bütün çizgileri net bir biçimde ortaya koyuyor.
İslam dünyasında demokrasi yanlıları ile darbecileri, halklarının bağımsızlığını, onurunu, refahını savunan ve temsil edenlerle bunlara karşı sergilenen en açgözlü sömürgecilerle işbirlikçilerinin bütün suretlerini ortaya koyuyor.
O kadar ki, Fransız medyası Macron ve Mısır cunta lideri Sisi’nin buluşmasını
üzerinden duyurmaktan kendini alamıyor. France 24 kanalı iki liderin görüşme özetini
“Macron ve Sisi ortak düşmanın Recep Tayyip Erdoğan olduğu konusunda hemfikir”
ifadeleriyle verirken aslında bu darbeciyle sömürgecinin birbirini ağırlama merasiminin ardındaki gerçek resmi de tamamlamış oluyor.