Mezarlığın kapı girişinde oturmuşlar merdivene bir şeyler yiyorlardı.
Anne kaldırıma bir bez sermiş, bezin üstünde bir parça ekmek ve ne olduğunu anlayamadığım yiyecekler vardı.
Genç kadının bir tarafında 3 yaşlarında bir kız çocuğu diğer tarafında 6 yaş civarında bir erkek çocuk vardı.
Yanlarından geçerken oğlanla göz göze gelince selam vermek için, “Afiyet olsun” dedim.
Elindeki ekmek arası yiyecekle kapalı bir içeceği bana uzatarak, “Al” dedi.
“Sağ ol” dedim.
Çocuk ama hayat erken büyütmüş.
Biyolojik yaşı 5-6, ruhsal yaşı 15-16
-“Baban nerede” dedim.
-Ekmekten bir parça ısırdı ve “Apiste” dedi.
-“Neden hapse girdiğini biliyor musun” diye sordum.
-“Irsızlık yaparken yakalandı” dedi.
Günlük yaşıyorlardı.
Gerisi de çok önemli değil zaten.
Bugün var, yarın yok.
**
“Marketler tıklım tıklım, otoparklarda araba koymaya yer yok, her yer insan kaynıyor” diyordu orta yaşlı bir kadın otobüsün içinde otururken yanındakine.
Muhtemelen tanışmıyorlardı ama kadın yol boyunca laflamak için söyleniyordu.
-“Haklısın” diye cevap verdi kadın ve devam etti; Ben de Siyami Ersek kalp hastanesinden geliyorum. Orası da çok kalabalıktı. Kardiyoloji polikliniğinin 219’uncu hastasıymışım.
EKG çeken sağlık çalışanı kız, “Abla burada her gün 500 EKG çekiyoruz” dedi.
500 EKG demek her gün 500 hasta demek.
Kurban Bayramı tatilinin de 9 gün olması sebebiyle Bodrum’un nüfusu da 1 milyona ulaşmış. İlçeye giren araç sayısı ise 250 bine ulaşmış.
Tatilden gelince kasaptan eti alırız deyip kurban kesmeyen gelir seviyesi yüksek kesimin sayısı da bu bayram epey çoktu.
Kurban kesmekle uğraşmak yerine “ver vekaleti, dünyanın bilmem neresinde fakir fukara doysun” diyenler de kalabalık
Yurtdışında zahmetsiz ucuza gelen vekalet kurbanlık yerine, yerinde yurdunda daha pahalı kurban kesmeyi tercih edenlerin ekserisi de kesesini zorlayanlar grubundan.
Ne diyeceğiz şimdi?
Herkes tatilde mi diyeceğiz.
Zenginler kurban kesmekten kaçıyor, vekaleti tercih ediyor mu diyeceğiz.
Fakirler kurbanı eti için kesiyor mu diyeceğiz.
Oradan bir yere varılmaz.
Varılsa da çok doğru yere çıkılmaz.
Yığındır sonuçta.
**
Eskinin göçebe yörükleri çadırlarında uyandıklarında sabahleyin şöyle dua ederlermiş; Allah’ım! İlk önce dağa taşa ver. Ormana, hayvanlara, suya ver. Ondan sonra insanlara, kapı komşuma, muhtaç olana ver. Peşi sıra da bana ver.”
Şimdi o yörüklerin şehirlerde yaşayan torunları şöyle dua ediyor; “Allah’ım hepsini bana ver ben dağıtırım.”
Ego, bencillik, nefis, heva, heves, arzu, hırs tavan yapmış.
**
Kimse yalan söyleyene, lafı kıvırana kızmıyor.
“Uyanığa bak lafı nasıl döndürdü” diyorlar.
“Bu adamın kandıramayacağı kimse yok” derken ayıplamıyorlar, gıpta ediyorlar.
Onun gibi kaypak olmak istiyorlar.
Küçümsüyor.
**
Dürüstlük, hak hukuk, erdemli davranış, ahlak, ilke en çok kullanılan sosyal medya malzemeleri.
Sadece malzeme ama.
Hayatın içinde yer alma şansları çok yok.
Neden?
Rüzgardan.
Herkes rüzgârı arkasına almak istiyor
Rüzgara direnenler çok az.
Makbul de değiller zaten.
Birlikte, kol kola ilerleyelim fikri güzel ama sadece güzel.
Sürdürülebilir menfaatler için her yol mübah.
**
Ama biz yani dünyalılar kaybettiği pusulasını buldu.
Nerede?
**
Köyde müstakil bahçeli, yan tarafından şırıl şırıl dere akan evde oturan kadın şehirdeki kardeşine şöyle yakınıyor;
“Sinek yok, sıcak çok diyorsun oranın kıymetini bil, burada gündüz kara sinekten oturamıyor gece sivrisinekten uyuyamıyoruz.”
Sahi eskiden şehirler arası yolculukta arabaların ön camı sinek ve böceklerle dolardı.
Şimdi 900 kilometre yol gidiyorsun cam tertemiz.
Kara sinekler de eskisi gibi sadece çürük meyve sebzelere ve b..a konan cinsinden değil, insanlardan ayrılmıyor ve fena ısırıyorlar.
Onlar da değişmiş.
**
Anadolu masalı değildi o.
Bir zamanlar gerçekti.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.