Türkiye’nin büyümesine ayak uyduramayanlar veya takoz olmaya çalışanlar

04:0013/07/2022, Çarşamba
G: 13/07/2022, Çarşamba
Yasin Aktay

Dünya garip bir biçimde dönüyor. Sadece güneşin etrafında değil, sadece kendi ekseni etrafında da değil, üzerinde yaşayan insanların etrafında da o insanların kendi eksenleri etrafındaki hareketleriyle de dönüyor.Tekdüze bir gidişi yok, döndükçe kendi içindeki eğrilikleri, büğrülükleriyle, yokuşları ve inişleriyle de bize ebedi olmadığı ve bu dünyada hiçbir şeye dayanılamayacağını anlatıyor sanki.Bu dünya üzerinde sergilenen muazzam teknolojik gelişmelere, bilim seviyesindeki gelişmelere bakarak

Dünya garip bir biçimde dönüyor. Sadece güneşin etrafında değil, sadece kendi ekseni etrafında da değil, üzerinde yaşayan insanların etrafında da o insanların kendi eksenleri etrafındaki hareketleriyle de dönüyor.
Tekdüze bir gidişi yok, döndükçe kendi içindeki eğrilikleri, büğrülükleriyle, yokuşları ve inişleriyle de bize ebedi olmadığı ve bu dünyada hiçbir şeye dayanılamayacağını anlatıyor sanki.
Bu dünya üzerinde sergilenen muazzam teknolojik gelişmelere, bilim seviyesindeki gelişmelere bakarak bu istikamette bir de herşeyin daha iyi olacağı beklentisine giriyorsanız, dünya hemen başka bir yüzünü göstermeye çok hazır:
Bu bilim ve teknolojideki gelişmelerin insanın birçok alanda çok daha fazla zayıflaması, gerilemesi, cahilleşmesi pahasına olduğu gerçeğiyle yüzleşmeniz için bir Covid19 salgınının yaşattıkları yetmiş olmalı.
Bu esnada insanların bütün müktesebatının nasıl iptal olabildiğini hep birlikte yaşadık, herkesle birlikte yaşadık, hiçbir ayırım ve imtiyaz hissetmeksizin yaşadık. Bu kadar kalabalığa rağmen ne kadar yalnızç olduğumuzu, bu kadar varlığa karşın ne kadar fakir olduğumuzu ve bu kadar güce ve imkana rağmen ne kadar aciz olduğumuzu yaşayarak gördük.
Gördük de ne oldu? Bu bilgi bizde nasıl bir bilinç uyanışına yol açtı? Açtı mı? Ne kadar sürdü bu bilinçlenme?
Pandeminin etkileri yavaş yavaş hayatımızdan çekildikçe tekrar aynı istiğnaya, aynı kibre, aynı güç ve varlık sarhoşluğuna kapılmaya başladık. Hala bu dünya bizim zannediyoruz, hala birşeyler bizim zannediyor ve bunu başkalarından sakınmayı uyanıklık zannetmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Türkiye bir yandan gerçekten büyük bir atılımın içinde.
Bu onun tarihsel, coğrafi ve kültürel varlığının yüklediği bir rolün kaçınılmaz bir ifası. Bu Türkiye’yi şimdi gerçekten Türkiye’den büyük kılıyor. Bu bir böbürlenme ve kibir vesilesi değil, daha ziyade bir sorumluluk yüklüyor olmalı aslında. Elhak, Türkiye bu sorumluluğu son yıllarda fazlasıyla yerine getiriyor. Bir yandan çok geniş gönül coğrafyasında mazlumların umudu, hayali ve ideali. Bu yüklediği sorumluluk kadar ona büyük güç de veriyor. Türkiye son yıllarda en çok ziyaret edilen, edilmek istenen ülke durumunda. Bunu Türkiye’ye İslam dünyasından ve aslında başka coğrafyalardan gelen turizm dalgalarında da izlemek mümkün.
Bu turizm sadece sahillere gelmiyor, kültüre, kimliğe, bilime, irfana, sağlığa, siyasete ve ticarete de geliyor. Kendine özgü güzergahında büyüyen Türkiye’nin böyle bir ilgiye cazibe oluşturması da kaçınılmaz bir sonuç.
Türkiye’de bugünlerde gördüğümüz dünyanın her yanından, her kavminden, her dilinden insanın rengarenk varlığı Türkiye’nin bu artan cazibesinin, gücünün ve işleyen etkinliğinin göstergesidir. BU insan varlığı Türkiye’ye bir katkı, Türkiye’nin açılımına bir katılımdır.

