Bütün dünyada büyük bir merakla ve heyecanla beklenen Türkiye seçimlerinin sonuçlarının YSK tarafından açıklanmasının hemen ardından bir gün içinde yemin töreninin ve göreve başlama töreninin gerçekleşmesi ve akşamında kabinenin açıklanması Türkiye demokrasisi ve gücü açısından tam bir gövde gösterisi gibi. Bir gün içinde başdöndürücü bir hızla gerçekleşti bütün bu olaylar. Oysa son bir yıldır bu seçimlerin neler getireceği konusunda hava iyice bulanmış durumdaydı ve bu puslu havaya göre herkes
Bütün dünyada büyük bir merakla ve heyecanla beklenen Türkiye seçimlerinin sonuçlarının YSK tarafından açıklanmasının hemen ardından bir gün içinde yemin töreninin ve göreve başlama töreninin gerçekleşmesi ve akşamında kabinenin açıklanması
Türkiye demokrasisi ve gücü açısından tam bir gövde gösterisi gibi.
Bir gün içinde başdöndürücü bir hızla gerçekleşti bütün bu olaylar. Oysa son bir yıldır bu seçimlerin neler getireceği konusunda hava iyice bulanmış durumdaydı ve bu puslu havaya göre herkes kendi hesaplarını ihtimallere göre yapmaya çalışıyordu. Bu ihtimaller içinde bahislerinin çoğunu Erdoğan’ın gidişine göre ayarlamış olanlar çoğunluktaydı.
Bu bahisleri oynayanlar sadece bahis oynamıyor, sonucun da kendi arzularına göre olması için ellerinden geleni de yapıyorlardı. Bu aşama geçildi. Payına hayal kırıklığı ve hüsran düşen herkes hakkettiğini aldı.
TÜRKİYE’NİN DÜNYA KADAR GENİŞ GÖNÜL COĞRAFYASI
Dünyanın her yanında Erdoğan’ın zaferi için doğrudan müdahale imkanı olmayanlar müdahalenin en güçlü şekliyle,
dualarıyla, gözyaşlarıyla, bütün kalpleriyle müdahil oldular sürece ve sonuçta onlar da sevincin en büyüğünü yaşadılar.
Yalnız
Türkiye’nin dünya kadar geniş gönül coğrafyası
nın her tarafından arayanlardan sıkça duyduğum bir söz şuydu: Bu kadar değerli, çalışkan, ülkesi için hayatını ortaya koymuş, samimiyetle çalışan büyük bir lidere Türkiye halkının sadece yüzde 52,2 oy vermiş olmasını anlayamıyoruz? Bizde olsa biz onu başımızın üstünde tutardık.
Tabii hak vermemek mümkün değil. Hayatında yenilgilerinden başka hiçbir başarısı olmayan, bol keseden yaptığı vaatlerle Erdoğan’ın fiili hizmetlerine karşı ultra hayali, dolayısıyla imkânsız, dolayısıyla uydurma bir dünya vaat eden Kılıçdaroğlu’nun yüzde 47,8 oy almış olmasına bir anlam veremiyorlar. Tabii bir açıklamamız oluyor. Türkiye’de siyasetin ideolojik saikleriyle insanların önemli bir kısmının hizmete ve kaliteye bakmadıkları, ideolojik, etnik ve dinsel motivasyonların seçmen davranışı üzerinde daha belirleyici olduğu gerçeği, demokratik süreçlerde bir gerçek, ama aşina olmayanlara anlatması kolay değildir.
AK Parti seçmenini dinsel ve etnik motivasyonlarla hareket etmekle aşağılayanların oy haznelerinde bulunan
oyların
nasıl bir yönde sabitlenmiş olduğu gerçeğine bu kadar kör kalabildikleri ayrı bir soru işareti.
Daha önce de söylemiştik, AK Parti seçmeni, tercihinde, bilakis, olabildiğince rasyonel davranmış.
Erdoğan’ın liderliğine özel bir kalbi bağı olan belli bir kitlenin dışında geri kalan seçmen olabildiğince hassas ve kırılgan.
Oysa bahsettiğimiz muhalif oyları yerlerinden bir milim kıpırdatmak mümkün olmuyor.
Aşağılanırlar, yok sayılırlar, tuvalet terliği konulur önlerine, sayılmazlar, sevilmezler, her türlü yenilgi ve cevr-ü cefa kendilerine tattırılır, buna rağmen CHP veya HDP’ye oy vermekten geri durmazlar.
Bütün seçmenleri değil tabii.
Önemli bir çekirdekten bahsediyoruz.
HÜKÜMET KURABİLME HIZI, ÜLKENİN BÜYÜK GÜCÜDÜR
Neticede seçimlerin resmen açıklanmasından sadece bir gün sonra hükümetin açıklanması üzerinde her türlü durulmayı hak ediyor.
Dünyanın birçok yerinde seçimler yapıldığı halde aylarca kabineler kurulamaz ve kısa süre içinde tekrar seçime gidilir ve o esnada ülke, halkıyla devletiyle büyük kayıplara maruz kalır.
