İnananın mucizeye ihtiyacı olmaz elbet, ama

04:0016/04/2022, Cumartesi
G: 15/04/2022, Cuma
Yasin Aktay

Elimizde bütün insanlara hidayet kaynağı olacak, bizzat her şeyi, hepimizi yaratan ve her an yaratmaya devam etmekte olan, aldığımız nefesin sahibi, vücudumuzun hâkimi yüce rabbimizin bize yol göstermek üzere göndermiş olduğu birKitap varken ona kayıtsız kalmayı akla, izana sığdırmak zor.Bu kayıtsızlık belki iman etmemekten, belki bilmemekten, belki de bildiği halde hakkında kuşkulara düşmüş olmaktan…Her şeye kadir olduğunda hiç kuşku olmayan Allah’ın istese bütün insanları tek bir din, anlayış,

Elimizde bütün insanlara hidayet kaynağı olacak, bizzat her şeyi, hepimizi yaratan ve her an yaratmaya devam etmekte olan, aldığımız nefesin sahibi, vücudumuzun hâkimi yüce rabbimizin bize yol göstermek üzere göndermiş olduğu bir
Kitap varken ona kayıtsız kalmayı akla, izana sığdırmak zor.
Bu kayıtsızlık belki iman etmemekten, belki bilmemekten, belki de bildiği halde hakkında kuşkulara düşmüş olmaktan…
Her şeye kadir olduğunda hiç kuşku olmayan Allah’ın istese bütün insanları tek bir din, anlayış, meşrep üzere yaratmaya da kadir olduğunda da şüphe yok.
Ama o zaman insan değil melek veya başka şey olurduk. İnsan olma emaneti dağa, taşa, bütün varlıklara teklif edilmiş de bir tek insan bu yüke talip olmuş. Kendi talip olmuş. İnsan olmanın çekebileceği bütün imtihanlarla birlikte, insan olmanın getirdiği bütün imkanlarla birlikte…
Bilim aracılığıyla kendi yaratılışımızın sırlarına erdikçe gördüğümüz şey sadece mükemmellik, ihtişam. Atomun altında da üstünde de mükemmel bir dizayn, kusursuzca işleyen bir nizam ve intizam. Hücrede de organda da bunların hepsinin birleşip oluşturduğu organik bünyenin tamamında da. Nihayetinde bu bünyenin yer aldığı bütün kâinatta aynı nizam ve intizamı görüyoruz. Çıplak gözle de farklı gözlem araç ve teknikleriyle de baktığımızda şahit olduğumuz her detayın, her bağlantının bizi hayret içinde bırakmaması mümkün değil.
Her yerde ve her şeyde gördüğümüz imzanın da artık tanıdık gelmemesi mümkün değil.
Kur’an’a da aslında yalın kulak dinlediğimizde de farklı bakışlarla bakıldığında da aynı imzayı görüyoruz:
Her şeyi en ince detaylarıyla bilen ve düzenleyen yaratıcının kelamdaki imzası. Kur’an şiir ve belagat konusunda olabildiğince iddialı bir kavme en güzel söz olarak karşı konulamayan bir cazibeyle mucizesini gösterdi, insanları aciz bıraktı.
Kur’an’ın bu i’cazı Arapça bilmeyenlerin hemen ilk elde hissedemeyecekleri bir olay.
Üstelik Arapça bilenlerin bile okuya okuya anlamını rutinleştirip mucize boyutunu aynı heyecanla hissedemedikleri bir konu haline gelmiştir.
Oysa Kur’an’ın mucize olma iddiası ne eskiyecek ne de geçerliliğini yitirecek bir mevzudur.
Bugün Kur’an metni üzerinde yapılan yeni incelemeler, ancak yeni bilgilerle keşfedilebilen metin özelliklerini ortaya çıkarıyor.
Günümüzün revaçta bilgisi ve mahareti matematik ve Kur’an’ın kendi mucizesini matematik üzerinden izhar etmesine şahit olabiliyoruz. O konuda daha önce isimlerini zikrettiklerimden Zeynelmennavi, mesela, Kur’an’ın secde ayetlerinin Kur’an’daki surelerdeki yerleşimleri arasında kelime, harf, ayet ve sure sayıları arasında hiçbir şekilde itiraz edilemeyecek tutarlı bağlantılar koyuyor ortaya. Kitabının adını tam da bu yüzden
“secde eden harfler”
koymuş.
Düşünün bir, 2
3 yıl gibi bir zaman dilimi içinde, gelişen olaylarla diyalojik bir etkileşim görünümü içinde inmiş ayetler içinde seçilen kelimelerin, harflerin her biri bir metin içinde mükemmel bir oran ve dizayn içinde yerlerini alıyor.
Gün
(yevm)
kelimesinin 365 defa, ay
(şahr)
kelimesinin 12 defa, sene kelimesinin 19 defa geçmesi gibi, erkek ve kadın hayat ve ölüm, melek ve şeytan, dünya ve ahiret
kavramlarının 23 yıl içinde olaylarla diyalog halinde inmiş bir metinde eşit sayıda yer alması belki birilerine yine tesadüf gibi gelebilir.
Yaratılışımızdaki muhteşem uyumu tesadüf olarak gören onu da öyle görebilir.
Kur’an’daki surelerin dizilimi içinde asıl dikkat çeken bir boyut var ki, açıkçası buna dikkatimi ilk çeken P
rof. Sami al-Arian
olmuştu ki,
Kur’an’da matematiksel bağlantılar bulmaya karşı ciddi bir önyargıyla karşıladım ilk etapta.
Ancak gösterdiği matematiksel ilişki gözardı edebileceğim bir şey değildi.

