Bir dostun ölümü, başkaymış: Gıyasettin Sim’in ardından

04:0018/09/2021, Cumartesi
G: 18/09/2021, Cumartesi
Yasin Aktay

Bir dostun ölümü, diğer bütün ölümlerden başkaymış.Belki kendi ölümümüzün en sarsıcı habercisi. Bir parça alır götürür hayatınızdan. Önemli bir parça. Hayatınızın değil sadece, bizzat hayatın anlamına dair, önemli bir parça alır götürür.Dost diyorsak, lafın gelişi, tembel tavsifi değil. Kelimenin en tabir edici anlamıyla.Bir dost, hayatınıza şahittir, bazen onun için, onun gibi birileri için yaşadığınızı hissedersiniz yaşadıklarınızı.Dostun yaşadıklarınıza, yaptıklarınıza dair bakışı sizin birçok

Bir dostun ölümü, diğer bütün ölümlerden başkaymış.
Belki kendi ölümümüzün en sarsıcı habercisi. Bir parça alır götürür hayatınızdan. Önemli bir parça. Hayatınızın değil sadece, bizzat hayatın anlamına dair, önemli bir parça alır götürür.
Dost diyorsak, lafın gelişi, tembel tavsifi değil. Kelimenin en tabir edici anlamıyla.
Bir dost, hayatınıza şahittir, bazen onun için, onun gibi birileri için yaşadığınızı hissedersiniz yaşadıklarınızı.
Dostun yaşadıklarınıza, yaptıklarınıza dair bakışı sizin birçok şeyi yapmanızın veya yapmamanızın önemli bir saiki olur. Yaptıklarınızda dostun gözünü, nazarını hissedersiniz, varlığınızın ortağı olur, içinizde bir başka göz, vicdanınıza bir başka gözcü olmuştur. Tasavvuf erbabının
rabıta
dediği şeyin aslında böyle bir anlam var.
Dostla, veliyle, sürekli bir rabıta içinde olma hali.
Yozlaşmış şekliyle şeyhe mürit üzerinde ancak Allah’a atfedilebilecek bir güç vehmetmeden önce olayın tamamen insani bir boyutu var:
Müminler birbirlerinin velisidir, birbirinin dostudur.
Dostun gözü kulağı kendi içinizdedir, size şahittir, dayanaktır, destektir, koruyucudur, gözeticidir.
Hele bu dostluk evvelinde ve ahirinde Allah’a dostluğa bağlanıyor, rızasını, sevgisini gözetiyorsa.
Yaşadıklarınızla içinizde yer tutmuş dostlara hiç farkında olmadan hesap verirsiniz, onların onayını alır, onların beğenisini gözetirsiniz.
Akrabaydık gerçi, ama akraba olarak tanışmamıştık Gıyasettin’le.
Lise yıllarımızda tanıştıktan sonra, hatta ahbaplığımızı epey ilerlettikten sonra akraba olduğumuzu öğrenmiştik. Annesiyle annem hem daha yakın akraba hem de çocukluk arkadaşı olarak çok yakınlarmış üstelik. Ama sonra daha da gelişen dostluğumuzun akraba olmamızla ilgisi pek ilgisi yoktu. Aslında ikimizin dostluğu sayesinde evlenince ayrı düşmüş annelerimiz yıllar sonra birbirleriyle tekrar buluştu, hasret giderdi. Fakat çok kısa sürdü annesi çaresiz bir hastalığın pençesinde uzun süren çileli bir tedavinin ardından vefat etti. Babasını zaten hiç görmemiş, şimdi bir başına kız kardeşleriyle birlikte öksüz de kalmıştı.

Bir yandan okurken bir yandan da hem kendi geçimini hem kardeşlerinin geçimini sağlamak üzere çalışmak zorundaydı. Beraber çalıştık. Okul yıllarımızda çalışmak zorunda olmak bizi birbirimize daha da yakınlaştırmış, bağlamış, yol arkadaşlığımıza zaman zaman ortaklık da katmış, çok daha derin ve farklı bir boyut ve çok zengin anılar katmıştı. Sonradan ben akademik hayatta o ise ticarette, iş hayatında ilerledik.

