Biden neyi değiştirebilir?

04:0011/11/2020, Çarşamba
G: 11/11/2020, Çarşamba
Yasin Aktay

“Amerikan seçimleri sadece Amerika seçimleri değildir” denir. Dünyanın süper gücünün seçimlerinin sonucu doğal olarak dünyanın bütün ülkelerinde ilgiyle izlenir, çünkü sonuçları herkesi ilgilendirmektedir.Dokunmadığı yer, dokunmadığı ülke yok. Dolayısıyla seçim sonuçlarının değiştirmesi beklenmeyen bir ülke yok.ABD Merkez Bankası’nın faizleri çeyrek puan yükseltmesi, artırması veya sabit bırakması dünya ekonomilerini doğrudan etkilemektedir.O yüzden bu seçimler bizi ilgilendirmiyor diyebilecek bir

“Amerikan seçimleri sadece Amerika seçimleri değildir” denir. Dünyanın süper gücünün seçimlerinin sonucu doğal olarak dünyanın bütün ülkelerinde ilgiyle izlenir, çünkü sonuçları herkesi ilgilendirmektedir.
Dokunmadığı yer, dokunmadığı ülke yok. Dolayısıyla seçim sonuçlarının değiştirmesi beklenmeyen bir ülke yok.
ABD Merkez Bankası’nın faizleri çeyrek puan yükseltmesi, artırması veya sabit bırakması dünya ekonomilerini doğrudan etkilemektedir.
O yüzden bu seçimler bizi ilgilendirmiyor diyebilecek bir parçası yok bu dünyanın.
Aslında özellikle kurumsallaşmış dış politika seçenekleri konusunda ABD’nin büyük bir farklılık göstermediği hususunda da bir ezber veya bir önyargı vardır.
Eğer öyleyse seçim sonuçlarının da çok şeyi değiştirmiyor olması veya değiştirmesinin umulmaması gerekiyor.
Belki de doğrudur.
Bilhassa İsrail ve Ortadoğu politikaları hususunda her gelenin diğerini arattığı bir seçim tarihi vardır ABD’nin.
Cumhuriyetçi Trump İsrail’e tarihinin en büyük desteğini verdi daha önceki hiçbir başkanın vermeye cesaret etmediği veya yanaşmadığı tavizi vererek
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı,
işgal altındaki
Golan’ın İsrail tarafından ilhak
ını tanıdı ve yeni yerleşim yerlerinin açılması hususunu meşrulaştırdı,
Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi
için Arap ülkelerine türlü baskılar yaptı ve bunu da sağladı.
Bu normalleşme adımlarını atan Arap devletlerinin demokrasiden, insan haklarından uzak durumlarını, savaş suçları işlemelerini hiçbir şekilde önemsemedi ve umursamadı.
ABD’nin İsrail ve Ortadoğu politikalarının kurumsal bir sürekliliği olduğu doğrudur, ancak muhtemelen hiçbir ABD başkanı bu kadar pervasız, İslam dünyasının hassasiyetlerini hiç umursamayan bir politika yüklenemezdi.
Yine de seçilmiş Joe Biden’ın özelikle bu konuda Trump’la aynı pervasızlıkta bir İsrail yanlısı siyaset izlemese de Trump’la birlikte İsrail adına kazanılmış siyasetlerden vazgeçeceğini de kimse beklememeli.
Belki neticede Ortadoğu’da ABD adına Joe Biden bir iyi polis rolü oynamış olacaktır. Tabi neresinden baksanız bu da ciddi bir fark oluşturacaktır.

Bununla birlikte, ne kadar büyük bir güç atfedilse de kurumsallığın liderlikten, yani seçilmiş başkanlıktan hiç etkilenmediği iddiası hiç de doğru değildir. Sadece Trump’ın ABD siyasetinde yol açtığı depremlere bakıldığında, devamı halinde yol açabileceği başka depremler öngörüldüğünde başkanlığın hiç de etkisiz bir şey olmadığı çok net görülür.

ABD başkanları isterlerse çok şey değiştirebiliyorlar, hem sistem içinde hem de dış politikada.
Ancak çoğu belli bir establishmente hemen teslim olmayı kendileri için çok daha güvenli buluyor ve oradan yürüdükleri için neticede o kurumsallığı daha da pekiştirmiş oluyorlar.
Joe Biden’ın Ortadoğu’da Trump’tan farklı bir yol izleyeceği muhakkak ama İsrail politikalarının, Trump’ın İsrail’e kazandırdıklarına karşı işleyeceğini beklemek mümkün değil.
Cesur olmadığından değil, bu konuda Trump’tan farklı bir duygu, anlam ve siyaset dünyasında olmadığından.
Türkiye ile ilişkilerinde de Erdoğan’a karşı bir mülakatta New York Times’ın temsilcilerine sarf ettiği sözler onun
Türkiye politikasının sadece zihinsel zemini hakkında bir ipucu veriyor.
Ancak bizim bunu ne kadar önemsememiz gerektiği hususunu değerlendirmek durumundayız.
Seçimlerden önce de söylemiştik. Erdoğan’ı demokratik yolların dışında, darbeyle veya başka entrikalarla devirme düşüncesi Biden’lı veya Biden’sız ABD’nin hiç denemediği bir yol değil.
7 Şubat 2012 MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmasından başlayarak, Gezi Hadisesi, 17-25 Aralık, 6-8 Ekim Kobani olayları, 15 Temmuz, Suriye’de PYD-PKK terörünün desteklenmesi ve arka arkaya yapılan bir sürü ekonomik operasyonun
hepsi Erdoğan’ı taammüden demokrasi dışı yollarla devirme girişimleriydi ve hepsinde de ABD’nin birinci derecede rolü oluyordu.
Bu teşebbüslerin hepsi başarısızlığa uğradı.
Eskiden olsa bunlardan sadece biri bile hükümet değiştirmeye yetiyordu Türkiye’de, ancak ABD’nin Erdoğan’lı Türkiye’ye etkisi bu kadar işte.

Biden’ın bu saatten sonra Türkiye’ye karşı muhtemel atış menzilini gösteren yeterli tecrübe birikimi vardır.

Türkiye için elbette ABD’nin politikalarının bir etkisi vardır, yok demek için gerçeklerden uzak olmak gerekiyor.
Ancak bu politikaların atış menzili de artık belli olduğuna göre, ilişkileri karşılıklı yarar çerçevesinde değerlendirmekten başka bir seçenek bulunmuyor.
Biden’ın da taç giymiş başıyla bunu idrak edip bölgenin tek demokratik ülkesi olan Türkiye ile iyi ilişkilerin ABD’nin çıkarları açısından tek yol olduğunu görmesi mukadderdir.
#Biden