Zor olan

04:0028/05/2023, Pazar
G: 28/05/2023, Pazar
Yaşar Süngü

Herhalde büyüklerinden duymuş ki parkta oynarken arkadaşına kızmış, şöyle bağırıyor 5 yaşındaki ufaklık; Uyuz olasın, tırnakların da olmasın. Sözler çocuktan ağır. Bunu bir çocuğun ağzından duymak gelecek açısından daha ağır. İnsanın başkasına muhtaç olmak zorunda kalmadan yaşaması çok değerli. Başkalarına yardım edecek konumda olması ondan daha değerli. En önemli amaçlarından biri değil midir insanın kendi ayaklarının üstünde durabilmek. İnsan için zordur ve öğrenmesi uzun zaman alır ama hayvanlar

Herhalde büyüklerinden duymuş ki parkta oynarken arkadaşına kızmış, şöyle bağırıyor 5 yaşındaki ufaklık;
Uyuz olasın, tırnakların da olmasın.

Sözler çocuktan ağır.

Bunu bir çocuğun ağzından duymak gelecek açısından daha ağır.

İnsanın başkasına muhtaç olmak zorunda kalmadan yaşaması çok değerli.

Başkalarına yardım edecek konumda olması ondan daha değerli.

En önemli amaçlarından biri değil midir insanın kendi ayaklarının üstünde durabilmek.

İnsan için zordur ve öğrenmesi uzun zaman alır ama hayvanlar için kolay ve kısa.

Yağmurdan soğuktan rüzgârdan sığınsınlar diye balkonumuzun üst köşesine koyduğumuz geniş bir tahta parçası 4-5 yıldan beri kumrulara yuva oldu.

Anne kumru yavrularını kanatlarını kullanmayı öğrenene kadar besliyor ve koruyor.

Yavruların balkondan 3 metre uzaktaki ağaca uçtuklarını gördüğünde yiyecek getirmeyi kesiyor.
Bu konuda insanlar gibi merhametli değil, disiplin anlayışı çok keskin.

Yavru kumru da yaşamak için yiyecek bulmak ve uçmak zorunda olduğunu biliyor.

**

Kendi kendine yetebilmeyi anlatırken batılı bir filozof; “Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz.” Demiş.

Anadolu insanının ifadesi daha veciz; “
Tırnakların varsa kaşırsın
.” der.

Hangisi daha edebi?

**

Konuşmayı
öğrenmek sadece iki yıl sürerken,
sessiz
kalabilmeyi öğrenmek altmış yıl alır.

Yani güzel ve etkileyici konuşmak marifet değil, marifet nerede konuşup nerede susman gerektiğini bilmek.

Çünkü zor olan ve seni değerli kılan bu.

**

“Hayat yaşadığın andan ibarettir”
sözü doğru.

İlerisi gerisi yok, anın önünü ve arkasını yaşadıklarımız ve endişelerimizle dolduran biziz.

Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin.

Hayatın ipleri senin elinde ama ipler senin değil.

Senin işin ipleri doğru yerde doğru zamanda kullanmak.

**

“Müziğin
sesini duymayanlar, dans edenleri deli sanırlar.”

Doğru ama dans edenler de müziğin sesini duymayanlar hakkında aynı şeyi hisseder.

Bu iş karşılıklı.

**

“Nietzsche ve Dostoyevski, insanların anlam veremedikleri merhametsizliği karşısında çaresiz kalıp, insanlardan uzak durmayı tercih etmişler.

Goethe bu çaresizliği şöyle tanımlamış:

Dünya Hassas Kalpler İçin Bir Cehennemdir!..
Oscar Wilde
, “İnsanı en çok yıpratan şey iyi niyetidir.” diyor.

İnsanları böyle düşünmeye sevk eden şey sınırsız duygularımız; Sevgimiz de sınırsız öfkemiz de aklımız ve hayal gücümüz de sınır tanımıyor sahip olma arzumuz da.

İki uç arasında çok kısa süreler içinde sürekli dolaşan bir varlığız.

Dünyayı yok etme gücümüz de var, var etme yeşertme gücümüz de.

Beklentilerimiz ve sahip olma arzularımızın
çokluğu ve büyüklüğü bizi en çok mutsuz eden.

**

“Zayıf insanlar intikam alır, güçlü insanlar affeder, zeki insanlar ise umursamazlar.” demiş biri de.

Eve geldiğinizde ve evden çıkarken, zihninizden, “
Bu nasıl bir insan
” sorusunu geçirerek aynaya bakıyor musunuz?

Aynadaki insan yukarıdakilerden hangisi?

Etrafınızda ne zamandan beri zeki insan görmediniz?

Dostlarınızın kaç tanesi zayıf kaç tanesi güçlü kaç tanesi zeki hiç saymayı düşündünüz mü?

**

“Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor.”

Demiş bir başka batılı düşünür.

Doğulu filozoflar
daha duygusal daha iyimser bakarlar hayata, Batılı filozofların ortak özelliği karamsar olmaları.

**

Önyargılarımıza
dair şöyle güzel bir hikâye okudum sosyal medyada;

Yaşlı bir kadın bir kafeye gider.

Garson kız ona ne sipariş etmek istediğini sorar.

Yaşlı kadın; “Bir dilim pasta ne kadar?”

Garson kız; “3 Euro” diye cevap verir.

Yaşlı kadın cebinden biraz bozuk para çıkarır ve yavaşça saymaya başlar.

Sonra tekrar sorar: “Peki, bir dilim kek ne kadar?”

Garson kız sinirli sinirli bakar yaşlı kadına. Sabırsızca cevap verir: “2 Euro”

“Bu iyi, o zaman bir kek alacağım” diye cevaplar yaşlı kadın.

Garson kız keki getirir ve hesap fişini masanın üzerine bırakır.

Giderken, “
Cimri insanlar!
” diye mırıldanır kendi kendine.

Yaşlı kadın keki yavaşça yer, sessizce kalkar, parayı masaya koyar ve gider.

Garson kız masayı temizlemek için geldiğinde,
yaşlı kadının 1 Euro bahşiş bıraktığını fark eder.

Yaşlı kadının garson kıza bahşiş vermek için kekle yetindiğini anlar.

Ama yaşlı kadından özür dilemek için çok geçtir.

Birini yargılamadan önce karşımızdakini anlamaya çalışmak hep zor gelir bize.

O yüzden de bahşiş vermek için kek yiyen ihtiyarları anlamakta zorluk çekeriz.
#Toplum
#Ekonomi
#Sosyoloji
#Yaşar Süngü