Büyük küçük bütün şirketlerin salgına hazırlıksız yakalanmasıyla
ve
dediğimiz ünlü yöneticilerinin ne kadar ufuksuz ve basiretsiz olduğu ortaya çıktı.
Kurumsal olduğunu iddia eden, geleceğe yönelik 10, 20, 50 yıllık hedefler koymakla övünen dev şirketler ve markalar
burnunun ucundaki salgın riskini
bile hesap edemedi.
Küçücük bir mikrop kimsenin cesaret edemediği gerçekleri dünyaya haykırdı.
COVID-19 sonrasında iş dünyasının nasıl şekilleneceği konusunda bir çalışma yapan risk, emeklilik ve sağlık alanında faaliyet gösteren
şirketi salgın ile birlikte gelişen riskleri üç boyutta incelemiş.
Raporda neler var bakalım;
Salgın ile şirketlerin yönetmesi gereken risklerin boyutları değişti.
Risklere karşı etkili olan dört davranış değişimi şöyle sıralanıyor;
Risk değerlendirme yöntemlerinde değişim.
Organizasyon şemasına farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak.
Yeni iletişim hatları kurmak.
Çalışan sağlığı programlarını yeniden gözden geçirmek.
En çok öne çıkan konulardan biri
Şirket yöneticileri eski çalışma düzenine dönüşün artık mümkün olmadığının farkında.
Pandemi sonrasındaki düzeni dört ana başlıkta toplamak mümkün;
Yetersiz hizmet alanlarına hitap etmek.
İstikrarsızlığın yeni biçimlerini yönetmek.
Dayanıklı bir işgücü oluşturmak.
Sermayeye erişime yeni bakış açıları kazandırmak.
Salgınla
ortaya çıkan şirketler dalgalı denizde uzun vadeli risk stratejilerine odaklanacak.
Şirketler
döneminde pandemiye ilişkin mevcut risklerin yanısıra bundan sonra karmaşık bir geleceğin
uzun vadeli risklerini de
dikkate alacaklar
Uzun vadeli riskleri şekillendiren, iş dünyasının yaşadığı değişimlere eşlik eden harici faktörler olacak.
Söz konusu dönemde şirketlerin normale dönüşe odaklanmaktan ziyade istikrarsızlığın yeni biçimlerini daha
yönetmeye yöneleceği belirtiliyor.
Yeni döneme uyum seviyesini dayanıklı işgücü belirleyecek.
Pandemi sonrasındaki dönemin içerdiği değişimler, işgücü yaklaşımlarına yenilikçi bakış açıları kazandırıyor.
Yaşanacak değişimlere uyum gösterebilen, buna bağlı stresi yönetebilen ve belirsizlik ortamında
üretkenliği koruyabilen bir işgücü
oluşturmak günümüzün en önemli sorunları arasında yer alacak.
Pandemi döneminde
çalışan sağlığı ve mutluluğuna
olan odağını artıran şirketler önümüzdeki dönemde arka plan, deneyim ve düşünme açısından daha çeşitli bir işgücü oluşturmaya yönelecekler.
Araştırmaya katılanların yüzde 86’sı yeni dönemin gerektirdiği
yaklaşımına adapte olabilmek için
çeşitliliği yüksek bir işgücü
ve kapsayıcı çalışma kültürünün kritik önemde olacağını belirtiyor.
Fikri mülkiyetin önemi artacak.
Salgın, şirketleri sermayelerine erişim imkanları oluşturma konusunda daha üretici olmaya teşvik edecek.
ve diğer soyut varlıkların şirketlerin kaynakları arasındaki önemi artacak.
Soyut varlıklarının yönetimi için somut varlıkları kadar kapsamlı stratejilere ve araçlara sahip olmayan şirketler
yeni dönemde geride kalacak.
Bu yolculukta
veri ve gelişmiş analitik
kritik önemde olacak.
Sermayelerini
varlıklarının potansiyeline
göre ölçekleyebilen şirketler güçlenecek.
Araştırmada COVID-19 gibi risklere karşı hazırlıklı olduğunu düşünen patron ve yöneticilerin yüzde 79’unun önümüzdeki
beş yılın potansiyel risklerine
hazırlıklı olabilmek için kaynak yatırımları yapma eğiliminde oldukları görülüyor.
Yani salgın sonrasında
ve uyumlu olan, geleceği,
çalışanları ile birlikte planlayan
şirketler ayakta kalacak.
Eskiler bu duruma
“Bir musibet bin nasihatten yeğdir”
diyordu.
İnsanlık tarihinde değişen hiçbir şey yok.
Yaptığımız her yanlışın bedelini,
sel ile kuraklıkla, depremle, kasırgayla, susuzlukla, bedensel ve ruhsal hastalıklarla ödüyoruz.
Üstelik aynı yanlışları tekrarlayacak zamanımız olmamasına rağmen.
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?