İşgalci İsrail terör devletinin Gazze’ye yönelik vahşice soykırımcı saldırıları 47. gününde aralıksız devam ediyor. İsrail’in eşi benzeri görülmemiş bir hırçınlıkla, panikle, telaşla sürdürdüğü saldırıların nasıl bir amaca ulaşmayı hedeflediği konusunda bütün analistler düşüne dursun. Hedef olarak her ne düşünülüp işaret ediliyorsa, zaman geçtikçe İsrail ve onu savunanlar o hedeflerden daha da uzaklaşıyor, vakit ilerledikçe İsrail ve müttefiklerinin zararları artmakta Hamas’ın ise kazanımları da
İşgalci İsrail terör devletinin Gazze’ye yönelik vahşice soykırımcı saldırıları 47. gününde aralıksız devam ediyor. İsrail’in eşi benzeri görülmemiş bir hırçınlıkla, panikle, telaşla sürdürdüğü saldırıların nasıl bir amaca ulaşmayı hedeflediği konusunda bütün analistler düşüne dursun.
Hedef olarak her ne düşünülüp işaret ediliyorsa, zaman geçtikçe İsrail ve onu savunanlar o hedeflerden daha da uzaklaşıyor, vakit ilerledikçe İsrail ve müttefiklerinin zararları artmakta Hamas’ın ise kazanımları da aynı ölçüde hatta daha fazla artmaktadır.
Geçen zaman İsrail’in aleyhine, Hamas’ın lehine çalışıyor: İsrail’in ve dayandığı bütün dünyanın temsil ettiği balonlar bir bir patlıyor, Hamas’ın ve temsil ettiği dünyanın değerleri ise güneş gibi parlıyor.
Aslında İsrail ve sınırsız müttefikleri için zararın neresinden dönülürse kar sayılacağı bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Ama işin asıl zor noktası da burada başlıyor. İsrail veya bugün İsrail’i yöneten Netanyahu için geri dönmenin devam etmekten daha zor olduğu bir noktaya da gelmiş bulunuyoruz. Hiçbir zaman kazanamayacağı bir savaşı durdurmanın, mutlak bir mağlubiyetin kabulünden başka bir anlama gelmeyeceği ve bu yenilginin bütün faturasının, işlediği bütün savaş suçlarıyla, insanlık dışı katliamlarıyla, soykırıma tekabül eden vahşetiyle kendisine çıkarılacağı ufukta görünüyor.
Bu da saldırganlığında daha ileri gitmesine yol açıyor. Yani kelimenin tam anlamıyla çırpındıkça batıyor Netanyahu.
Ama bu çırpınışının eceline bir faydası yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ona “gidicisin Netanyahu!”
derken bir yandan da İsrail içinde zaten zayıf olan ama bu savaş esnasındaki inatçı tutumları yüzünden iyice azalan desteği de kastediyor. Hamas’ın elindeki İsrailli esirlerin ailelerinin hükümete karşı sık sık giriştikleri protesto eylemleri her geçen gün artıyor. Kendi yönetimlerinden umduklarını bulamayan ailelerin geçtiğimiz günlerde
dan yardım isteyen bir mektup yazdıkları da ortaya çıkmıştı. İsrail›deki ‘
Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu
’ kaleme aldığı mektupta Erdoğan’a hitaben şöyle dedi:
“Bizler, tarifsiz acı ve ıstıraba neden olan bu krize müdahale etmenizi istemek için sizin yardımınızı talep ediyoruz. Kaçırılmalarından bu yana çocuklarımız, eşlerimiz, kocalarımız, ebeveynlerimizle iletişim kuramadık. Ortadoğu’da, Müslüman dünyasında ve ötesinde geniş nüfuza sahip, bölgenin büyük güçlerinden birinin lideri olarak, bize yardım edebilecek eşsiz bir konumda olduğunuza inanıyoruz. Bu nedenle, esirlerin sağlık durumları ile ilgili bilgi almak, gerekli tıbbi ihtiyaçlarının gecikmeden sağlanmasını kolaylaştırmak ve derhal serbest bırakılmalarını sağlamak için size çağrıda bulunuyoruz.»
