Demokrasilerde muhalefetin yönetimde şeffaflığı artırmak, bürokrasiden siyasi eylem ve işlemlere kadar bütün aşamalarda hesap verebilirliği geliştirmek, dolayısıyla yapılan hizmetleri kaliteli ve hakkaniyetli yapma konusunda sürekli ayarlayıcı bir işlevi vardır. Bu işlev çok değerlidir ve aslında kendini bilen, niyeti halis, gerçekten de halkına samimiyetle hizmet etme amacı olan hiçbir iktidar muhalefetin bu olumlu rolünü gözardı etmez. Olgunlaşmış bir demokraside de muhalefet ile iktidar arasında
Demokrasilerde muhalefetin yönetimde şeffaflığı artırmak, bürokrasiden siyasi eylem ve işlemlere kadar bütün aşamalarda hesap verebilirliği geliştirmek, dolayısıyla yapılan hizmetleri kaliteli ve hakkaniyetli yapma konusunda sürekli ayarlayıcı bir işlevi vardır. Bu işlev çok değerlidir ve aslında kendini bilen, niyeti halis, gerçekten de halkına samimiyetle hizmet etme amacı olan hiçbir iktidar muhalefetin bu olumlu rolünü gözardı etmez. Olgunlaşmış bir demokraside de muhalefet ile iktidar arasında bu çerçevede adı konulmamış bir işbölümü de vardır.
Ne var ki teoride böyle çalışması beklenen demokratik süreç, pratikte bu düzeyi yakalayabilmekten çok uzakta oluyor.
İktidar için rekabet eden tarafların hepsinin olması şart değil, sadece birinin niyeti veya değerleri bu etikten uzaksa bütün demokratik süreci tahrif ve tahrip etmeye yetiyor. Geriye halka hizmet, belli değerleri gözeten bir yüksek ahlak seviyesi kalmıyor, sadece iktidardan bir aslan payı kapabilmek için her türlü ahlaksızlığı mübah gösteren kuralsız, normsuz, kaygan bir zemin kalıyor.
Türkiye aslında bugünlerde ulusal ve uluslararası alanda inanılmazı başaran, bütün zorluklar arasında müthiş siyasi, diplomatik ve askeri hamlelerle müzmin sorunları çözen, ülkeye bir çok alanda önemli kazanımlar sağlayan adımlar atıyor.
Yanlış anlaşılmasın, elbette muhalefetin görevi iktidarın yaptıklarını alkışlamak değil.
Hatta muhalefete nasıl muhalefet etmesi gerektiğini söylemek de çok gereksiz bir şey. Muhalefet elbette neye muhalefet edeceğine de nasıl edeceğine de kendi karar verir.
Ancak eleştirmesi gerekirse bile bunu ülkenin düşmanlarına hizmet edecek şekilde yapmaması gibi bir mecburiyeti de vardır.
Bu konuda hiçbir etik, milli veya ulusal hassasiyetin bilhassa CHP tarafından gözetilmiyor olması, muhalefette böyle bir gözüdönmüşlük noktasına gelmiş olması hiç de normal değil.
Türkiye
da bütün halkın yüreğine su serpen, hem Türkiye hem de Azerbaycan halkının kalbinde 30 yıllık bir ukde oluşturmuş bir işgali sonlandıran büyük ve coşkulu bir sevinci yaşıyor. CHP’liler muhalefet adına Ermeni tarafının Türkiye’ye karşı iftiralarını dillendirerek burada Suriyelilerin Azerbaycan tarafında savaştırıldığını söyleyerek Türk-Azeri halkının sevincine gölge düşürmeye kalkışıyor.
Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yürüttüğü varlık savaşı sadece AK Parti adına yürütülmüyor 83 milyon Türkiye halkı adına hatta Türkiye’nin gönül coğrafyasının uzandığı bütün halklar adına yürütülüyor.
Allah muhafaza bir gün CHP iktidar olursa Doğu Akdeniz veya Türkiye’nin sözkonusu gönül coğrafyasına dair bir vizyonu olacak mı, olmayacak mı? Bugünden başvurduğu muhalefet seviyesine ve ufkuna bakıldığında tek anlaşılan şey CHP’nin Türkiye’yi teslim almak isteyen işgalcilere kapıları sonuna kadar açacağı.
Türk istiklal mücadelesinin ortaya çıkardığı CHP, sahi kimin ellerinde?
Bunu geçtik, Türkiye Azerbaycan’da, Doğu Akdeniz’de, Libya’da hatta Suriye’de yürüttüğü siyasetle dünya dengeleri içinde gözardı edilemeyecek bir güç haline geliyor. Bu süreçte Türkiye’nin önünü açın savunma sanayii ABD ve AB’nin hedefinde. Bu, başlıbaşına Türkiye’de iktidarıyla muhalefetiyle herkesin kenetlenmesini ve söylemlerini ona göre ayarlamasını gerektiren bir durum.
Oysa CHP’yi Türkiye’yi savunma cephesinde değil, Türkiye’yi hedef alan güçlere süfle vermekte yarışan cephede görüyoruz.
Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’yla ilgili Türk savunma sanayinde bir çığır açtırmış olan düzenleme CHP’nin hedefinde.
Orası zaten orada duruyordu ve başka ülkelerden alınmış tankların tamiri ve modernizasyonundan başka bir iş yaptığı yoktu.
Katar ortaklığıyla yapılan düzenlemeyle orası şu anda Türkiye’nin savunma sanayiine büyük bir güç katan bir üretim merkezi haline gelmiş oldu.
Herkes biliyor ki Katar ortaklığı oradaki üretimi yüzde yüz milli olmaktan asla çıkarmıyor, tam aksine oradaki bütün üretim Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetiminde ve ihtiyaçlarına uygun olarak yapılıyor, Türkiye’yi savunma alanında dışarıya bağımlı olmaktan büyük ölçüde kurtarıyor,
buna rağmen CHP genel başkanıyla milletvekilleriyle, şaşılacak bir hamasilikle buraya saldırıyor. CHP’nin bu muhalefeti kimin adına yapıyor olduğunu sormak gerekmiyor mu?
CHP’nin bu muhalefeti kendi içindeki taciz, tecavüz ve ahlaksızlıkları gündemden düşürme adına farklı bir motivasyonla yapıyor olduğu söylenebilir. Doğrusu bu iki olay birbirine karıştırılamayacak motivasyonlara sahip.
Orada CHP’nin neredeyse rutini haline gelmiş bir çarpık cinsiyet ilişkileri sorunu olduğu çok açık.
İşin o noktasında sergilediği muhalefetin de kuşkusuz apayrı bir değerlendirmesi olmalı. İktidara yazabileceği yalan yanlış asparagas bilgileri sansasyonel etkisine güvenerek büyük bir pişkinlikle öbür tarafa yansıtma konusunda sergilediği
aşırı pişkinlik siyasi ahlakımızın gerçekten önemli bir sorunu haline geliyor.
Bu konuda daha fazla detaya girip biraz daha kirlenmenin artık dayanılmaz bir şey olduğunu, bilmem söylemeye gerek var mı?