Türkiye’yi mayınlı alana hapseden kafa, kime hizmet eder?

04:0029/06/2022, Çarşamba
G: 28/06/2022, Salı
Yasin Aktay

Mülteci meselesi sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın en önemli meselelerinden biri ve her geçen gün daha da artan bir ciddiyet kazanarak yaşanıyor. Dünya tarihinde yerinden yurdundan edilen insanların sayısı yüz milyonu geçmiş durumda ve bu sayısal olarak da hızla arayı açan bir rekor.İnsanlığın bu sorunla nasıl başedeceği konusunda da yaklaşımları kendi kalitelerini ele veriyor, ancak bu kaliteyi belirleyen konulardan biri de mülteciler arasında yapılan ayırımlar.Bir yerden gelen göç dalgasına

Mülteci meselesi sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın en önemli meselelerinden biri ve her geçen gün daha da artan bir ciddiyet kazanarak yaşanıyor. Dünya tarihinde yerinden yurdundan edilen insanların sayısı yüz milyonu geçmiş durumda ve bu sayısal olarak da hızla arayı açan bir rekor.

İnsanlığın bu sorunla nasıl başedeceği konusunda da yaklaşımları kendi kalitelerini ele veriyor, ancak bu kaliteyi belirleyen konulardan biri de mülteciler arasında yapılan ayırımlar.
Bir yerden gelen göç dalgasına karşı radikal anlamda karşı çıkanların başka bir dalgaya karşı sergilediği hüsnü kabulü
Avrupa ülkelerinde Suriye ve Ukrayna’dan gelen göç dalgalarına karşı tavır farklılığında ibretle gördük.

Avrupalılar Suriye göçüne karşı ülke güvenliklerini, ekonominin durumunu vs. ileri sürerken, Ukrayna’dan kısa süre içinde ülkelerine yığılan büyük sayıda mülteciyi adeta baştacı ettiler. Buradan gelenler beyaz tenli ve mavi gözlüydüler çünkü.

Bunu yadırgayan yadırgasın, bu onların imtihanı ve kaybediyorlar veya belki aslında herkes kendi tarihi, toplumu ve kültürel mirasının önüne çıkardığı sorumluluğu okuyor.
Ama bize ne oluyor?
Suriye’den gelen insanlarla akrabalık bağımız, kültürel, tarihsel yakınlığımız Ukraynalılarla Avrupalılar arasındakilerden çok daha yakın çok daha sağlam
olduğu halde aramızdaki bazı ırkçıların yükseltmeye çalıştığı cahilce nefret ve düşmanlığa karşı neden güçlü bir tepki ortaya konulmuyor?
Bu nefretçi söylemler kimi kimden koruyor sizce?
Tarihimizden, kültürümüzden, kendimizden değil mi?
Bizi bizden korumaya çalışanın bizimle kavgalı olması işin tabiatından değil mi?
Bu militanları Türkiye’nin gerçek düşmanlarının karşısında ne zaman gördük?
Gerçekten elinde silah Türkiye’ye karşı savaşan, Türkiye’yi her cephede zora düşürmeye çalışanlara karşı neden hiçbir zaman görmedik?
Buna rağmen evet, aslında soru gerçekten şudur?
Şu anda ülkemizin kültürel, tarihsel ve töresel değerlerine son derece ters, aşağılık bir kin ve nefret söylemini sapıklık derecesinde pervasızca yükseltenler bu cüreti nereden bulabiliyorlar?

Normalde bu tür düşünceler insanın aklına geldiğinde bin tevbe bin istiğfar getirmeyi gerektiren bu günaha insanlar nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorlar?

Irkçılık bir düşünce olarak kalsa sorun yok, ama bunu bir eyleme dönüştürmek ve
başka ırklara karşı bir saldırganlığa dönüştürmek açık bir sapkınlık, bir insanlık suçudur
ve bu insanlık suçunun adım adım toplumun huzuruna, istikrarına, kimliğine, kişiliğine mayın döşemesine ramak kalmış durumda.

Türk töresinden, kültüründen, kimlik ve kişiliğinden zerre kadar nasibi olmadığı gösterdiği, zayıf, savunmasız, sığınmış insanlara karşı sergilediği ucuz kahramanlıkla da sabit birinin Suriye sınırına mayın döşemeye naralar atarak gitmesi herşeyden önce kendisini rezil ediyor ama bu rezilliği bu kadar pervasızca sergileyebiliyor olması insanlığımız adına utanç verici bir durum.

Avrupa şu veya bu tarihsel, kültürel, kimliksel bağları öne sürerek Ukrayna’yla bütünleşmeye çalışıyor. Aralarına konulmuş sınırları, mayınları kaldırarak onunla bütünleşmenin yollarını açıyor.

Bizim sözde milliyetçilerimiz, masum sivil, silahsız, sığınmacı, çoluk çocuğun karşısında höykürme şovlarıyla ucuz kahramanlık türeten ırkçılarımız, vatan savunması ayaklarıyla Türkiye’nin Suriye sınırına mayın döşemeye koşuyorlar.

Bir siyasi partinin elinde mayın eyleme koşması kabul edelim ki çok yaratıcı bir eylem, ama bir başka partinin bir terör örgütünün siyasi kanadı gibi davranması düzeyinde yaratıcı.
MAYIN NEYİ SEMBOLİZE EDİYOR?
Mayın işin gerçekten sembolü.
Türkiye’yi bir yerden koruyan bir işlevi yok, bilakis
1. Dünya savaşından sonra Türkiye’yi işgal eden, mütegallibe emperyalistlerin Türk’e vurduğu zinciri sembolize eder.
Savaştan şu veya bu şekilde (ister bizzat isterse Almanya yenildiği için yenik sayılmış olsun, neticede) yenik çıkmış
Türkiye’ye savaş galiplerinin dayattığı sınırlara konulan mayınlar bundan 12 sene önce neredeyse tamamen kaldırılıyordu.
Türkiye’ye ve İslam dünyasına 1. Dünya Savaşı sonunda vurulmuş zincirlerin kırılmasını ifade eden mayınlar temizlenecek, böylece Türkiye kendi tarihsel, kültürel, gönül coğrafyasıyla yeniden kucaklaşacaktı.
Onunla kucaklaşmaya hazır koca bir İslam dünyasının uyanışının, dirilişinin sembolüydü bu mayınların temizlenmesi.
Suriye’de ve Arap Baharı ülkelerinde bilahare yaşanan darbeler Türkiye’nin ve İslam dünyasının bu mayınlardan temizlenme çabasına karşı bir emperyalist direnişin ifadesiydi.

Şimdi eline bu mayını alıp aynı sınıra döşemeye koşan biri Türkiye’mi temsil eder, emperyalistlerin Türkiye’ye biçtiği rolün militan ajanlığını mı?

Döşenen mayınlar mültecinin Türkiye’ye girişini mi engeller, Türkiye’nin kardeşleriyle, gönül coğrafyasıyla kucaklaşmasını mı?

Türkiye’ye bu yalnızlığı, bu zincirleri, bu mayınları yakıştıran faşist kafa Türklük adına faşizm yapıyor olamaz, bu kafadan münezzeh Türkler bu faşizmden çektiği kadar çekmedi hiçbir şeyden.

Bu tanımadığımız bir kafa değil.
Yüzyıldır Türkiye’ye “otur oturduğun yerde” diyen kafadır bu.
Bunu tam bir siyasi kalpazanlıkla vatanı koruma ve Türklük adına yapabiliyor olması herşeyden önce milli güvenlik adına esef verici bir durum.
#mülteci
#göç
#mayın