Bugün dünyanın birçok yerinde aylar öncesinden yapılmış seçimlerin ardından hala kabinelerin kurulamadığı ülkeler var. Çünkü kabineler partiler arasındaki bayağı pazarlıkların neticesinde kurulur.
Amaç ortaya bir vizyon koymak, ülkeyi ilerletmek, geliştirmek değil sadece bakanlıklar eliyle ülkenin kaynaklarının paylaşılmasıdır.
Bizde de parlamenter sistem olsaydı belki aylar değilse bile hükümeti kurmak haftalar alabilirdi. Nitekim 2015’te bile 7 Haziran sonrası 45 gün boyunca hükümet kurulamadığı için seçime tekrar gidilmek kaçınılmaz hale geldi.
Hatta şimdi Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı ne olacaktı herkes az çok tahmin edebilir. İttifaka giren herkesin pasta olarak gördüğü iktidardan bir pay kapma yarışı sözkonusuydu.
Cumhurbaşkanına 7 yardımcı yapışmakla kalmayacak, herkese daha fazla bakanlık düşsün diye bakanlık sayısı artırılacak ve bakanlık dağılımı tamamen bir pay dağılımı gibi gerçekleşecekti. Bu dağılımdan halka tabii ki bunun yükünü taşımak düşecekti. Milletimizin feraseti ve basireti ülkeyi böyle bir paylaşım iştahının elinde çarçur olmaktan kurtardı, çok şükür.
DÜNYA BİR YANA TÜRKİYE MUHALEFETİ BAŞKA BİR YANA
Göreve kabul törenine dünyanın her tarafından gösterilen yoğun ilgi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya liderliğinin tesciliydi.
51 ülkenin cumhurbaşkanı veya hükümet başkanı seviyesinde katılım gösterdiği törene toplam yüze yakın ülke temsilcisi
katılarak yeni dönemde Erdoğan’ın pekişen liderliği altında Türkiye’nin siyasetine büyük bir kredi açmış olduğunu gösterdi
Varsın yemin töreninde Kılıçdaroğlu ve YSP milletvekilleri Erdoğan’ın önünde ayağa kalkmayarak ergen protestolar sergilesin.
Tabii küçülen onlar olur ve tabii ki bir sonraki yenilgilerinin bütün zeminini daha şimdiden hazırlamış olurlar. Seçim öncesi sevgi pıtırcıkları rolleri oynayanların seçim sonucuna, yani halka apaçık bir saygısızlığının bu kadar kindarca ifadesi sadece Erdoğan’ın değil, Türkiye demokrasisinin de nasıl bir risk altında bulunduğunu gösteriyor. Erdoğan’a yıllardır diktatörlük üzerinden yaptıkları iddiaların mahiyeti halkın tercihi ve bu siyasetçilerin davranışlarıyla ayan beyan olmuştur. Kimmiş diktatör? Halkın oyuna saygı gösteren mi göstermeyen mi? Oysa Erdoğan, seçimden sadece iki gün önce kendisine “
kazanmadığınız taktirde koltuğu bırakmayacağınıza dair bir iddia var
” der demez öfkeyle
“bu nasıl saçma sapan bir soru, bu soruyu reddediyorum
” diyerek, halkın kararına saygıda bulunmaktan başka bir seçeneği aklının ucundan bile geçirmeyeceğini söylemişti.
Bunu söylediğinde seçim henüz olmamıştı ve muhalefetin çok inandığı bütün anketler de Erdoğan’ın kaybedeceğini söylüyordu.
Kılıçdaroğlu ve müttefiklerinin demokrasiye saygılarınınsa ancak kendileri kazandığı kadar olacağını bundan daha iyi bir örnek gösteremezdi.
HER TÜRLÜ PAZARLIKTAN UZAK, EHLİYET VE LİYAKAT KABİNESİ
Kabine konusunda ise rahatlıkla diyebilirim ki, olabilecek en güzel kabine olmuştur.
Kabinede, “bu neden burada, bunun ne işi var?” denilebilecek hiç kimse yok.
Bilakis Erdoğan tarafından ilan edilen yakın ve uzak hedeflere ulaşmak için gerekli tecrübeye, bilgiye ve birikime sahip insanlar.
Tek tek her biri hakkında ayrı birer makale yazılabilir.
Kabinenin üzerinde Cumhur ittifakına dahil olan tarafların en ufak bir pazarlık gölgesinin olmaması, fikir, hedef ve vizyon itibariyle ittifakın bütün taraflarınca kolayca kabul görecek, tamamen ehliyet ve liyakatlerine göre seçilmiş olmaları bence kabinenin en baskın özelliği.
Böylece hükümet bir ortaklar arasında paylaşım yeri değil bir hizmet ve çalışma
yeri olarak temayüz ve tebarüz ediyor.
Türkiyemiz için ve Türkiye’mize dair güzel duygular besleyen dünya kadar geniş coğrafyamızdaki herkese hayırlı olsun, hayırlar getirsin.
#Siyaset
#Demokrasi
#Meclis
#Yasin Aktay