Geçmişte yaşanmış ve artık geçmişte kalması gereken acıları bugüne bir kan davası havasında taşıyanların ne demokrasi mücadelesinin ne insan hakları iddialarının hiçbir saygınlığı olmuyor. Geçmişte yaşanmış, failleri de mefulleri de geçmişte kalmış olaylardan bugüne davalar çıkarmaya çalışmak herşeyden önce müflis bir siyasettir.Müflisliği elbette insanlığa söyleyecek bir şeyi olmamasından, takındığı mazlumluk pozundan veya sahip çıkar göründüğü mazlum üzerinden rakibine ucuz koz üretme tamahkarlığından.
Geçmişte yaşanmış ve artık geçmişte kalması gereken acıları bugüne bir kan davası havasında taşıyanların ne demokrasi mücadelesinin ne insan hakları iddialarının hiçbir saygınlığı olmuyor. Geçmişte yaşanmış, failleri de mefulleri de geçmişte kalmış olaylardan bugüne davalar çıkarmaya çalışmak herşeyden önce müflis bir siyasettir.
Müflisliği elbette insanlığa söyleyecek bir şeyi olmamasından, t
akındığı mazlumluk pozundan veya sahip çıkar göründüğü mazlum üzerinden rakibine ucuz koz üretme tamahkarlığından. Daha da acınacak boyutu bu söylemden ne mazlumlara ne de insani herhangi bir değere yaramayan, sadece kanlarında dolaşan bir kin ve nefret zehrinin çıkması.
Bu yıl itibariyle 1915 olaylarının üzerinden geçen yılların sayısı 107’yi bulmuşken
Ermeni soykırımı iddialarının daha bir siyasallaştığına tanık olmamız bu konuya dair hiç kimsenin bilmediği yeni bilgilerin keşfedilmiş olmasından ileri gelmiyor.
Hatta aslında bu konuda ortaya çıkan veya biriken bilgiler 1915 yılında yaşananlara dair soykırım iddialarını daha da zayıflatacak veriler sunacak cinsten.
Ama elbette hiç ayrıntıya girmeye gerek yok, çünkü zaten tartışmayı devam ettiren ortadaki belgeler veya veriler değil.
Öyle olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır açtığı arşivlere daha fazla müracaat olurdu.
1915 yılı yaşanmadan önce de
Ermeni Taşnak ve Hınçak çeteleri
bir yandan terör eylemleriyle Osmanlı’nın istikrarını hedef alırken
bir yandan yerli ve uluslararası propaganda aygıtlarıyla Osmanlı’yı kötülemekle meşguldü.
1915 olayları bu çeteler açısından kendi mücadele tarihleri içinde sadece bir aşamayı teşkil ediyordu.
Bizzat kendilerinin de yol açmış oldukları bu yaşananları da kendi propagandaları için en etkili şekilde kullanmayı seçtiler.
Dolayısıyla olayın
açısından görünümü ile Ermeni çeteleri açısından görünümü arasında böyle bariz bir fark da var.
Bu durum Balkanlar’da da Kafkaslar’da da yaşananlarda aynen tekrarlamıştır.
kendi tarihleri içinde Ermenilerin yaşadıklarında çok daha büyük acılar, çok daha feci soykırım teşebbüslerine maruz kalmış oldukları halde bunun
kan davasını pek gütmediler.
İstanbul’dan önce fethedilmiş ve yerleşilmiş Balkanlar’dan milyonlarca Müslümanın nasıl tasfiye edilmiş olduğunu gündeme getirseler bile
bunu bir kin ve nefret söylemi üretmek için değil, nihayetinde bir tarih olarak gündeme getiriyorlar.
Oysa orada bilfiil yaşanan soykırım karşısında iddia edilen Ermeni soykırımının esamisi bile okunmazdı.
Buradan Müslümanların ve Türklerin de tarihe benzer bir yolla bakmaları gerektiği sonucu elbette çıkmaz.
Sağlıklı olan Müslümanların bakışıdır.
Müslümanlar geçmişte yaşananlardan ve ne faili ne mefulü kalmamış olaylardan bugün yaşayan insanları sorumlu tutmaz. Geçmişte olanlar geçmişte kalır. Elbette hatırlanır, ibret alınır ancak bugüne bir alacak-borç ilişkisi çıkarmanın hiçbir sağlıklı veya adil tarafı yoktur.
107 yıl önce yaşanan hadiseleri bugün adalet adına, insanlık adına gündeme getirmeyi savunanların bugün yanıbaşlarında yaşanan benzer hadiselere bakışlarıyla sınamak aslında en kestirme yoldur.
mesela, “24 Nisan 1915’te Osmanlı yetkilileri, İstanbul’da Ermeni aydınları ve toplum liderlerini tutukladı. Böylece 20. yüzyılın en büyük toplu mezalimlerinden biri olan Ermeni soykırımı başladı. Bugün, sınır dışı edilen, katledilen ya da yok etme kampanyasında ölüme yürütülen 1,5 milyon Ermeni’yi anıyoruz ve can kayıplarının yasını tutuyoruz” demiş. Aynı
daha bugün bulmuş olan
“sınır dışı edilen, katledilen ya da yok etme kampanyasında ölüme yürütülen” ve sayıları 15 milyonu, yani iddia edilen Ermeni sayısının tam on katı Suriyeli için ne yapmaktadır?
Haa, birşeyler yapıyor evet, tehcir edilen ve yok edilen
Suriyelilerin boşalttığı yerlere, bu soykırımın faillerinden kendi güdümünde bir devletçik kurmaya çalışıyor.
Rusya ve İran destekli Esed rejiminin soykırımından payına düşen ganimeti kapmaya çalışıyor, hiç utanmadan kalkmış 107 yıl önceki acıları hatırlıyor.
Bu kafanın böyle bir acıyı hatırlama ihtimali olabilir mi?
Aynı ABD’nin Afganistan ve Irak’ı ne hale getirdiği ortada. Orada bizzat kendi öldürdükleri Müslümanların sayısı kaç Ermeni soykırımına denk gelir acaba?
107 yıl önceki soykırım iddialarını TBMM gündemine taşımaya kalkışanların karşılaştıkları tepkiye bakıp bunu bir
olarak adeta kutsayanlar Türkiye’de yine istediklerini söyleyebiliyorlar. İfade özgürlüğünün asıl sınavı Avrupa’nın sözde özgürlükçü ortamlarında gidip bunun tam tersini söyleyebilmektir.
“Ermeni soykırımı olmamıştır” demenin ifade özgürlüğü kapsamından çıkarıldığı bir tartışmada neyin ve kimin özgürlüğünden bahsedilebilir?
Hrant Dink tam da bu ikiyüzlülüğe itiraz ediyordu. 1915’i Ermeni soykırımı iddiaları lehine üstelik parlamento ve yasa marifetiyle tartışmaya kapatmak, belli bir görüşün ifadesini yasaklamak.
Bu, bütün savunmacı tutumuna rağmen Türkiye’nin yaptığı bir şey değil, Avrupa’nın sözümona Ermenilerin 107 yıl önceki acılarına sahip çıkma adına yaptığı bir şey.
Bununla akla mı, hukuka mı, vicdana mı hizmet etmiş oluyorlar, yoksa sergiledikleri en arkaik cinsinden bir Haçlı dayanışması mıdır? Kendi burunlarının ucundaki soykırımı göremeyip 107 yıl öncesine gitmek kendilerine bir rahatlama mı sağlıyor?
#Ermeni
#Taşnak
#Hınçak
#Joe Biden
#Suriye