Türkiye seçimlere doğru hızla yol alırken bu seçimlerin sonuçlarının Türkiye ile sınırlı olmadığını gösteren sesleri daha yüksek bir tonda ve açıklıkta duymaya başlıyoruz. Duymak ne kelime, birileri seçim kampanyalarına açıkça, doğrudan taraf gibi katılıyor. Aslında bu durum özellikle Cumhur İttifakını ne kadar rahatsız etse de tam dahariçten gazel okumak, hatta müdahalegibi gelse de bütün bu çıkışların, AK Parti veya Erdoğan karşıtı yorumların bencegeçerli bir mazereti var: Erdoğan’ın liderliğinde
Türkiye seçimlere doğru hızla yol alırken bu seçimlerin sonuçlarının Türkiye ile sınırlı olmadığını gösteren sesleri daha yüksek bir tonda ve açıklıkta duymaya başlıyoruz. Duymak ne kelime, birileri seçim kampanyalarına açıkça, doğrudan taraf gibi katılıyor. Aslında bu durum özellikle Cumhur İttifakını ne kadar rahatsız etse de tam da
hariçten gazel okumak, hatta müdahale
gibi gelse de bütün bu çıkışların, AK Parti veya Erdoğan karşıtı yorumların bence
geçerli bir mazereti var: Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti’nin 20 yıllık tek başına iktidarı döneminde ortaya koyduğu ve etkisi uluslararası toplumda her geçen gün daha fazla hissedilen başarılar ve güç birikimi.
Bu başarılar ve güç birikimi sayesinde bugün Türkiye’de gerçekleşen seçimler sadece Türkiye ile sınırlı kalmıyor,
aslında genel olarak Türkiye’de yaşananlar sadece Türkiye ile sınırlı kalmıyor. Washington Post
’a (WP) 2023 yılında dünyada yaşanacak olan birçok seçimin sonuçlarının ihmal edilebileceğini, ama Türkiye’deki seçimlerin bütün dünya siyasetine etkisi olacağından dolayı “
” başlığı attıran bu gerçektir.
Bir ülkedeki seçimlerin başka ülkeleri, uluslararası dengeleri etkileme kapasitesi büyük ölçüde o ülkenin gücünün de en önemli kanıtıdır.
O yüzden ABD seçimleri herkesi ilgilendiriyor mesela.
açıkça Erdoğan’ın kazanmasının da kazanmamasının da birçok şeyi değiştireceğinden bahsediyor.
ABD ve AB ülkelerinin şimdiki liderleri Erdoğan’ın kazanmamasını temenni etmekten çekinmiyorlar, çünkü Erdoğan NATO’nun işleyişini kendi ülkesi lehine adeta dondurmaya cüret edebilmiştir. Halbuki Erdoğan’ın olmadığı bir denklemde Türkiye NATO’daki veto hakkını kullanmaya cesaret edemez ve orada süreç Türkiye ihmal edilerek tıkır tıkır işletilebilirdi. Bu esnada NATO üyesi ülkelerin Türkiye aleyhine terör örgütlerine destekleri devam edebilir ve buna rağmen Türkiye tarafından bir veto yemeden onlar da birliğe üye yapılabilirdi.
’taki makalede Erdoğan’ın Ukrayna savaşındaki etkili lider diplomasisi takdir edileceğine, bu kadar güç birikiminin Türkiye’yi kontrolden çıkararak kendi başına buyruk haline getirdiği endişeleri de dile getiriliyor. Olayı kendi çıkarlarını gözeten bir ülke olarak görmek yerine Putin’e yaklaşmak olarak görmek kendi kuruntuları. İşlerine geldiği zaman şeytanla bile aşk meclisi kuran onlar.
Şimdi de
’in Türkiye seçimlerine yönelik tavrını ifade ettiği kapak konuşuluyor. Kapağında Türk bayrağı üzerindeki hilale Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siluetini yerleştiren dergi, seçim analizinde ‘
Türkiye felaketin eşiğinde
’ ifadesini kullanmış. Her neyi temsil ediyorlarsa, onlar açısından Erdoğan’ın seçimleri kazanmasının bir felaket olduğu anlaşılıyor, bunu da açıkça ifade ediyorlar.
Peki 20 yıldır devam eden bir iktidarın bir 5 yıllığına daha kendi halkından, demokratik bir tercihle onay alması
’in temsil ettiği odaklar açısından neden felaket olsun?
20 yıldır yaşadıklarından daha kötüsünü mü yaşayacaklarını umuyorlar?
Kuşkusuz Erdoğan neler yapacağını, 20 yıldır yaptıklarıyla göstermiş bulunuyor.
İktidar için 5 yıl daha kazansa da bunu kendi otoriter kararıyla değil, halkın oyuyla yani demokrasinin en açık tezahürü olan seçimler yoluyla kazanacak.
Bu durum demokrasiyi baz aldığını iddia eden Economist ve arkasındakiler için neden bir felaket?
Aslında felaket Erdoğan’ın kazanacak olmasından dolayı muhalefete yapılan bütün yatırımların boşa çıkması.
Çünkü 20 yıldır Türkiye’yi kendi kontrollerinden çıkarmış olduğu için bir şekilde katlandıkları Erdoğan’ı bu sefer gerçekten devirebileceklerini düşünüyorlardı
ve bu umutlar mevcut tabloda boşa çıkmış görünüyor. Çünkü Erdoğan’ın karşısındaki muhalefetin umut vermediği ve Erdoğan’ı deviremeyecek olduğunu görüyorlar.
WP’taki analizde muhalefetin ne ekonomide ne de başka hiçbir alanda bir vizyon ortaya koyamadığı belirtildikten sonra
gelen anketlerde Erdoğan’ın önde olduğu büyük bir hayal kırıklığıyla ifade ediliyor.
’in gördüğü felaket de farklı değil:
Yatırım yaptıkları, destekledikleri muhalefetin istediklerini yapma konusunda yarattığı hayal kırıklığı.
İşin daha ilginci, bu dış aktörlerin beklenti paketleriyle Türkiye’de bir seçim kampanyasının sadece Erdoğan’a yarayacak olması.
Çünkü açıkça istedikleri şey Türkiye’nin NATO’da da, Yunanistan’a karşı ilişkilerde de, Doğu Akdeniz’de de, AB ile ilişkilerde de, teröre karşı mücadelede de daha tavizkar davranması, savunma sanayisine yaptığı yatırımları durdurması, kendi savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere farklı ittifak arayışlarından vazgeçmesi.
Bütün bu konularda Erdoğan siyaseti Türkiye’yi önemli bir uluslararası güç haline getirmişken, bunlara karşı hangi kampanyanın başarma şansı olur?
Bu alanlarda taviz vermek üzerine kurulu hangi vaat, Türk halkına nasıl cazip gelebilir, nasıl ikna edebilir?
Tabi
’in Erdoğan’a karşı seçimlerde muhalefet cephesinde ilk konum alışı değil bu. Daha önceki seçimlerde de benzer çıkışları olmuştu,
ama görüldü ki, Türkiye’deki seçimler üzerinde bir etkisi olmadı.
Türkiye’nin seçimi bütün dünyada etkili olabilecek bir seçim ama bu seçimlerde sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oy kullanıyor.
Bilhassa Türkiye dışından kendine müttefikler ve destekler arayan muhalefetin bir an bile unutmaması gereken en önemli konu bu.
#The Economist
#Washington Post
#Recep Tayyip Erdoğan
#Türkiye
#Seçim