Geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul çok anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İslam ülkelerinin demokrasi, adalet, eşit vatandaşlık, iyi yönetim ve yönetişim, insan hak ve özgürlükleri gibi kavram ve değerlere vurgu yapan muhafazakâr demokrat eğilimli siyasi parti ve hareketlerinin oluşturduğu forumun genel kurul toplantısıydı bu. Forum bir bakıma Avrupa’daki Muhafazakâr Demokratlar, Hıristiyan Demokratlar veya Sosyal Demokratlar Birliklerini andıran bir oluşum. Tabii birçok farkla, her şeyden
Geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul çok anlamlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İslam ülkelerinin
demokrasi, adalet, eşit vatandaşlık, iyi yönetim ve yönetişim, insan hak ve özgürlükleri
gibi kavram ve değerlere vurgu yapan muhafazakâr demokrat eğilimli siyasi parti ve hareketlerinin oluşturduğu forumun genel kurul toplantısıydı bu. Forum bir bakıma Avrupa’daki Muhafazakâr Demokratlar, Hıristiyan Demokratlar veya Sosyal Demokratlar Birliklerini andıran bir oluşum.
Tabii birçok farkla, her şeyden önce bu forum, İslam dünyasının siyasi partileri ve hareketleri arasında oluşturulmaya çalışılan bir birliğin ön çalışmalarını oluşturuyor.
İslam dünyasının birçok yerinde siyasi partilerin serbest ve dürüst rekabetlerine imkân veren bir demokratik olgunlukta değil
. Birçok yerde siyasi partiler muhalif ve muhalefete meşru bir oluşum olarak değil ancak düşmanca bakan rejimlerin şüpheleri ve baskıları altında faaliyet gösteriyorlar. Dolayısıyla farklı ülkelerin siyasi partilerinin birliğinden bütün ülkelerin kendileri için bir fayda görmeleri çok zor.
Oysa forum, bu zorluğun bilincinde olarak her şeyden önce bu foruma üye partilerin bulundukları ülkeyi adalet, demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri ile iyi yönetim ve yönetişi, insan hakları noktasında geliştirmek için tecrübe ve ufuk paylaşımını öngörürken, bunu herhangi bir ülkenin iç işlerine müdahale anlamına gelecek bir çerçevede tutmaktan da imtina ediyor.
Bazı
evrensel değerlerin uluslararasılaşması, mücadelelerin yerelin ötesinde daha geniş koalisyonlarla desteklenmesi demokratikleşmenin önemli ve kaçınılmaz bir aşaması
. İşlevselliğinde hiç kuşku yok.
İslam İşbirliği Teşkilatı
doğrudan devletler arasındaki bir birlik ama bu oluşumun
İslam ülkelerinin demokratikleşmesi, insan haklarının geliştirilmesi, hatta Müslüman toplumların kalkınması gibi bir meselesi bile yok. İslam
ülkelerinin siyasi, sivil partileri arasındaki bir dayanışma ve birlik örgütü, tam da bu ihmal edilen işlevi yerine getirmek üzere ihtiyacını şiddetle hissettiriyor.
İslam dünyasının bugün en çok mustarip olduğu konulardan birinin adalet ve demokrasi olduğunda kuşku yok.
Toplumun en saygın insanlarının, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, sadece görüşlerinden dolayı tutuklanıp belirsiz vakitlere kadar hapislerde tutuldukları yerlerdir İslam ülkeleri. Bütün ülkeler tabii ki aynı seviyede bu soruna sahip değil, ama hemen hepsinde bu sorunlar yaşanmaktadır.
Aynı zamanda demokrasi eksikliği her bir ülkenin yeterince rekabete açık, fikirlerin serbestçe tartışılıp ülkenin gelişimi istikametinde değerlendirilebilmesinden çok uzakta.
Bir çoğunda hala demokratik iradelere karşı darbe rejimleri hüküm sürüyor. Birçok ülke iç ihtilaflar yüzünden iç savaş hallerinde, birçoğu da toplumsal barış ortamından çok uzakta, birçoğu açık hava hapishanesi şartlarında yaşıyor. Kendi ülkelerinde cereyan eden bu ihlalleri her bir ülkenin tek başına yaşıyor olması bu durumların sürekliliğini daha fazla sağlıyor. Oysa sorunlar çok ortak ve bu sorunları yaşayanların birbirleriyle tecrübe, ufuk ve çözüm ortaklığı geliştirmeleri, bunun için kurumsal bir buluşma zemini oluşturmaları sorunların hal yoluna koyulmasını sağlayabilir.
