Korur gibi yapmak

04:007/06/2023, Çarşamba
G: 7/06/2023, Çarşamba
Yaşar Süngü

Yeşil aklama terimi ilk kez 1983 yılında Fiji’de kaldığı bir otelde havlu arayan bir öğrenci tarafından kullanılmış. Hikayesi de şöyle anlatılıyor; Çevre konusunda duyarlı Jay Westerfield isimli bir öğrenci kaldığı otel odasında müşterilerden havlularını temizliğe vermeden yeniden kullanmalarını talep eden bir not görür. Otel işletmesi tarafından yazılarak odalara konulan notta havluların yeniden kullanılmasının çevre temizliğine yardımcı olacağı vurgulanmaktadır. Ancak çevreye duyarlı öğrencimiz,



Yeşil aklama terimi ilk kez 1983 yılında Fiji’de kaldığı bir otelde havlu arayan bir öğrenci tarafından kullanılmış.

Hikayesi
de şöyle anlatılıyor; Çevre konusunda duyarlı Jay Westerfield isimli bir öğrenci kaldığı otel odasında müşterilerden havlularını temizliğe vermeden yeniden kullanmalarını talep eden bir not görür.
Otel işletmesi tarafından yazılarak odalara konulan notta havluların yeniden kullanılmasının
çevre temizliğine
yardımcı olacağı vurgulanmaktadır.
Ancak çevreye duyarlı öğrencimiz, otel yöneticilerinin yazdıkları ve müşterilerin uyması için odalara iliştirdikleri yazılı notta adanın
ekosistemini
koruduğunu iddia etmelerine rağmen, aslında
çevreyi korumak
adına hiçbir şey yapmadıklarını üstelik adada bu bahanenin arkasına sığınarak genişlemeye çalıştıklarını fark eder.
Ve dönemin edebiyat dergilerinden birinde bu
sahtekarlık
hakkında bir yazı kaleme alır ve bu eylemi
greenwashing
yani
yeşil aklama
olarak niteler.

Zamanla bu terim çok tutulur ve çevreyi kirletip de kendini çevreci olarak göstermeye çalışanlar için kullanılır.

**

Greenwashing
, Türkçe kullanımıyla yeşil aklama ya da yeşil badana anlamına geliyor. Yani bir şirketin çevresel açıdan sürdürülebilir ve gerçekte olduğundan daha çevre dostu görünmeye çalışmak için
reklam ve kamu mesajlarını
kullanması.
Yeşil aklama, aynı zamanda bazı şirketler tarafından insanların
dikkatini
, iş modellerinin ve faaliyetlerinin aslında
çevreye çok fazla zarar verdiği
gerçeğinden uzaklaştırmak için kullanmayı tercih ettiği bir
teknik sahtekarlık
.
Şirketler
sosyal faaliyet lisanslarını, yani iş uygulamalarının kamuoyu tarafından kabul görmeye devam etmesini korumak için
itibar reklamlarına
milyonlar harcarlar. Bunu müşterileri çekmenin yanı sıra destekçilerini ve genellikle hükümetleri kazanmak için de yaparlar, böylece istedikleri gibi faaliyet göstermeye devam edebilirler.

Yasal mı? Yasal

Ahlaki mi? Değil.

**

Çevreci öğrencimizin bu makalesinin yayınlanmasından sadece bir yıl sonra, bir Amerikan enerji şirketi olan
Chevron’un
meşhur People Do kampanyası ortaya çıkar.
Kampanya,
kurumsal yeşil aklamanın
ilk ve en iyi örneklerinden biridir.

Kampanyada 1980’lerin ortalarına kadar sevimli ayılar, deniz kaplumbağaları ve kelebeklerle, bir zamanlar petrol aramaları için kullanılan bataklıkları restore etme çalışmalarına yer verilmektedir.

Yeşil aklamada en yaygın olarak kullanılan yalan, reklam kampanyalarında yer alan eylemlerin çoğunun
gönüllülük
ve çevreyi koruma amaçlı değil,
yasalar
tarafından zorunlu kılınmış olmasıdır.

**

Bugün de
yerel ve uluslararası sermayeli
şirketlerin çoğunluğunun aynı sahtekarlığı ve ikiyüzlülüğüne şahit oluyoruz.
Bu kampanyaların birçoğu tüketiciye dönüştürülen insanlar tarafından fark edilmiyor bile ama dünyadaki kirlenmenin baş sorumlusu olan şirketler kendilerini ‘
çevre dostu
’ ilan etmeye devam ediyorlar
Hatta çayırda otlayan
sığırların
çıkardıkları gazın
fabrika bacalarından
çıkan zehirli gazlardan daha tehlikeli olduğunu iddia ediyorlar ve birçok insanı ikna bile ediyorlar.
Devletler kadar güçlü şirketlerin kendilerini çevreci ilan eden kampanyaları doğru olsaydı biz bugün
deprem, sel, kasırga, deniz kirliliği
gibi afetlerle uğraşmazdık.

Bunların hepsi bugün dünyanın önüne büyük bir sorun olarak geliyorsa birileri yalan söylüyor demektir.

**

İnsanoğlunun doğuştan açgözlü olduğuna dair bir veri yok elimizde.
” diyor ünlü sosyoloğumuz
Alev Alatlı
ve bu sorunları çözecek olanın yine insan olduğunu söylüyor ve şöyle diyor; “
Adam Smith’in “homo economicus”u
(karşılıksız iş yapmayan) gibi bir aldatmacadır bu da. Tüm davranışlarını ekonomik çıkarların yönlendirdiği sözde evrensel mahlûk, kapitalizme meşruiyet kazandırmak için kurgulanan ve yerleştirilen, insan tasviridir. Bizi de inandırdılar ki,
fisebilillah
kavramı (
hiçbir karşılık beklememek
) dilden düştü, ucunda maddi bir çıkar yoksa kimsenin bir göreve talip olabileceğini düşünemez olduk.”

**

Dünyayı yaşanmaz hale getirmeye çalışırken kendilerini
kurtarıcı ve kahraman
olarak pazarlayanlar da işte bu “
homo economicus
” türü insanlar ve bunların şirketleri.
Ancak dünya sadece bencil “
homo economicus
” türü insanlardan ibaret değil. Başkaları için kazancından feragat eden milyonlar olduğunu biliyoruz.
Vicdanı şişkin olanlardan mıyız cüzdanı şişkin
olanlardan mı?

Sonuçta hayat dediğimiz şey nedir?

Büyük küçük verdiğimiz milyonlarca tercihlerin toplamı.

#Ekonomi
#Piyasa
#Ekosistem
#Yaşar Süngü