Kendine özgü bir ticareti, iş tutma biçimi kendi kişisel özellikleriyle inanılması zor bir başarı hikayesi ortaya çıkardı. Hiçbir resmi formata uymayan karakteri ile hiç bağdaşmayan bir başarısı vardı. Uzun süre kendi muhasebesini tamamen aklında tuttu.
Hafızası çok güçlü olduğu halde ihtilaf halinde işi hiç uzatmaz hemen karşıdakinin iddiasını kabul ederek ilerlerdi.
Bu bir muhasebeci tutmaktan yüksündüğü için değil, aşırı hiperaktif ve detaylarla vakit kaybetmeye mecali olmamasındandı. İş yapma tarzına ilk bakışta bir salaşlık görüntüsü verse de aşırı çalışkanlığı, bir insanın takatinin çok ötesindeki aktifliği ve samimiyeti, çok kritik zamanlarda çok akıllı kararlar alması bu açığını kapatıyor, ciddi bir sıkıntıya girmeden işlerini hep büyütmesini sağlıyordu.

Gerçi son zamanlarda yine bilinçli bir kararla küçülmeye gitmeye başlamış, birçok mağazasını devretmiş veya kapatmıştı. Gerekçesini de artık kendine zaman ayırmak olarak açıklıyordu. Şimdi dursam kazandıklarımı yemeye yetecek kadar vaktim olmayacak. Nereye götüreceğiz, bu kadar kendini yıpratmaya değmez ki diye açıklıyordu bu kararını.

Sokaklarda işportacılık yaparak başlayan iş hayatında yüzün üstünde mağaza açarak, bu mağazaların hepsinin ürün tedarikini kendi üretimiyle karşılayan
Gıyasettin
için tek şey hiçbir zaman iş olmadı üstelik. Çalışırken eğlenmesini, kazancının önemli bir kısmını Allah yolunda infak etmesini bildi. Kim kendisine ulaştıysa ihtiyacını gidermeye çalıştı, nerede ihtiyaç halinde bir yetim varsa yetişmeye çalıştı. Yetim büyümüş olmanın verdiği bir saikti bu. FETÖ’cüler kendisinden öğrenciler için burs istediklerinde kibarca bu gerekçeyi ileri sürerek reddetmişti. “Ben öğrenci iken kolay burs buldum, ama öğrenci değilken bir yetim olarak kapımızı çalan olmuyordu. İlke olarak yardımlarımı burslara değil yetimlere yapıyorum demişti.” Gerçi onları reddetse de kendi seçtiği öğrencilere verdiği bursların da haddi hesabı yoktu.

Savaşta evini barkını, yakınlarını yitirmiş ve Türkiye’ye sığınmış yetimlere, dullara, muhtaçlara gücü yettiğince yardımda bulunuyordu. Bizzat kendi nakliye araçlarını tıka basa doldurup ihtiyaç halindeki insanlara ulaştırmaya çalışıyordu.

Onca iş hacmine rağmen bir kuruşluk kredi kullanmadı, hiçbir zaman faiz almadı, vermedi, bankalarla para transferi dışında bir işi olmadı.
Sohbet meclislerinden hiç eksik kalmaz ama konular entelektüel anlamda derinleşince huzursuzluğunu da belli ederdi.
Kur’an, din, Allah’ın bizden istedikleri o kadar da karışık değil. Çok derine inince kavgalar da artıyor. Benden fazlasını istemeyin, anladığım bana salih amelim için yetiyor
mealinde bir tavır koyardı ortaya, gerçekten de herkesten daha fazla hayır-hasenat işine koşuştururdu. Aklı çok erenlerden, işi entelektüel tartışmalara boğanlardan, neticede hilafu cedele düşüp asıl hedefi kaybedenlerden olmaya karşı kendince korunuyordu böylece.
15 gündür Kovid-19 tedavisi görüyordu
Gıyasettin Sim,
yoğun bakımda. Onun gibi hiperaktif biri için eşiyle, dostuyla hiçbir irtibatı olmadan yoğun bakım odasında 15 gün ona 15 yıl gibi gelmiş olmalıydı.
Her neyse, bir yetim olarak büyüdü
Gıyasettin
, hayata epey dezavantajlarla başladı, ama son zamanlarında dünyalıklara önemli bir fark atacak noktaya gelmişti. Vefat ettiğinde arkasında kendi evlatlarına ciddi avantajlar bıraktı. İbretlik bir insan hikayesi ise bıraktığı en önemli miras oldu.
Bu hikâyenin bize düşen kısmında onun samimi, içten, hesapsız, özverili, dostane iman ve salih ameline şahit olmaktı. Yüce rabbim sonsuz rahmetiyle karşılasın.
#Gıyasettin Sim
#Kovid-19
#Kur’an
#FETÖ