TÜRKİYE İÇİN TÜRKİYE’DEN BÜYÜK İNSAN KAYNAĞI

Bayram öncesinde Havaalanında karşılaştığım
TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Temel Kotil
beni
Pakistan Teknoloji Üniversitesi’nin rektörü ve bilim adamlarıyla
tanıştırırken yüzünde adeta güneşler açıyordu. Kendileriyle yaptığı görüşme ve toplantılarda vardıkları işbirliği noktasını büyük bir heyecanla anlatıyordu. Aynı gün Türkiye’yi ziyaret etmekte olan
Malezya Başbakanı’nın heyetiyle yaptığı görüşmeleri ve Malezyalı bilim adamlarıyla olan ortak çalışmalarını anlatıyordu.
Şu anda insan kaynağı olarak Türkiye’nin gelişen insan varlığını sonuna kadar değerlendirdiğini ama bununla yetinmediklerini,
birçok ülkede kurdukları ofislerle birçok ülkenin yetişmiş insan kaynağını da yapmakta oldukları çalışmalara entegre ettiklerini anlatıyordu.
Mesafeleri aşmış, özellikle İslam dünyasının bütün yetişmiş insan varlığına erişimi mümkün hale getiren şey Türkiye’nin son zamanlarda yaşamış olduğu büyük açılım.
Sadece bu durum üzerine Türkiye’nin sosyolojisini yapmak isteyenlerin ulaşabileceği çok ciddi çıkarımlar olmalı.
Dünyada her zaman büyüyen, gelişen medeniyetler kültürel çeşitliliği daha büyük bir üst kimlik altında meczetmenin yolunu bulur, bulmalı.
Esasen Türkiye’nin bütün kurumlarıyla ve insanlarıyla bu artan cazibeye uyumlu bir kültür ve zihniyet de geliştirmesi çok önemli.
Bu bilinç ve uyum toplumun çok geniş kesimlerinde çok şükür var,
ama maalesef bazı kesimler Türkiye’nin bu gelişimine yardımcı olmak, Türkiye’nin bu açılımına ayak uydurmak yerine onu engellemenin telaşına düşmüş durumda.
Bunu milliyetçilik adına, Türklük adına yapıyorlar üstelik.
Halbuki halleriyle, tavır ve zihniyetleriyle Türk’ü bir hapishanenin duvarlarına mahkûm etmeye çalışmaktan başka bir şey yaptıkları yok. Bu insanların
Kur’an bir yana ne Yunus’tan haberleri var ne Hacı Bektaş ne Hacı Bayramlardan haberleri var.
Kırdıkları gönül harabelerinin üstündeki tepinişlerini kahramanlık sanıyorlar.
Dünyanın çelişkilerine bakınız, kültürel çoğulculuğun, eğitimin insandaki hoşgörü duygusunu demokrasi, insan hakları anlayışlarını daha fazla geliştireceği beklenir, ırkçılık ve insan nefreti gibi cahili duyguları törpülemesi beklenir.

TEŞEKKÜRLER SÜLEYMAN SOYLU

Türkiye bu büyük açılımın içindeyken Türkiye’ye bağnaz bir ırkçılığı reva görenlerin iyi eğitimli insanlar arasından çıkması dünyamızın yaşattığı büyük çelişkilerden, paradokslardan biri. Tam bir dönen dünya hikayesi.

Bir metroda gülyüzlü bir Senegalliye sadece renginden dolayı bütün nefretini boca eden şahıs bunları İngilizce olarak söylüyor, belli ki eğitimli biri.
Oysa o
Senegalli
Türkiye’ye verdiği değer dolayısıyla on yıldır bulunduğu İstanbul’da Türkçeyi de öğrenmiş, o sözlere İngilizce olarak muhatap olması hiç gerekmiyor ve öyle görünüyor ki, Türkiye’nin değerlerine, zenginliğine, büyümesine “ülkenize gidin” diyen şahıstan çok çok daha fazla katkıda bulunuyordur.

Bu utanılası muameleye maruz kalan Senegalli insanımızı evinde ziyaret eden İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, ziyaretiyle, sözleriyle yükselen Türkiye’ye yaraşır bir duruş sergilemiştir: Biz Türkiye’yiz, herşeyden önce Müslümanız, bizde ne ırkçılık ne yabancı düşmanlığı olur. Kendini bilmezlerin tavrı Türkiye değil.

Teşekkürler
Süleyman Soylu
, ağzına, yüreğine sağlık.
#Süleyman Soylu
#Türkiye’
#Senegal
#İslam
#TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Temel Kotil