Bugününİslam coğrafyasındayer alan ülkelerdeküresel kapitalizmbütün acımasızlığıyla hâkimse ve buçarkınişleyişini deMüslümanlarsağlıyorsa ters giden, yanlış bildiğimiz, çözmemiz gereken birçok sorun var demektir.Yunus Emre Aydınbaşislamiktisadı.net sitesindeİnsan,İslam ve İktisatisimli makalede ekonomi ve iktisat kavramını ele almış.Herkes için okunması gereken bir yazı olmuş.Makaleyi kısaltarak alıyorum;‘İktisat’kavramı lügatte“haddi aşmama, aşırı gitmeme, dengeli ve mûtedil olma”anlamlarına gelmektedir.Gündelik
Bugünün
yer alan ülkelerde
bütün acımasızlığıyla hâkimse ve bu
işleyişini de
sağlıyorsa ters giden, yanlış bildiğimiz, çözmemiz gereken birçok sorun var demektir.
islamiktisadı.net sitesinde
isimli makalede ekonomi ve iktisat kavramını ele almış.
Herkes için okunması gereken bir yazı olmuş.
Makaleyi kısaltarak alıyorum;
‘
kavramı lügatte
“haddi aşmama, aşırı gitmeme, dengeli ve mûtedil olma”
anlamlarına gelmektedir.
Gündelik hayatta daha çok tercih edilen ekonomi kavramı ise günümüzdeki manasıyla ilk defa 19.yy sonlarında
tarafından kullanılmış olsa da bu kavramın yeni bir kavram olmadığı bilinmektedir.
‘
kavramı Yunancada ‘
ve ‘
kelimelerinin birleşiminden meydana gelir.
, geniş ailenin oluşturduğu ev anlamına gelir.
ise yönetme, düzenleme ve yasa-kanun anlamlarına gelen bir kavramdır. Ekonomi kavramının literal çevirisini
şeklinde yapmak yanlış olmayacaktır.
Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd
gibi akla ilk gelen meşşâî düşüncesinin temsilcileri dış aleme ait ameli konuları ve sosyal olayları üç başlık altında ele alırlar.
Bu başlıklar;
Ahlâk, İlm-u Tedbî- ri’l-Menzîl
ve İlm-u Tedbîri’l-Medîne’dir.
Bu üç başlıklar sırasıyla
Ahlak, Ev İdaresi ve Şehir İdaresi
yani Siyaset şeklinde günümüz Türkçesinde ifade edilmektedir.
Günümüzde
bir insan topluluğunun ya da bir ülkenin, üretim ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerden doğan ilişkileri tüm yönleriyle inceleyen bilim dalını ifade etmek için kullanılmaktadır.
Artık konu ‘
sınırları aşmış ve ölçeği büyümüştür.
üretim, tüketim ve bölüşüm
biçimlerinden doğan süreçlerin analizi, ekonomi biliminin merkezini işgal etmektedir.
İslâm hakikattir, yapılan ilmî çalışmalar ise bu hakikatin bir yorumu olup, birer beşerî üründür.
Her dönemin kendi dinamikleri içerisinde ortaya çıkan İslâm yorumları, o dönemde Müslümanların yüz yüze kaldıkları meydan okumalara verdikleri bir cevaptır.
Bununla beraber bu yorumlar
İslâm’ın teklifini asrın idrakine taze bir uslûp
ile anlatma çabasıdır.
Bu beşeri çabaların neticesini
hakikatin yerine ikâme etmek
, İslâm’ın bir ideoloji mertebesinde eleştiriye açılmasına, diğer yandan İslâm’a atfedilen iktisadî sistemin uygulamasında ortaya çıkması muhtemel
başarısızlıkların İslâm’a mal edilmesine
kapı aralayabilir.
Bir ilim şayet bir
taşımıyorsa, o medeniyetin mensuplarının yaşadığı
sorunlarını çözmekten uzaklaşmışsa, bu ilim artık bir nostaljiye, bir özleme dönüşmüştür.
ilmiyle meşgul olan Müslümanlar, salt iktisadî problemleri değil aynı zamanda fert ve cemiyeti de içine alan çok yönlü, ciddi ahlâkî problemler sarmalını da konu edinmek durumundadır.
Zira asıl dönüştürücü unsur
.
Yapılan herhangi bir çalışma manevî bilincin ve ahlâkın dönüşümü ile sonuçlanmıyorsa yani
yeni bir insan tipi ortaya çıkaramıyorsa, bu çalışmaların usûl ve maksatları sorgulanmalıdır.
Yazının sahibi haklı değil mi?
Hem
kazanmaya devam edeceğiz hem
edeceğiz.
Hem
elde edeceğiz hem
savunacağız.
Hem
paylaşmayacağız hem
ne kadar erdemli olduğunu söyleyeceğiz.
İslam ülkelerinde
payı ekonomilerinde yüzde 5’i bile bulmuyorsa,
Dünyada
araştırmasında İslam ülkeleri ilk 100 ülke arasına giremiyorsa,
Bu konuda Hristiyan Avrupa ülkelerinin bile gerisinde kalıyorsa kimseden şikayet etmeyeceğiz.
Bakacağımız ve şikayet edeceğimiz tek yer kendimiz.
Bu sorunu çözecek olan da biziz.
Mesela şu sorularla başlayabiliriz?
Bunun için ne yapıyorum, ne yapmıyorum,
yapıyorsam ne kadar yapıyorum
?
Bulunduğumuz yeri, kilomuzu, boyumuzu, kapasitemizi bilirsek yürümemiz kolaylaşır.
Yolun bizi nereye götüreceğini baştan bilirsek sonra şaşırmayız.
#Alfred Marshall
#Ahlak
#Faiz
#İktisat