Tam da bu dostluk kıtlığı veya tekilliği düşüncesine karşılık
Hz. Muhammed’in dostluk tecrübesi
nde karşımıza bırakınız dünyadaki trajik kıtlığı, eksikliği veya yokluğunu,
tam bir kanıtlanmış bolluk
göze çarpmaktadır. O kadar ki, onun bir dostu yoktur sadece. Tabii, onun akranı, yaşı yaşına, kişiliği kişiliğine uygun, halinden en iyi anlayan, yol arkadaşı, sırdaşı, sevincini, üzüntüsünü, her türlü hissiyatını, fikriyatını beraber yaşadığı, paylaştığı, her türlü sıkıntısında dağ gibi arkasında duran
Sıddık bir arkadaşı vardır. Onunla çok özel bir dostluğu olsa da dostluk tecrübesi onunla sınırlı olmamıştır.
O dostluk onun için belki başka dostluklar için bir kapı, bir açılım yolu oluşturmuştur. Gerçek bir dostu olmuş ama yanısıra olabilecek en çok sayıda dostları da olmuştur, her yaştan, her toplumsal statüden, tabakadan, erkek ve kadın, akraba veya yabancı, Kureyşli veya Kureyş dışından, Arap veya Acem, Habeşli, Yemenli, şehirli veya bedevi her cinsten dostları.
Bu kadar çok dostu olanın dostu olamayacağı sözünün tam aksini fiilen ashabıyla olan muhteşem dostluğuyla kanıtlamış bir örnektir Hz. Muhammed (s).