Döviz kurları üzerindeki işlemler için birbirleriyle doğrudan iletişime geçen bankalar
adını taşıyan sohbet odalarında kafa kafaya verip hangi ülkenin parasını düşürüp, çıkaracakları konusunda anlaşıyorlarmış.
Hürriyet’te yer alan habere göre hukuk firması
tarafından açılan davada, 5 bankanın birbiri ile görüşmelerinde
‘kartel’, ‘haydutlar kulübü’, ‘mafya’, ‘üç silahşörler’, ‘A takımı’
gibi sohbet odalarını kullandıkları dile getirilmiş.
Ne yapıyorlar bu sanal sohbet odalarında?
Bazı para birimlerin fiyatını yapay olarak artırırken bazılarını da yapay olarak düşürüyorlar.
Yani
serbest piyasa anlayışları
bizim anladığımız gibi masum değil.
Yani fiyatlar para piyasalarında kendiliğinden oluşmuyor.
Bütün ülkelerin para birimleriyle istedikleri gibi oynuyorlar.
İstediklerini yükseltiyorlar istediklerini düşürüyorlar.
Uluslararası itibarı olan ve her ülkede kolları olan
Avustralya Doları, İngiliz Sterlini, Kanada Doları, Çin Yuanı, Euro, Hint Rupisi, Japon Yeni,
gibi 20 para biriminde spekülatif ataklar yapmışlar.
5 uluslararası yatırım bankasına açılan dava için federal mahkemeye sunulan dilekçede bankalar
arasında yasadışı
oluşturmakla suçlanıyor.
sonra
da orta ve büyük ölçekli işletmeleri yaptıkları spekülatif işlemlerle zarara uğrattıkları gerekçesiyle dünyanın en büyük 5 yatırım bankası
JP Morgan, Citigroup, RBS, UBS Group ve Barclays’i
kartellikle suçlamış ve tazminat talep etmiş.
Eylül 2010 yılında internette yayınlanan
yer alan
’ın yazısı, ülke bazında yaşanan ekonomik krizlerin arkasındaki yerli ve yabancı kirli ellerin nasıl çalıştıklarını gösteriyor.
Dergide yer alan yazıda
soygunlar ve operasyonlar
rakamlarla şöyle anlatılıyor;
Ülkemizde,
yıllarında krizler yaşanmıştır.
Her üç krizde de, en çok dikkat çeken husus, Merkez Bankalarının döviz kuru politikasıdır.
devalüasyondan hemen önce, yani Türk parasının değeri düşmeden, döviz değer kazanmadan Merkez Bankası 1 milyar dolar döviz sattı. Satımdan hemen sonra, Türk parası yüzde 78 oranında devalüe edildi.
Yani döviz bir anda patladı.
Merkez Bankası 1 milyar dolarlık satımı bir gün sonra yapsaydı en az 500 milyon dolar kazanacaktı.
Bir gün önce satması ülkeye 500 milyon dolar kaybettirdi.
Bu satışın neden ve niçin yapıldığı kime ya da kimlere yapıldığı hala belli değil.
Merkez Bankası’nın
performansı ise daha vahim.
Kasım 2000 tarihinde Türkiye’de çok ciddi ekonomik dalgalanma yaşandı, döviz üzerinde büyük baskı oluştu.
İktidar ve Merkez Bankası
dövize olan bu baskıyı azaltmak için faizleri yükseltti.
“Para dövize gitmesin, devalüasyon olmasın” diye faizler yükseltildi.
Faizler gecelik olarak,
kadar çıktı.
Artık herkes devalüasyon beklentisi içinde.
kadar hep döviz satan bankalar, bir anda 6 milyar dolar Merkez Bankası’ndan döviz talep ediyorlar.
Ancak talepte bulunan bankaların döviz alacak Türk Liraları yok.
Bu yüzden alım talepleri iptal ediliyor.
bankalarca Merkez Bankası’ndan döviz alımları başlıyor.
21 Şubatta bir anda
satılıyor.
Bu arada
dolar kuru artarken Merkez Bankası halen eski kurdan satışları yapmaya devam ediyor.
Serbest piyasada 20-21 Şubat’ta doların fiyatı 984 bin, 990 bin lira, Merkez Bankası aynı saatte doları 684 bin liraya satıyor.
Hem de bu satışı yabancı bankalara yapıyor.
Satış yapılan bankaların
yüzde 55’i yabancı banka.
Acaba bankalar döviz almak için neden 21 Şubat’ı bekledi dersiniz.
Çünkü 21 Şubat’a kadar bankaların parası yok.
21 Şubat’ta Hazine’nin itfası var.
Nitekim alacaklarını Hazine’den alıyorlar, hemen dövize yatırıyorlar.
tarihlerinde Merkez Bankası’nın kaynakları gece yarısı mesai saatleri dışında uluslararası bir operasyonla, yerli işbirlikçilerin de katkısıyla boşaltılıyor.
Bu konuda bugüne kadar ciddi bir araştırma ve soruşturma yapıldı mı?