Başımızı kuma sokmak, gözümüzü kapamak, gerçekleri görmezden gelmek hiçbir şeyi halletmediği gibi
önümüzdeki sorunları çözülemez
hale getirerek daha da ağırlaştırıyor.
uluslararası uzman kuruluşlar tarafından
yılından beri dile getiriliyor ve ülkelerin bu küresel riske karşı uzun vadeli önlem alması tavsiye ediliyordu.
Hiçbir ülkenin ciddiye almadığı bu riskler
2020 yılında gerçeğe dönüştü.
Şimdi eşitsizliği azaltacak, sağlığı bozmayacak ve gezegenimizi koruyacak adımları hep birlikte atmamız gerekiyor.
‘nun (WEF) kısa ve uzun vadeli riskleri tespit etmek üzere Marsh & McLennan ve Zürih Sigorta Grubu‘nun katkısıyla hazırladığı Küresel Riskler Raporu 2021 yayımlandı.
Rapor riskler karşısında tepki vermek yerine harekete geçme konusunda yardımcı olacak tavsiyelerle tamamlanıyor.
Dijital dönüşümün hızlanması ile birçok mesleki alan yok olurken
yılına kadar neredeyse
doğacağı söyleniyor.
En derin uzun vadeli riskin, dünyayı kirletmeye ve yaşanmaz hale getirmeye devam edilmesi olduğu görülüyor.
koruma imkanı varken, çevreyi koruma bilinci verecek bir
yok.
Ama bu bilinci oluşturabilecek bir
yapılabilir.
Bu bakış aşısı için de küresel bir çalışma ve işbirliği gerekiyor.
COVID-19’un ekonomik ve toplumsal sonuçları,
herhangi bir aşı uygulamasından çok sonra bile
şirketlerin müşterileri ve çalışanları ile etkileşim şekillerini derinden etkileyecek.
Şirketler işyerlerini dönüştürdükçe yeni güvenlik açıkları ortaya çıkacak.
Hızlı dijitalleşme
artıracak.
Tedarik zincirindeki kesintiler
kökten değiştirecek.
Sağlık sorunlarındaki ciddi artış, çalışanların
geçişini özendirecek.
Raporda, 841 küresel uzman ve karar alıcıdan, 2021’e ilişkin endişelerini olasılık ve etki açısından sıralamaları istenmiş.
Risklerin beş tanesini
“doğal kaynakların tükenmesi”
, “ekstrem hava olayları”, “iklim eyleminde yetersizlik”, “insan kaynaklı çevre zararı” ve “biyolojik çeşitlilik kaybı” gibi çevreyle ilgili sorunlar oluşturuyor.
Katılımcılar, kısa vadeli (iki yıl) en büyük risklerin, Covid-19 gibi
ve salgının ekonomik etkisiyle
olduğunu belirtti.
Kısa vadeli risklerin üçüncü sırasında ise
sunuldu.
Geri kalan yedi risk arasında ise sırasıyla “siber güvenlik tedbirlerinin yetersiz olması”,
, “ekonomide uzun süreli durgunluk”, “terörist saldırılar”,
“gençlerde hayal kırıklığı”
, “sosyal uyumun erozyona uğraması” ve
“insan kaynaklı çevresel zarar”
yer aldı.
Üç ile beş yıl arasında gerçekleşmesi beklenen ve etkisi en büyük risk olarak ise
“varlık fiyatlarındaki balon”
tanımlandı.
Uzun dönemde etkisi yüksek temel riskler ise
, “devletlerin çöküşü”
, “biyolojik çeşitlilik kaybı”
, “doğal kaynak krizleri”,
“sosyal güvenlikte çöküş”
, “çok taraflılığın çöküşü”, “sanayide çöküş”, “iklim değişikliğiyle mücadelede başarısızlık” ve “bilime karşı duruş” olarak sıralandı.
Rapora göre, gençler eğitimleri, ekonomik beklentileri ve
açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı.
fazla insanı öldürerek daha da fazla insanı yerinden ederek aileleri yoksulluğa zorlayan, topluluklar arası
gelir ve servet eşitsizliklerini
artıran, uluslararası ticareti bozan ve küresel ekonomiyi felç eden eşi benzeri görülmemiş bir
bu.
Gelecekte bütün sosyal kesimleri etkileyecek ikinci dünya savaşından sonraki en derin
sağlık, sosyal, ekonomik ve siyasal
kriz.
Küresel salgınla birlikte şimdiden 131 milyon insan daha temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale düştü.
Dibe vuran bir yoksullaşmadan bahsediyoruz.
İşini, aşını, evini ve bunlarla birlikte beden ve ruh sağlığını
kaybeden ve kaybetme tehlikesi yaşayan milyonlar.
Kapsayıcı ve adil bir büyümeyi teşvik etmek,
ve çevresel sürdürülebilirliği artırmak, bu krizden çıkışı ve gelecek krizlere karşı dünyayı korumak için sahip olduğumuz en iyi plan.