Bu arada İsrail gazetesi
geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber İsrail’in 7 Ekim’de Hamas’ın operasyonuna karşı başlattığı saldırılarda İsrailli kayıpların hesabının da sorulmaya başlandığını gösteriyor. Özellikle
7 Ekim günü festivalde öldürülen sivilleri vuran uçakların “Ramat David” üssünden havalandığını ve “Hamas hareketinin” elinde olmayan yangın bombalarıyla yerleşimcileri ve savaşçıları birlikte bombaladığı haberde ortaya konuluyor.
Böylece savaşçılarının 200 kömürleşmiş cesedinin de varlığını açıklıyor, çünkü
ne saldırı esnasında ne de başka zamanlarda böyle bir yakıcı silah gücü olmadığını herkes biliyor. Yol kenarlarındaki yüzlerce kömürleşmiş arabanın da yangın çıkarıcı hava bombardımanının ürünü olduğu anlaşılıyor. Bu, Siyonist propaganda aygıtının
konsere gidenleri (sivilleri) hedef aldığı, çocukların kafalarını kestiği ve kadınlara tecavüz ettiği yönündeki anlatısını baltalayacak bir yayın.
Aslında
operasyonunun kapsamının tamamen askeri olduğu ve sivilleri hedef alan bir yanı olmadığını bizzat yöneticileri ifade ettiler. Dolayısıyla baştan itibaren bu operasyonu bir terör eylemi kapsamına sokmaya çalışanların da bütün iddialarını çürütüyor bu haber. Hamas’ın yıktığı duvarlardan sızan Gazze’deki halktan insanların üstlendiği kontrolsüz eylemler bir
yana asıl sivil İsrailli ölümlerinin büyük çoğunluğunun İsrail ordusu tarafından üstlenilmiş olduğu artık örtbas edilemeyen bir gerçek olarak ortaya çıkmış durumda.
Şimdi kendi insanına karşı
İsrail ordusunun bu katliamlarının yanlışlıkla mı olduğu yoksa kasıtlı mı olduğu,
kasıtlı ise bununla ne amaçlandığı tartışılıyor.
Tabii ki yanlışlıkla yapıldıysa bununla İsrail ordusunun neredeyse histerik bir saldırganlıkla kendi vatandaşlarını hatta askerlerini vurmasıyla ne kadar zavallı duruma düşmüş olduğu konuşuluyor, daha da konuşulacak. Ama aynı zamanda Hamas’ın bu olaydan dolayı maruz kaldığı suçlamalardan aklanması da İsrail’in, ilk planda da Netanyahu’nun kayıp hanesine yazılmış olacak.
Aljazeera.net’te yazan Said el-Sunni, “Yerleşimcilere yönelik İsrailli bombardımanı ile ilgili haberlerin sızıntısının neden şimdi?”
yapıldığını soruyor ve bu sızıntının ardında Netanyahu’nun olabileceğini söylüyor. Ona göre bunda bunca zaman Gazze’yi yok etmeye girişen “işgal ordusunun” artık açıkça düşmüş olduğu bataklıktan yavaş yavaş çıkmaya bir zemin hazırlığı sözkonusu.
Yani bu tür ifşalar İsrail sokaklarını gelecek en kötü duruma hazırlama arzusunun göstergesidir.
Netanhayu böyle yaparak
yerleşimcilerin öldürülmesinin yanı sıra Gazze’de beklenen yenilginin sorumluluğunu istihbarat ve ordu komutanlarının boynuna yüklemek istiyor
. Dikkate değer bir iddia, ama Netanyahı açısından getirisi ve götürüleri hesaba katıldığında bir o kadar da karmaşık.
Bugün
İsrail ile esir takası dolayısıyla bir ateşkes anlaşması için son aşamaya gelindiğini açıkladı. Bu çok açık bir biçimde İsrail’in şimdiye kadar sergilediği kibirli saldırgan yaklaşımın başarısızlığını ve Hamas’ın mutlak zaferini göstermiş olacak.
İstedikleri kadar
endüstrileriyle dünyaya Hamas’ı veya İslamî terörizmi, anti-semitizmi trajik ve dramatik edebiyatlarla işleyip satsınlar. Bir Hamas, bir İzzettin Kassam, bir Ebu Ubeyde artık onların balonlarını patlattığı gibi İslam’ın haklı, vakur, iradeli ve gerçek yüzünü bütün dünyaya gösteriyor ve bütün ihtişamıyla şu hakikati söylüyor:
hak geldi batıl zail oldu, batıl zaten yok olmaya mahkumdur.
#Gazze
#İslam
#İslamofobi
#Yasin Aktay