Bu değerlendirmelerden hareketle 7 yıl önce İslam ülkelerinin siyasi parti ve hareketlerini temsilen bir grup siyasetçi-entelektüel böyle bir buluşma zemini oluşturmak için bir girişimde bulundu.
İlk etapta 18 kadar ülkeden 24 siyasi parti ve siyasi hareketin temsilcileri bir araya gelerek böyle bir forumu tesis ettiler. O zamanda bu yana periyodik toplantılarla İslam dünyasının genel olarak her bir ülkenin de adalet, demokrasi ve insan hakları açısından yaşadıkları sorunlar üzerine değerlendirmelerde bulunuluyor. Araya giren COVID 19 salgını dolayısıyla toplantılar bir süre online katılımla gerçekleşti.
Şimdi ise Forum iyice artan ve kendini her geçen gün daha da hissettiren ihtiyaca karşılık vermek üzere yeni bir aşamaya geçtiğini duyurmak üzere toplandı.
Geçen dönem TBMM başkanı
’un da onur konuğu olarak açılış konuşmasını yaptığı Forum iki gün süren toplantısında
1. Forum yapısının temellerini sağlamlaştırmak ve üyelik tabanını genişletme,
2. Bileşenler arasındaki koordinasyon ve iş birliğinin seviyesini yükseltme,
3. Forum’un hedefleri ve değerleriyle uyumlu olan çeşitli taraflarla ortaklıklar kurarak, vatandaşlık temelli toplumlar oluşturma,
4. Ayırt etmeksizin her bireye eşit adalet anlayışını pekiştirme,
5. Adalet ve demokrasi konularını destekleyen siyasi girişimlerde bulunma
, 6. Adalete ilişkin meseleleri nerede olursa olsun gözlemleme, destekleme ve kaynağı ne olursa olsun haksızlığa karşı durma hedeflerinin altını çizdi.
Dönem başkanı Lübnanlı siyasetçi
’nin yönettiği toplantının ikinci gününde Tunus, Irak ve Sudan’da halihazırda yaşanmakta olan sorunların ele alındığı oturumlar düzenlendi.
’nin okuduğu sonuç bildirisinde buradaki konuşmalarla ulaşılan ortak görüşler tavsiye olarak okundu:
Arap ülkeleri Sudan devletinin birliğini koruma konusunda bir araya gelmeye, bölgesel destek ve uluslararası kalkanla gerçekleştirilen darbe girişiminde bulunan isyancılara karşı koymaya çağırıldı
. Bu isyanın Sudan’a komşu tüm ülkeler için bir tehdit oluşturduğu göz önünde bulundurularak Adalet ve Demokrasi Forumu’nun bileşenleri, Sudan’da neler yaşandığını halkın geniş kesimlerine açıklamak için ellerinden gelen her çabayı göstermeye çağırıldı. İsyancıların ve arkalarındaki güçlerin dünya kamuoyunda yaymaya çalıştığı çarpıtılmış hikayelere karşı koymak amacıyla, gerçeklerin geniş bir halk kesimine anlatma konusundaki çabaları desteklendiği ifade edildi
Bildiride genel olarak demokratik tercihlere karşı yapılan darbeler ve özellikle
’ta yaşanan olaylar karşısında uluslararası toplumun sessizliği ve kasıtlı zayıf tavrı kınandı.
Tunus Cumhurbaşkanı’nın darbeci eylemlerine son vermesi, tüm siyasi mahkumların, özellikle Meclis Başkanı Şeyh Raşid el-Gannuşi’nin serbest bırakılması
ve ulusal bileşenlerin hiçbirini dışlamadan gerçekleştirilecek bir diyalog sürecine başlanması için demokratik yolların desteklenmesi çağrısı yapıldı.
Bildirinin dikkat çeken bir başlığı da
konusunda idi.
Suriye rejimi ile ilişkilerini yeniden kuran ülkeler bu adımı gözden geçirmeye ve en azından rejimin çeşitli ülkelerde gerçekleşen diyaloglarına önceden yanıt vermesini koşula bağlamaya çağırıldı.
Bu, Suriye halkının on yıldan fazla bir süredir acı çektiği yüzyılın felaketini sona erdirmek için yapılan çağrılardır. Neticede “anlaşmaların uygulanmasında ciddi adımlar atılması ve bu çerçevede yeterli güvencelerin sunulması gerekmektedir, böylece ilişkiler kurulmadan önce bu şartların yerine getirilmesi sağlanır” denildi.
Böylece forum üstüne aldığı önemli bir vazifeyi, sorunları hisseden Müslüman halkların ortak akıl ve duygularının ifadesi olma vazifesini yerine getirmek üzere yola çıkmış bulunuyor. Hayırlı olsun.
#İslam
#adalet
#demokrasi
#Yasin Aktay