114 sureden oluşan Kur’an’da 6236 ayet yer alır. Bu 114 surenin ayet sayısı tek olanları 54, çift olanları da 60 adetlik iki küme oluştururken ilk kümenin içinde ayet sayısı ile sure sırası tek olanlar 27, ayet sayısı tek sıra sayısı çift olanlar da 27 olarak bir simetri oluşturuyor. Bunu tesadüf sayabiliriz belki ancak ikinci kümede ayet sayısı ile sıra sayısı çift olanlar 30, ayet sayısı çift sıra sayısı tek olanların da 30 adet olmasının da tesadüf olma ihtimalini hesaplamak gerekiyor.

Son derece karışık bir dizilimden böylesi simetrik bir dengenin ortaya çıkması oldukça dikkat çekicidir ki, herhangi bir surenin ayet sayısı sadece bir değiştiğinde bu denge bozuluyor.
Aynı işlem
“her bir surenin ayet sayısı ile sıra sayısını topladığımızda”
oluşan tek-çift sayılar kümesi için de denendiğinde çok şaşırtıcı bambaşka bir denge oluşuyor.
Ardışık sayıların toplamından eşit sayıda tek ve çift rakamın oluşması zorunludur ama surelerin ayet sayıları ardışık değil ancak ikisinin toplamından 114 surenin 57’sinin tek 57’sinin çift olması zorunlu olmak bir yana milyonda bir ihtimal bile değildir.
23 yılda inmiş ve bazı rivayetlere göre ictihadî olarak tertip edilmiş bir mushafta böyle bir düzenin bir beşer planlaması ve editöryal çalışması ile oluşması tek kelimeyle
“imkansızdır.”
Bu bulguları bütün detaylarıyla
‘da, Fecr suresinde geçen ve şimdiye kadar hiçbir müfessirin doğru dürüst açıklayamadığı
“teke ve çifte” y
emin eşliğinde okumayı deneyebilirsiniz.
İnanan insanın kuşkusuz mucizeye ihtiyacı yoktur.
Kur’an’a inanan insanların Kur’an’ın zaten Allah’ın kelamı olduğunda kuşkuları olmaz, onu Allah’tan kendilerine bugün emredilmiş bir buyruk, bir hidayet kitabı gibi okurlar.
Belki bu mükemmellikte bir yaratılışa kadir olan Rabbin mesajının da aynı mükemmellikte olduğunu görmeye insanların ihtiyacı vardır.
Bu kitabı insanlara tanrılık taslamaya kalkışan bir sürü beşerin sözünden ayırt edecek bazı imza-mühür özelliklerini keşfedip ortaya koymakta fayda vardır.
Ancak elbette mucize inanan insanın imanını arttırır. Kur’an bir fal, kehanet veya bilimsel formüller kitabı değildir.
Bahsettiğimiz özellikler bizzat Kur’an’ın buyurduğu onun korunmuşluğunu aynelyakin gösteren mühürler mesabesindedir. Yoksa aslolan bu kitabın mucizevi büyüsüne kapılıp ne dediğini bir kenara bırakmak değildir.
#Kur’an
#Sami al-Arian
#mucize