Çok değil bundan 30-40 yıl önceki eski kuşakların kültüründe zengin fakir farklılığı yoktu. Zengin fakir mahalle ayrımı da yoktu. Zenginlerle fakirler aynı muhitte otururlardı. Ne fakir zengine özenir ne de zengin fakiri küçümserdi.
Eski kuşakların delinen pantolonlarına yama vurmaları, yıpranan giysilerini onarmaları, sökülen ayakkabılarını dikmeleri, patlayan futbol topunun içini doldurup oynamaya uygun hale getirmeleri, bozulan radyoyu tamir ettirmeleri, sırf yoksulluktan değildi. Sadece tutumluluktan da değildi.
Bu kültürün sonucu olarak eski kuşak, eşleriyle araları açıldığında, alternatiflere yönelmeden aralarını düzeltmelerinin mümkün olduğuna inanırdı.
Çocuklarıyla araları bozulduğunda vakit geçirmeden araya düzeltmenin gerekli olduğunu bilirdi.
Arkadaşlarıyla, komşularıyla, dostlarıyla bağları koptuğunda; yenilerini aramakla vakit kaybetmeyip, aralarındaki bağları tekrardan bağlamalarının şart olduğunu düşünür ve şimdiki neslin moda tabiriyle üstünü çizmezdi.
İletişimin en çok kazandıran sektör haline dönüştüğü dijital çağda eski kuşak yeni kuşaklara bu özellikleri aktaramadı.
Dijital kuşağın en bariz vasfı sabırsız, vazgeçmeye hazır, çabuk sıkılması.
Yeni kuşak nesli anlatan bir yazıda dijital kuşağın özellikleri şöyle anlatılmış;
-Aşırı alıngan, aşırı özgürlükçü, kendi ne kadar verdiğini değil de, ne kadar aldığını önemseyen, eşiyle bozuştuğunda, arkadaşıyla atıştığında, komşusuyla kavga ettiğinde, ortamı yumuşatmayı, aralarını düzeltmeyi, barışabilmeyi düşünemediğinden, beceremediğinden onları “değiştirmeyi” seçmek gibi stratejik bir hatanın içine düşebiliyor.
Söz gelimi;
– Bana arkadaş mı yok?
– Başka komşu mu yok sanki.
– Hiç dert değil, elimi sallasam ellisi.
– Küserse küssün…gibi “sanal efelik” şehvetine kapılabiliyor.
Yazı, “Galiba; tamirciliği unutan yeni kuşağı gelecekte zor günler bekliyor.” Diye bitiyor.
Dijital çağ sadece yeni kuşağı değiştirmedi, eski kuşak da nasibini aldı.
Çünkü değişim rüzgarı çok sert esti ve bütün kültürel değerleri yerinden oynattı.
Oturması zaman alacaktır.
***
Nil’de yaşayan Dinkalar, bir su aygırını öldürdüklerinde, hayvanın karnını yarıp içine girdikten sonra diz çökerek su aygırının ruhuna şöyle seslenirlermiş:
“Sevgili ve iyi su aygırı, seni öldürdüğümüz için bizi bağışla. Bunu kötülük için değil, etine gereksinim duyduğumuz için yaptık. Erkek ve kız kardeşlerine öldürüldüğünü sakın söyleme, onlara insanları çok sevdiğini söyle. Biz de seni çok seviyoruz ve etini de severek yiyeceğiz.”
***
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Kafenin dışındaki büyük bir su birikintisi önünde, elinde tutmakta olduğu sopasının ucundaki ipi suya sarkıtmış vaziyette sırılsıklam yaşlı bir irlandalı durmaktadır.
O sırada yoldan geçmekte olan bir yardımsever durur ve sorar:
“Ne yapıyorsun?”
“Balık tutuyorum” diye cevaplar yaşlı adam.
Yaşlı adamın haline üzülen yardımsever, “Yağmurda kalma, içeri gir ve benimle bir şeyler iç...” der.
Kafenin sıcaklığında, içeceklerini yudumlarken, yardımsever adam, biraz muziplik biraz da muhabbet olsun diye yaşlı adama;
“- Bugün kaç tane balık yakaladın?” diye sorar.
Bu hikayede muhtemelen yaşlı İrlandalının zeki, ona yardım eden adamın da aptal bir adam olduğu mesajı veriliyor.
Ona yardım eden insan ise dürüst, merhametli biridir. Ve muhtemelen bu yaşlı İrlandalının kendini aldatması yüzünden bundan sonra karşılaştığı hiçbir muhtaç insana yardım etmeyecektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.