Küresel devlerin kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik ve siyasal hedeflerini belirlerken İslam dünyasını ve özellikle de Türkiye’yi yok saydıklarını düşünürsek ya da dış etkileri olduğundan fazla abartırsakgünlük yaşanan olayları doğru okuyamayız.Biz unutsak, görmezden gelsek de, beğenmesek de Batı bizim kökenimizin Selçuklu ve Osmanlı olduğunu, İslam dünyasının halifeliğini yaptığımızı, Türk dünyasının ağabeyi konumunda olduğumuzu asla unutmaz.O her zaman batılının kafasında bir kenarında durur.Ve
Küresel devlerin kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik ve siyasal hedeflerini belirlerken İslam dünyasını ve özellikle de Türkiye’yi yok saydıklarını düşünürsek ya da dış etkileri olduğundan fazla abartırsak
günlük yaşanan olayları doğru okuyamayız.
Biz unutsak, görmezden gelsek de, beğenmesek de Batı bizim kökenimizin Selçuklu ve Osmanlı olduğunu, İslam dünyasının halifeliğini yaptığımızı, Türk dünyasının ağabeyi konumunda olduğumuzu asla unutmaz.
O her zaman batılının kafasında bir kenarında durur.
Ve bu tarihi bilgi onların ekonomik ya da siyasal kararlarını az ya da çok mutlaka etkiler.
Ancak bizim siyasal ve ekonomik alanda istediğimiz ölçüde güçlü olamayışımızın en önemli nedeni
dışarıda değil içeridedir.
Biliyoruz ki
Türk Cumhuriyetlerinden İslam dünyasına, Selçuklu’dan Osmanlı’ya
kadar hepsi ne zaman kendi içinde birlik beraberlik içinde olmuşlarsa güçlü olmuşlar, ne zaman kardeş kavgaları başlamışsa zayıflayıp yoksullaşmışlardır.
O yüzden de Türkiye’nin içeride ve dışarıda önüne çıkan doğal ve yapay engeller nedeniyle
ekonomide başarı hikayesi
yazması için rakiplerine kıyasla çok daha fazla çalışması gerekiyor.
Önce içerde güçlenmemiz gerekiyor.
sağlamış bir ülkeyi hiçbir dış güç zarar veremez.
Zaten uğraşmaz, zayıflamanı bekler ondan sonra hamlesini yapar.
Yani sorun da biz de çözüm de.
Sanayici iş insanı
“Bugün dünya dördüncü sanayi devrimi veya dijital dönüşüm sürecinden geçerken biz, bu endüstri devrimini kaçırmamak için ve zor rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için tabiri caizse
zorundayız” diyor.
Çünkü bizim ekstra fazladan sorunlarımız var.
Ekstra çözümlerimiz de var ama biz sorun üretmeyi tercih ediyoruz.
Meclis Başkanı ve
Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su olan
’ın İstanbul’da düzenlenen
’ndeki konuşmasından yeni dünya düzenini ve yapılması gerekenleri öğreniyoruz;
Dünya ticareti bir değişim sürecinde. İş yapış biçimleri yenilendi.
İşlerimizi alışık olduğumuzdan farklı yapma, farklı düşünme zamanı.
Ülkemizde her dört gençten birinin ve her altı üniversite mezunundan birinin
olması,
olma hayaliyle 4,5 milyon gencin devlet kapısında beklemesi, değiştirmemiz gereken temel sorun alanlarımızın başında geliyor.
Eğer gerçekten gelecekte de büyük ve etkin bir ülke olmak istiyorsak;
kadar, bugün açık verdiğimiz bütün alanları hızla iyileştirip,
tamamından yararlanarak, sanayinin merkezinde olduğu bir başarı hikâyesini bir kez daha yazmaya mecburuz.
Türkiye’yi dünyanın en iyi saklanan sırrı
olmaktan ancak böyle bir irade ile kurtarırız.
Küreselleşme ile birlikte gelen
dijitalleşme ile artan bir bağlantısallığa dönüştü ve ekosistemin tüm ilişkilerinde
paydaşlar arasında güven oluşturmak
ve bunu sürdürebilmeyi başarmak kritik önem taşıyor.
Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimini kaçırmamak için büyük çaba göstermesi gerekiyor.
’dan Ted Levitt’in dediği gibi
‘Gelecek, imkanlar görünür hale gelmeden onları fark edenlere aittir’.
Peki, gelecek Türkiye’nin midir?
Bunun da yolu Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı tehditleri
dönüştürebilmesi,
ortadan kaldırabilmesinden geçiyor.
Teknoloji açığını kapatabilmenin tek anahtarı insan.
Önümüzdeki dönemde, sahip olduğumuz en kıymetli kaynak
değil,
olacak.
Beşeri sermayenin en iyi şekilde gelişmesi ve sanayinin geleceğini inşa etmesi için de uygun ekosistemin oluşturulması şart.
Hiç şüphesiz, bu ekosistemin temelini
ve
oluşturuyor.
Ancak bunlar tek başına yeterli değil.
de
yarının ihtiyaçlarına göre dönüşmesi
gerekiyor.
Yapılması gerekenleri biliyoruz
her zamanki gibi ama eksik olan tek şey, yine her zaman olduğu gibi
galiba.