Rol modelimiz çok çalışankarıncadeğil, her çiçekten bir şeyler alarakbalgibi kendine özgü bir ürün yapanarıolmalı.Kendi kültürel değerlerinden utanıp yabancı kültür değerlerine hayran olan tipler için“Kendi yürüyüşünü unuttu, başkalarının yürüyüşünü de öğrenemedi”derler.Osmanlı’nınson dönemlerinde önceFransızsonraAlman hayranlığıile başlayanCumhuriyet dönemindeBatı hayranlığı ile devam eden ve bugüne kadar süren durumumuz gibi.Ders almadık, ezber yaptık.Batının teknolojisini al-a-madık kültürünü
Rol modelimiz çok çalışan
değil, her çiçekten bir şeyler alarak
gibi kendine özgü bir ürün yapan
olmalı.
Kendi kültürel değerlerinden utanıp yabancı kültür değerlerine hayran olan tipler için
“Kendi yürüyüşünü unuttu, başkalarının yürüyüşünü de öğrenemedi”
derler.
son dönemlerinde önce
sonra
ile başlayan
Batı hayranlığı ile devam eden ve bugüne kadar süren durumumuz gibi.
Ders almadık, ezber yaptık.
Batının teknolojisini al-a-madık kültürünü alalım dedik.
Kendi yürüyüşümüzü unuttuk, hayran olduğumuz batılı devletlere de bir türlü benzeyemedik.
ile bir adım ilerleyemeyeceğimizi kabul etme zamanı geçiyor.
ile dünya o kadar küçüldü ki, içe kapanarak kendi kendine yeteceğini zannedenler hala var mı bilmiyorum.
Artık biliyoruz ki, dış dünya ile iletişimini artıranlar hem kendilerini hem de çevrelerini zenginleştiriyor.
Dış dünyadan kopuk ve kesik yaşayanlar ise önden gidip yol açanları takip etmekten başka seçeneği kalmıyor.
Konumuz ister
olsun ister
isterse
; küreselleşen dünyada
yerimizi sağlamlaştırmak ve
demek için
ile
buluşturup barıştırmak ve oradan bize özgü bir şey çıkarmak gerekiyor.
İSO’nun 14. Sanayi Kongresi’nde sanayileşme süreci şöyle özetlendi;
yılların sonunda iki kutuplu dünya düzeninin sona ermesinden,
küresel ekonomik krize kadar uzun süren
sürecine hep birlikte tanıklık ettik,
öne çıktığı,
geri plana itildiği bu dönemde
kavramı yükselen değer oldu.
Bununla birlikte gölgesinde
ve
yeşeremediği
artık sorgulanmaya başlandı.
‘Ne kadar üretirsen o kadar güçlüsün.’
Bu güç tanımlaması, dünyanın en önemli gerçeklerinin başında geliyor.
Elbette ki sadece üretmek yetmiyor.
sorusuna vereceğimiz cevap da günümüzün acımasız rekabetçi dünyasında büyük bir önem taşıyor.
dünyasında ihtiyaç duyduğumuz üretim; yüksek katma değerli, ileri teknolojiye dayalı, kaliteli, verimli, güvenli, çevreye duyarlı, dışa bağımlılığı azaltan, dünya standartlarına uygun bir üretimdir.
Bundan sonra nasıl bir sanayileşme politikası gerekiyor?
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’a
göre bu sorunun cevabı şöyle;
Üretimde yapısal bir dönüşüm ve sıçramayı başta siyasi otoritenin desteği ve teşviki olmak üzere tüm paydaşlarımızla birlikte gerçekleştirmemiz gerekiyor. Geliştireceğimiz Ar-Ge kapasitesi, patent sayımız, bilgi ve enformasyonu etkili kullanabilmemiz, sosyal sermayemiz ve
; üreteceğimiz ürünün kalitesini de belirleyecek.
bütünsel kalkınmaya dayalı, temelden ve kapsamlı bir dönüşümü hedeflememiz gerekiyor.
Böylesi bir üretim anlayışı, savunduğumuz yerli üretimin tanımını da ortaya koyuyor.
Bu tanım aynı zamanda
ithal ürün hayranlığı ile yerli üretim fetişizmi
arasında yaşadığımız sıkışmayı aşmaya yönelik yöntemi göstermesi açısından da çok önemli.
Peki üretim bu kadar
nasıl bir yerli üretime odaklanmamız gerektiğini de şöyle tarif ediyor;
Milli olanın içe kapanmaya doğru dönüşmesi, evrensel olanın da yereli yutmaya doğru dönüşmesi gibi bir risk ve tehlike karşısında her ikisini de içeren
veya
şeklinde bir yaklaşım.
Yerli üretim bir dans ise evrensel standart ve kalite ölçüleri de bu dansın müziği. Uzun sözün kısası;
yerli üretim dansını, evrensel
standart ve kalite ölçülerini içeren
yapmak günümüzün dünyasında artık hepimiz için artık bir zorunluluk.
Dünya pazarlarında rekabet edebilen güçlü bir Türkiye sadece sanayicilerin değil bu topraklarda yaşayan
Bir Afrika atasözü der ki;
‘Yolunuzu bulmak için bazen kaybolmanız gerekir’.