Süleyman Soylu ile 24 saatte beş şehir

04:0027/09/2021, Pazartesi
G: 27/09/2021, Pazartesi
Yasin Aktay

“Siyasetin makamına değil çizmesine talip olunca yaşadığın topraklarda bıraktığın ayak izi imzan oluyor”diyerek başlamışEsra Elönü, Süleyman Soyluüzerine bir yazısına.Arka arkaya yaşanan Akdeniz’deki yangın felaketleri, ardından Karadeniz’deki sel felaketlerinde ortaya koyduğu yaklaşımı çok iyi tasvir eden sözler bunlar. Onun bundan önce Elazığ depremi esnasında sahada yaptığı çalışmaları da yakından izleme fırsatı bulmuştum da siyasette gerçek başarıların, gönüllerde sahih bir yer etmenin yolunun

“Siyasetin makamına değil çizmesine talip olunca yaşadığın topraklarda bıraktığın ayak izi imzan oluyor”
diyerek başlamış
Esra Elönü, Süleyman Soylu
üzerine bir yazısına.

Arka arkaya yaşanan Akdeniz’deki yangın felaketleri, ardından Karadeniz’deki sel felaketlerinde ortaya koyduğu yaklaşımı çok iyi tasvir eden sözler bunlar. Onun bundan önce Elazığ depremi esnasında sahada yaptığı çalışmaları da yakından izleme fırsatı bulmuştum da siyasette gerçek başarıların, gönüllerde sahih bir yer etmenin yolunun ne kadar meşakkatli ne çileler doldurmayı gerektirdiğini aynelyakin gördüğümü hissetmiştim.

