Hava kirlensin, yeter ki sanayi olsun mu

04:0020/03/2019, Çarşamba
G: 20/03/2019, Çarşamba
Yaşar Süngü

Ekonomik kalkınma için fabrika bacalarından çıkan dumana, hava kirliliğine katlanmak gerekir mi şeklindeki soruya ne cevap verirdiniz.Muhtemelen hayır derdiniz.Araştırmaya katılanların çoğu da aynı şeyi söylemiş.Yani toplum kalkınma için hava kirliliğine katlanmak istemiyor.Dikey şehirleşme artıkça hava kirliliği yaşadığımız yerlerde hayatımızı en çok etkileyen sorun olmaya başladı.Hava kirliliği artık insanların çevre sorunu deyince aklına ilk gelen sıkıntı.Altyapı sorunları ve çevre kirliliği

Ekonomik kalkınma için fabrika bacalarından çıkan dumana, hava kirliliğine katlanmak gerekir mi şeklindeki soruya ne cevap verirdiniz.

Muhtemelen hayır derdiniz.



Araştırmaya katılanların çoğu da aynı şeyi söylemiş.

Yani toplum kalkınma için hava kirliliğine katlanmak istemiyor.

Dikey şehirleşme artıkça hava kirliliği yaşadığımız yerlerde hayatımızı en çok etkileyen sorun olmaya başladı.

Hava kirliliği artık insanların çevre sorunu deyince aklına ilk gelen sıkıntı.

Altyapı sorunları ve çevre kirliliği de yine insanların hem ilk aklına gelen hem de yaşamlarını etkilediklerini düşündüğü öncelikli sorunlar arasında.

**

Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin yaptığı Çevre Bilinci ve Çevre Koruma temalı Konda Barometresi, çevre konusunda öncelikler,
iklim değişikliği ve enerji
konularında sorular ile Türkiye’nin meseleye bakış açısını yansıtmış.

Araştırma kapsamında çevre konusunda öncelikler ve görüşler de sorulmuş.

Verilen cevaplara baktığımızda ortaya çıkan tablo şöyle;

Toplumun ekserisi
çevre kirliliğinin
nedeni olarak
büyük şirketlerin kaynakları sınırsız kullanmaları
olduğunu ve halkın çoğunluğu çevreyi kirleten şirketlere daha caydırıcı ceza verilmesi gerektiğini düşünüyor.

Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmesini istiyor.

Toplumun yüzde 70.5’i güneşi öncelikli tercih olarak ifade ederken, sadece 1.6’sı bu santrallere karşı çıkacağını ifade etmiş.

**

Evet,
fabrika bacaları tütsün ama havayı kirletmesin.

Evet, iş imkanları artsın ama temiz hava da artsın.

Gelecek nesillerin havasını suyunu toprağını kirletmeye hakkımız yok.

  • Yerli üreticiyi
    ağlatan mektuplar
  • Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Bir ülkeden 26 milyon mektup geliyor” sözleriyle gündeme oturan bireysel e-ithalata (online yurtdışı alışveriş) vergi yaptırımı yoldaymış.
  • Bireysel e-ithalat ağırlıklı olarak Çin’den yapılıyor.
  • Türkiye’ye 2018’de 26 milyonu Çin’den olmak üzere 60 milyon adet mektup statüsünde ticari ürün girmiş.
  • Bu ürünlerin değeri
    3 milyar euro’yu
    (Yaklaşık 20 milyar TL) aşmış.
  • Türkiye’de gümrük vergisi
    22 euro’yu
    aşan alışverişlerde uygulanıyor.
  • Özellikle Çinli firmalar,
    100 euro’luk
    bir ürünü bile 22 euro’dan ucuz gibi gösteriyormuş.
  • TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi,
    Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli’ye göre bu haksız rekabete dur denilmesi gerekiyor.
  • Yurtdışı sitelerden değerli takı, altın, pırlanta getirtenler bile varmış.
  • Yerli üreticileri sıkıntıya sokan durum şöyle gerçekleşiyor;
  • Bazı ürünler yurtdışında Türkiye’deki muadillerine kıyasla daha ucuz olduğundan vatandaş internetten satın alıyor.
  • Ama yurtdışından bu ürünler mektupmuş gibi gönderildiği için ithalat gibi görünmüyor.
  • Posta statüsünde yollanan birçok ticari üründen vergi alınamıyor.
  • Bu durum hem cari açığı olumsuz etkiliyor, hem vergi kaybına yol açıyor, hem de o malın benzerini burada üreten yerli üreticilerin zararına oluyor.
  • Vergi kaybına yol açan bireysel e-ithalat, daha çok elektronik, tekstil, ayakkabı-çanta, oyuncak, hediyelik eşya, değerli takı, altın, pırlanta, küçük araç gereç ve aksesuar sektörlerini etkiliyor.
  • **
  • Ticaret, çarşı pazardan sanal ağlara geçtikçe bu tür sıkıntılar da artacak.
  • Her sıkıntı, çözümü de beraberinde getirecek.
  • Yeter ki irade gösterilsin.
  • Devletler de halkın sorunlarını çözüm için varlar.
  • Yani serbest piyasa ekonomisi demek kurtlarla kuzuları merada başıboş bırakmak anlamına gelmiyor.

Organikte iddialıyız

Türkiye’nin organik sektörde 1980’li yıllarda başlayan serüveni bugün, 543 bin hektar alanda 2.4 milyon ton üretim rakamına, organik ürün sayısı da 250’ye ulaşmış.

Bilgiyi veren Foodex Japan 2019 Fuarı’nda ‘Turkish Organics’ seminerinde Japon ithalatçılara sunum yapan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Gürcan Şen
.
Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde
75’ini Ege İhracatçı Birlikleri,
gerçekleştiriyor.

Japonya’nın yıllık 65 milyar dolar gıda ithalatı yapıyor olması ve kaliteli ve sağlıklı gıda talebi Türk organik sektörünün iştahını kabartmış.

Dünyadaki organik üreticilerin sayısında,
Türkiye, Avrupa’da 1., dünyada ise 8. sırada yer almış.

Sevindirici, moral veren bir gelişme.

#Türkiye
#Gürcan Şen