İstanbul Boğazı’nda çalışan Şehir Hatları vapurlarına arada binen özellikle çocuklu ailelerin en sevdiği eğlencedir vapurdaki yolculara eşlik eden martılara simit parçası atmak. Arabalı vapurda çay alırken dikkatimi çekti. Tezgâhın bir kenarında poşetlenmiş ekmekler gördüm. Üzerinde “ Martı yemi bulunur 15 TL ” yazıyordu. Bayat ve parça ekmeleri poşetleyip martılara atıp onların atılan ekmek veya simit parçalarını havada kapmasını izlemek keyiflidir. Bu eğlenceyi vapurdaki yolcuların hizmetine sunmak
İstanbul Boğazı’nda çalışan Şehir Hatları vapurlarına arada binen özellikle çocuklu ailelerin en sevdiği eğlencedir vapurdaki yolculara eşlik eden martılara simit parçası atmak.
Arabalı vapurda çay alırken dikkatimi çekti.
Tezgâhın bir kenarında poşetlenmiş ekmekler gördüm.
Bayat ve parça ekmeleri poşetleyip martılara atıp onların atılan ekmek veya simit parçalarını havada kapmasını izlemek keyiflidir.
Bu eğlenceyi vapurdaki yolcuların hizmetine sunmak
kapitalizmin en hayırlı icadı olmuş.
Bayatlamış ve yemek artığı parçalanmış ekmekler muhtemelen martılara gitmese çöpe gidecekti.
Kimin aklına geldiyse ekmek artıkları ticari kazanca dönüşmüş.
Kapitalist mantık onu ücretsiz sunmayı akıl etmezdi zaten.
Bugünkü küresel ekonomik düzende hiçbir
yapılmaz.
İş dünyasında sosyal yardım faaliyetlerinin bile çoğu
yararlanmak için yapılır.
Ama bu faaliyetler halka tanıtılırken
sosyal sorumluluk projeleri
olarak sunulur.
Toplumsal refaha, yoksulluğu azaltmaya, eğitimde eşitlik ve adaleti
sağlamayı amaçlıyoruz gibi süslü cümlelerle pazarlanır.
Sadece şirketlerde değil, önce kendinizde sonra çevrenizdeki tek tek insanlarda da az ya da çok görürsünüz bu
Mesela satılık ev ve araba ilanlarında “acil ihtiyaçtan” cümlesi en iştah kabartan cümledir.
“Adamcağız dara düşmüş ve satmak zorunda kalmış, keşke yardım eden biri olsaydı. Allah kolaylık versin”
demek zor bir şey değil aslında.
İnsan olduğumuzu hatırlamanın zamanlarından biri sadece.
“Tanıdığım biri olsaydı yardımcı olurdum” düşüncesi yerine “Param olsaydı ucuza kapatır kar ederdik” düşüncesi daha baskın olur böyle zamanlarda.
Hepimizin çevresinde,
“Ticarete kafası çok çalışıyor”
denilen türde kelepir avcıları vardır.
Malı değerinin altında ucuza kapatmanın ticaret olarak görüldüğü bir zaman diliminde yaşıyoruz
.
Peygamberimiz’in ölümünden sonraki 4 halife dönemine neden
(Saadet Yüzyılı) dendiğini belki şu örnek net olarak anlatır;
İslam’ın ilk Halifesi olan
bir gün pazara çıkmış yaşlı bir satıcı kadının malını beğenmiş ve fiyatını sormuş.
Kadının söylediği fiyatı az bulan Halife fiyatı yükseltmesini istemiş.
Kadın fiyatı biraz daha artırmış ancak yine yeterli görmeyen Halife Ebu Bekir kadından fiyatı daha da yükseltmesini isteyince, kadın kızmış,
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun
” deyince Halife; “Sen malının fiyatını bilmiyorsun, bu malın değeri şu kadardır” diyerek kadının istediği fiyatın üstünde parayı vererek satın almış.
O dönemin en
olan Halife Hz Ebu Bekir’i bu dönemin mantığıyla anlamak çok zor.
Neyse ki
gibi okuma yazması olmayan ama ticareti böyle anlayan birileri var ve hala yaşıyor.
Celeplik yapan eşini dağ köylerine hayvan satın almaya gönderirken şöyle uyarırmış Saliha Yenge; “Adamcım, dağ köylerindeki hayvan sahipleri bir yıldır ovaya inmediği için hayvanların
bilmezler. Sakın onların istediği düşük fiyata razı olma. Aşağıda gerçek fiyatlar neyse ona göre satın al. Haksızlık yapma.
Ucuza kapatmaya kalkarsan evimizin bereketi gider
, geçinemez el aleme muhtaç kalırız”.
Şimdi bu Saliha yengeyi bugünkü
nasıl anlayacağız?
“Allah rızka kefildir ama imana kefil değildir. Bu yüzden imanınızı dert edinin, rızkınızı değil.” derken bu rızık garantisinin
çalışmak ve emek vermek gibi bir şarta bağlı
olduğunu unutuyoruz.
aynı cümle içinde kullanılması da tesadüf değil.
Çünkü iman da rızık gibidir.
O da çalışarak emek vererek kazanılıyor.
Emeksiz kazanç olmadığı gibi emeksiz iman da olmuyor.
Yani
tembele ne dünyada ne de ahirette güzel haber yok.
Bunu neden söyleme ihtiyacı hissettiğimi de bir cümle ile izah edeyim.
en çok yanlış anlaşılan bir konudur bu ve bugünkü
de en önemli sebeplerindendir.
Yeni nesil
ne olduğunu da bilmiyor.
İsraf varsa, gelirin ne kadar olursa olsun sıkıntı çekersin, israf yoksa gelirin ne kadar düşük olursa olsun rahat edersin.
Bugün israf üzerine kurulu
küresel bir ekonomik sistem
var ve bu sistemin hayat damarı
.
Sen israf ettikçe şirketler ve bankalar zenginleşecek sen fakirleşeceksin.
#Aktüel
#Toplum
#Yaşar Süngü