Siyaseti bir hükmetme değil, hizmet etme yolu olarak benimseyen anlayış aslında yeni icat edilmiş değil. Ancak uzun bir süredir Türkiye’de siyaset yolu millete hâkim olmaya çalışanlarca işgal edildiğinden, siyaset bir sahih eylem biçimi olarak tahrife maruz kalmıştı.
Ateşten gömlek
gibi görüp bunun ağır sorumluluğunu yerine getirmeye çalışanlar yerine devlet görevini veya siyasi makamı bir
talih kuşu
gibi görüp onunla
devletlenmeyi arayanlar devletle milleti birbirinden de kaçınılmaz olarak koparırlar.
Öyle oldu Türkiye’de yıllarca.
Siyaseti cefa çekmek yerine sefa sürmenin bir aracı olarak gördükçe millete çok yabancı bir devlet ricali profili sökün ediyor.
Recep Tayyip Erdoğan bu profili tersyüz etmeyi başardığı için siyasetin anlamında da paradigmatik bir dönüşüm gerçekleştirdi.
Siyaseti halka hakimiyet yerine hizmet olarak gördü. Öyle yaşadığını halkı gördü, teyit etti ve arka arkaya hiçbir siyasetçiye vermediği desteği verdi. Halkla arasında görünür-görünmez birçok yol oluştu. Bu yollardan geçerken çok yorulursunuz, meşakkat çekersiniz, ama yorulurken dinlenir, meşakkat çekerken sağalırsınız.
Uzaktan bakılınca saltanat gibi görülür ama yakından bakıldığında kesintisiz bir hizmetkarlık;
ne uykunuz vardır ne dinlemeniz ne yemeniz ne içmeniz ne de kendinize ait saltanat süreceğiniz bir nefesiniz. İlginizle, uğraşınızla, derdinizle, tasanızla, gamınızla, mesainizle hep başkasına, yönettiğiniz millete ait hale gelmişsiniz.
Süleyman Soylu
’ya geçtiğimiz hafta Ankara’dan başlayıp Karadeniz’deki felaket bölgelerinden, ardından Şırnak ve Siirt’ten geçip yine Ankara’da sonlanmak üzere yaşadığım
toplam 24 saatlik refakatimde şahit olduklarımın en özet ifadesi buydu.
Sabah Ankara’dan Sinop üzerinden Bozkurt’a varır varmaz başlayan maratonun ilk durağında Afet Koordinasyon Kurulu Toplantısı’na doğru yürüyerek geçerken tek tek esnafla, kırk yıllık ahbap gibi selamlaşıp her birinin ahvalini sordu, sohbet etti, dertlerini dinledi. Afetin hemen ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı
Murat Kurum
ve Tarım ve Orman Bakanı
Bekir Pakdemirli
ile birlikte bir ay boyunca bu küçük ilçede yaşayan
Soylu
’nun esnafla birebir kurduğu yakın ve sıcak ilişki gerçekten görülmeye değer.
Toplantıya yer yer şiddetlenen yağmurun altında ıslanarak ve sarı çizmelerle yürüyerek gidildi. Ama toplantıya geçinceye kadar yüzlerce kişiyle muhatap olundu,
neticede “sayın bakanım” diye seslenen hiç kimse sesini duyurmamaktan şikayetçi olmadı.
Gelen taleplerin hepsinin son derece pratik, işbitirici ve çözüm odaklı bir mantıkla ve tabii ki inanılmaz bir sabırla hemen hal yoluna koyulması karşısında büyük bir hayranlık ve saygı duyduğumu ifade etmem gerekiyor.
Bu iş ancak ibadet gibi görülürse bu kadar güzel yapılabilir. Açıkçası, Soylu’nun bunu iliklerine kadar böyle görüp yaşadığını gördüm.
Derdim var diyenin dert algısını küçümsemeden yaklaşmak büyük bir imtihan ve gerçekten büyük sabır gerektiriyor oysa.
Gelen her talep makul değil çünkü.
Kimi zaten almış olduğu ödemesini hiç almamış olduğunu bir veryansınla ifade ediyor. Kontrol etmesi istendiğinde paranın bir hafta önce hesabına yatmış olduğunu öğreniyor. Bir başkası evinin fayanslarının döküldüğünü ve bunun devlet tarafından yapılmasını talep ediyor. Sorulduğunda aslında zararları için para almış olduğu anlaşılıyor. “İyi de teyzeciğim biz sana hem para verip hem o fayansları yapacağımızı söylemedik ki, o parayı o tamirat için verdik” zaten diye izah edince kadın anlamış olarak ve dua ederek ayrılıyor.
Toplantıda sel felaketinden etkilenen vatandaşların durumu, kayıplar, yapılan yardımlar, yıkılan binaların yerine yapılanlar tek tek anlatılırken Soylu aralara girerek şu köyün okulu, diğer köyün çeşmesi, başka bir köyün yolu, köprüsü ne oldu diye soruyor.
Lafın arasında vermiş gibi göründüğü hiçbir sözünü unutmadığını öyle hissettiriyor ki bu, kendi yokluğunda bile işlerin büyük bir ciddiyet ve disiplinle yapılmasını temin ediyor.
Bir talimatla geçiştirmiyor, talimatın ardını arkasını takip etmeye devam ediyor.
Burada başlayan seferimiz bilahare Ordu-Ünye’de bir hayırseverce yaptırılan
“Eren Bülbül için Özel Eğitim Ana Okulu”
nun açılışında devam ediyor.
O okul açılışı bir vesile, insanlar buldukları İçişleri Bakanı’yla illerinin, ilçelerinin küçüklü büyüklü bütün sorunlarını iletiyorlar.
Arada bir yemek için ayrılmış sadece 15 dakikalık süre içinde bile Soylu dert dinliyor, sorun çözüyor.
Karadeniz’den sonra ver elini Şırnak.
Teröre karşı mücadele azmiyle şimdi tam bir huzur alanı haline gelmiş tarihi şehrimizde Soylu, Karadeniz illerinden daha az bir ilgi ve sevgiyle karşılanmıyor.
Münasebet, benim de konsept danışmanlığını yaptığım ve sadece İstiklal Marşı’nın yazılma hikayesini konu alan Akif filminin galası.
Bu etkinlik esnasında da aynı şeyler yaşanıyor: dertler, sorunlar ve etkin çözümler.
Otele saat 00.30’da giriş, 05.00’te Siirt-Tillo’ya hareket etmek üzere çıkış.
Helikopterle
İbrahim Hakkı
’nın hocası
İsmail Fakirullah
için hazırlamış olduğu zarif hediye olarak Işık Hadisesine şahit olmak üzere Tillo’ya varış. Manevi boyutu ağır bu şahitlik bir yana, yine halktan gelen sorunları hiç yüksünmeden, sabırla, ilgiyle dinleyip mümkün gördüklerine hemen çözüm getiren bir yaklaşım.

24 saat içinde dur durağı olmayan baş döndürücü bir tempoyla 5 şehir, beş ayrı âlem gibi, ama değişmeyen şey o engin gönüllülükle ortaya konulan hizmetkâr siyaset anlayışı.

Bize de şahit olduklarımızın küçük bir kısmını anlatmak düştü bu yolculuktan.

#Süleyman Soylu
#Esra Elönü
#Bekir Pakdemirli
#Murat Kurum