Okur farkı

04:008/06/2022, Çarşamba
G: 8/06/2022, Çarşamba
Yasin Aktay

“Son dönemlerin eleştiri teorisi, yorumun sınırsızlığı üzerinde gereğinden fazla durmuştur” derEdward Said. Oysa metinlerin kendileri hakkındaki yorumlara getirdikleri kısıtlamalar vardır ve bunlar “yazarın ölümü”nden bahseden postmodern eleştirmenlerce tamamen gözardı edilir. Onlara göre her türlü okuma yanlış okuma olduğuna göre, hiçbir okuma bir başkasından daha iyi değildir ve dolayısıyla sonsuz sayıda olabilecek her yorum son tahlilde eşit ölçüde yanlış yorumdur.“Kış Ruhu”başlıklı derlemede

“Son dönemlerin eleştiri teorisi, yorumun sınırsızlığı üzerinde gereğinden fazla durmuştur” der
Edward Said
. Oysa metinlerin kendileri hakkındaki yorumlara getirdikleri kısıtlamalar vardır ve bunlar “yazarın ölümü”nden bahseden postmodern eleştirmenlerce tamamen gözardı edilir. Onlara göre her türlü okuma yanlış okuma olduğuna göre, hiçbir okuma bir başkasından daha iyi değildir ve dolayısıyla sonsuz sayıda olabilecek her yorum son tahlilde eşit ölçüde yanlış yorumdur.
“Kış Ruhu”
başlıklı derlemede (Metis Yayınları) yer alan
“Dünya, Metin ve Eleştirmen”
isimli makalesinde Said, bu yaklaşımın, kısmen, metnin dışarı sımsıkı kapalı, fiili gerçeklikle hiç bir bağlantısı olmayan bir metinsel evren içinde varolduğu düşüncesinin ürünü olduğunu söyler.
Oysa metinler dünyada, gerçeklikle hiçbir zaman kopmayacak bir yaşanmışlığın içinden çıkarlar, bir.

İkincisi ve aynı zamanda metinler dünyanın dikkatini çekme yoluyla, kendilerini metin olarak dünyada, dünyanın gerçekliği içinde bir yere yerleştirerek varolurlar.

Genellikle metinlerin bunu yapış tarzı da kendilerine getirilecek yorumlamaları kısıtlamakta, her türlü anlaşılmayı mümkün kılan keyfiliğe de bir sınır koymaktadır.

Said böylece metni simya yoluyla istediği bağlamsal gerçekliğe “istediği gibi” çevirebilen bir simyacı okur-eleştirmen tipini reddeder, zira herkes metin yoluyla kendini hissettiren koşullara hem tâbidir hem de onları okurken istese de istemese de yeniden üretir.
Zira metinlerin, en hafif biçimlerinde bile her zaman etrafa, zamana, yere ve topluma dolanmış varoluş biçimleri vardır, yani metinler dünyadadırlar ve dolayısıyla dünyevidirler ve bu halleriyle pasif varlıklar değil, aktif katılımcı aktörlerdir.
Said’in aslında bütün metinler için ifade ettiği bu eleştirileri, metni tamamen yok edip okuru ön plana çıkaran postmodern okumalara karşı bir itirazı.
Bu itirazında Endülüslü İslam filozoflarından
İbni Cinni, İbni Mada al-Kurtubi ve İbn Hazm
’ın bilhassa Kur’an metni hakkındaki zahiri yorumlarını iyi bir başlangıç noktası olarak niteler.
Bu ekolün ortaya çıkma gerekçesi ise kendi zamanlarında
batıni
ekolün
Kur’an’ın metinsel özelliklerini neredeyse tamamen yok etmeye yönelen, Kur’an’ın içeriğini tamamen okurun heva ve hevesine bırakmaya doğru giden aşırılıkları
olmuştur. İnsanın metin karşısında kendi sınırı, kapasitesi, ufku, tecrübesi ile bu metnin duygusal etkilerindeki doğal ve kendiliğinden çeşitlilikten bahsetmiyoruz.
Bu çeşitlilik kuşkusuz Kur’an yorumlarının namütenahi imkân ve sonsuzluğunu da gösterir ama bu çeşitlilik okurun metne önceliğini değil metin karşısındaki faniliğini işaret eder daha ziyade.
Sonsuz açılımları olabilecek olan derya bir metin karşısında herkesin kendi kapasitesine göre nasiplenmesinden tabii bir şey olamaz.
Burada kişi inisiyatifi eline aldığını düşünüp metni
“istediği gibi anlama”
iradesini hissettiğinde, iş kitabı eğip bükmeye, kitabı tahrif etmeye gider.
Bugün Kur’an yorumlarına bu etkiler altında yaklaşanların önemli bir kısmının İslam geleneği içinde Batıni yorumcuları keşfedip sarılmalarına bu açıdan şaşırmamak gerekiyor.
Bir metnin ilk ortaya çıktığı koşullarda bir vaka olarak gerçekleştiğini unutmamak ve dikkatleri bu vaka bağlamında sözün ilk ve son anlamına odaklanmak aslında en yalın anlama olayının veya çabasının temelidir.
Bu sözlerin sonradan bilinçaltı çözümlemesi veya her sözün başka muhtemel bağlamlarda yüklenebileceği muhtemel veya gizli anlamlar bulup ortaya koymak metni okuma niyetini değil tahrif etme niyetini gösterir sadece.
Bu tür okumalara karşı aslında sadece Zahiri ekolüyle sınırlı olmayan ve okurun içinde bulunduğu koşullar üzerinde mümkün olan en sıkı denetimi kuran okuma kuralları kendiliğinden geliştirilmiştir.
Başka metinler bir yana, Kur’an böylesi bir okumanın bütün kurallarını da ortaya koyarken metnin bazılarının hidayetini ama başka bazılarının hidayetini artıran yanına işaret ederek okurun niyetini de en veciz şekilde göstermiştir.
Burada sadece samimi niyetle yaklaşıp neticede kabı ve neyse ona göre alan, anlayan bir okurdan değil, okuma şartlarını yerine getirmeyen, bilakis okurken niyetini baştan bozanların veya okuma şartlarını yerine getirmeyenlerin durumundan bahsediliyor.
Tabii ki okurun farkı tartışılmaz.

Nasıl olmasın ki, Kitab’ı abdest almadan okumayan ile söyledikleri kitaptan sanılsın diye lafını süsleyip kitap izlenimi veren ve kitabı baştan istediği gibi anlamak üzere açan bir olur mu?

TAZİYE:
Hepimiz O’na aitiz ve hepimiz O’na döneceğiz. Güzel insan, şair, yazar, çocuk edebiyatının değerli emektarı, çağımızın dervişi, hepsi onu niteleyen, onun ardından bolca kullanılan ifadeler. Hepsinden öte dertli, derdini bin dermana değişmeyen bir mümin
Mevlana İdris Zengin
kardeşimiz bu dünyadaki yolculuğunu tamamlayıp Mevlasına yürüdü. Allah rahmetiyle, mağfiretiyle, ihsanıyla karşılasın. Mekanı Cennet, makamı ali, yakınlarının kalplerine sabr-ı cemil fariğ olsun. Başımız sağolsun
#Edward Said
#Kur'an
#Mevlana İdris Zengin