Elimizdekilerin değerini bilmeme hastalığımız

04:003/07/2019, Wednesday
G: 3/07/2019, Wednesday
Yaşar Süngü

Kışın palamut ucuzken ve taze iken çok az yiyoruz ama daha sonra yemek için derin donduruculara palamutları dolduruyoruz.Yazın en fazla 3-5 kere yediğimiztaze fasulyeleride aynı şekilde kışın yemek üzere aynı mantıkla derin donduruculara istifliyoruz.Sonra.Sonrası şöyle; Bu ürünlerin mevsimi geçtiği için beden de istemiyor.Ve çoğunu uzun süre derin dondurucuda beklettikten sonra atıyoruz.**Her şeyi zamanında yapmak önemli; Normal olan şey;yaşına, mevsimine uygun yaşamak.Kışın kış sebzesi, meyvesi

Kışın palamut ucuzken ve taze iken çok az yiyoruz ama daha sonra yemek için derin donduruculara palamutları dolduruyoruz.



Yazın en fazla 3-5 kere yediğimiz
taze fasulyeleri
de aynı şekilde kışın yemek üzere aynı mantıkla derin donduruculara istifliyoruz.

Sonra.

Sonrası şöyle; Bu ürünlerin mevsimi geçtiği için beden de istemiyor.

Ve çoğunu uzun süre derin dondurucuda beklettikten sonra atıyoruz.

**

Her şeyi zamanında yapmak önemli; Normal olan şey;
yaşına, mevsimine uygun yaşamak.

Kışın kış sebzesi, meyvesi ve yemeği, yazın yaz sebzeleri ve meyvelerini yemek hem beden sağlığını hem de cüzdan sağlığını korurken neden hep olmayanları tercih ederiz?

Neden elimizin altındakilerin değerini bilmeyiz.

Neden sahip olmadığımız şeylere daha çok önem veririz.

Bu konuda zengin fakir ayrımı da yok, zengin de böyle fakir de.

Bu yanlış yaşamın ve anlayışın tek izahı var;
Ahmaklık
.
Eskiler şöyle derlerdi;
Yakışırken giyin, yatışırken yiyin.
Mideyi doyurmak, bedeni giydirmek kolay ve ucuz ama
gözü ve gönlü doyurmak
hem kolay değil hem de çok pahalı.

**

Cehalet, israf ve tembellik
yüzünden dünyada üretilen sebze meyvenin
yüzde 46’sı
sofraya ulaşmıyor.
Biz de dünyadaki
israf çılgınlığında
önde giden ülkelerden biriyiz maalesef.

Müslümanlığımızla övünmeyi hiç ihmal etmeyiz ama israfta gavur dediklerimizle de yarıştığımızı unuturuz.

Bizde de yani Türkiye’de üretilen meyve sebzenin en az
yüzde 25-30
’u, daha sofraya ulaşmadan çöpe gidiyor.
Araştırmalara göre gıda israfının
yüzde 42’si
evlerde meydana geliyor.

İsrafın yüzde 39’u üreticiler, yüzde 5’i perakendeciler, yüzde 14’ü de yemek sektöründe gerçekleşiyor.

**

Açlık sorununu çözmenin en basit yolu,
israfı önlemekten
geçiyor ama kimsenin bu yolu kullanmak gibi bir niyeti yok.

**

Rakamlar ortada.

Dünyada her yıl üretilen 4 milyar tonluk gıdanın sadece 2,7 milyar tonu tüketilirken,
1,3 milyar tonu
israf ediliyor.

2050 yılına kadar gıda tüketimi en az 1,6 milyar ton artacak.

Bunun en az yarısı israfın azaltılmasıyla karşılanabiliyor.

İsrafı azaltamazsak üretmemiz gereken ek gıda,
2,4 milyar tonu
bulacak.

**

İsraf ile ilgili mücadelenin üç tarafı var;
Üretici, tüketici ve devlet.
Üretici
ürünü toplayamıyor.
Vatandaş
ihtiyacından fazla alıp evde çürütüyor.
Devlet
bunu milli mesele olarak görmüyor.
İsraf
konusunun medyada geniş ölçekte yer alması sağlanarak, toplumsal bilinç oluşturulması gerekiyor.

**

Cehaletimiz ve elimizdekilerin değerini bilmeme hastalığımız sadece meyve ve sebzede değil.

Yeryüzünde bilimsel olarak sınıflandırılmış
300 bin bitki türü
bulunuyor.
Ve bunun
10 bini
tedavide kullanılıyor.
Türkiye’de
11 bin bitki türü
doğal olarak yetişiyor.

Bu rakam tüm kıta Avrupa’daki bitki sayısına eş.

Ve bu bitkilerden
yüzde 30’u
sadece Türkiye’de yetişen bitkiler.

**

Türkiye’de iç ve dış ticareti yapılan bitki türü yaklaşık
350.
Bunun
139’unun
ihracatı yapılıyor.
Bu sayının ancak
40’ının
kültürü yapılıyor
Türkiye florasında kültürü yapılabilecek bitkilerin başında
meyan, tavşanmemesi, sarı kantaron, oğulotu/melisa, hakiki lavanta, kediotu, misk adaçayı
geliyor.

Ancak ihtiyacı karşılayacak nitelikte bir çalışma var mı?

Yok.

**

Tıbbi bitki alanında dünya çapında
150 milyar dolarlık bir pazar
var.

Bizim payımız 180 milyon dolar.

İhracatında 15’inci, ithalatında 39. sıradayız.

Dünya tıbbi bitki pazarında payımız
0.57.
Oysa dünyada en zengin bitki örtüsü bölgenin yüzölçümüne göre
Cape’de
(Ümit Burnu) yer alırken
ikinci ülke Türkiye.

Elimizde bir altın tutuyoruz ama değerini bilmiyoruz.

Bu zengin bitki örtüsü ile ham bitki materyali satabiliriz.

Zengin bitki örtüsü, zengin tarih ve zengin kültüre sahibiz ama bunu değerlendiremiyoruz.

Mesela dünyadaki
tek sığla ormanı bizde
ama biz sığla yağı satamıyoruz, üretemiyoruz.

1950’lerde 6 bin hektarken günümüzde sadece bin hektar sığla ormanı kalmış. Sığla, yara iyileştirici, antiseptik ve parfümeride kokuyu sabitleyici.

**

Ancak sen şimdi diyorsun ki;
“ne anlatıyorsun kardeş, Biz ıhlamurların altından geçerken kokusuyla yetiniyoruz, ıhlamuru, dutları, erikleri dalında çürütüyoruz. Sen tedavi amaçlı bitkilerden faydalanamadığımızı söylüyorsun”.
Eee sen de haklısın.
#İstiflemek
#İsraf
#Gıda
#Meyve
#Sebze
#Üretim
#Tarım
#İhracat