İyi ki Üsküdar var

04:0015/10/2023, Pazar
G: 15/10/2023, Pazar
Yaşar Süngü

19. yüzyıl sonlarında İstanbul’un nüfusu 1 milyon civarındaydı. 1885-86 nüfus sayımına göre yüzde 44 Müslüman, yüzde 18 Rum, yüzde 17 Ermeni, yüzde 5 Yahudi nüfus vardı. Yüzde 15’i ise yabancı ve bilinmeyen grubunda yer alıyordu. Bunların çoğunlukla Levantenler, yabancı tüccarlar ve misyonlar olduğunu tahmin edebiliriz. İstanbul her zaman kozmopolit bir dünya kentiydi. Müslüman nüfusun çoğunluk haline gelmesi, Birinci Dünya Savaşı sonunda yaşanan göçler ve olaylardan sonradır. 1914 nüfus sayımına



19. yüzyıl sonlarında İstanbul’un nüfusu 1 milyon civarındaydı.

1885-86 nüfus sayımına göre yüzde 44 Müslüman, yüzde 18 Rum, yüzde 17 Ermeni, yüzde 5 Yahudi nüfus vardı. Yüzde 15’i ise yabancı ve bilinmeyen grubunda yer alıyordu. Bunların çoğunlukla Levantenler, yabancı tüccarlar ve misyonlar olduğunu tahmin edebiliriz.

İstanbul her zaman kozmopolit bir dünya kentiydi.

Müslüman nüfusun çoğunluk haline gelmesi, Birinci Dünya Savaşı sonunda yaşanan göçler ve olaylardan sonradır.

1914 nüfus sayımına göre Üsküdar’a bir göz atalım: Müslüman: 70.447,

Rum: 19.832, Ermeni: 13.296, Yahudi: 6.836.

Sosyal ve ekonomik hayat açısından baktığımızda; İstanbul genelinde Müslümanların yüzde 25,4’ü, Rumların yüzde 36,8’i, Ermenilerin yüzde 43’ü, Yahudilerin yüzde 31’i, Latinlerin yüzde 47,5’i
ticaret
ve
sanayi
ile uğraşıyordu.
Bankacılık
ve
Borsa
ile uğraşanların yüzde 95’ten fazlası yabancıydı.

Bütün ülkede toptancı tüccarların yüzde 15’i, perakendecilerle birlikte sayarsak yüzde 25’i Müslüman Türk’tü.

1700 yılına ait bir belgede o tarihte sınava alınan
tabip adaylarından
beşinin Müslüman, beşinin Rum, on üçünün Yahudi olduğu görülüyor.

**

2003 yılında Üsküdar Belediyesi’nin öncülüğünde başlayan
Üsküdar sempozyumları
2023 yılında da aynı verimlilikle devam ediyor.

İlk sempozyumun koordinatörlerinden rahmetli Kemal Kahraman’ın 20 yıl önceki konuşmasında anlattıklarına bakalım;

Hagop Mıntzuri’nin “
Emirgan’daki Fırın Gitti
” adlı hikayesinin bir bölümünde şöyle geçiyor:

“Delirdin mi Nahabetyan? ‘Şarap başına mı vurdu’ dedi Arhanyan.

Nahabetyan’ın bacanağı olurdu. Zimar’daki Boğosyan’ın kızlarını almışlardı ikisi de. Arhanyan,
Üsküdar’daki Şatır, Yeniçeşme, Kızlarağası, Tekkekapı fırınlarının sahibiydi.
Ertesi sabah Nışan, Sılo’yu Üsküdar’a götürdü. Oradaki çarşının fırınlarını bizim yukarı köylüler işletirlerdi.”

**

Uluslararası bilim dünyasında adı ilk Türk atom mühendisi olarak geçen Üsküdarlı Profesör Ahmet Yüksel Özemre “
Ah Üsküdar Ah
” adını verdiği hatıra kitabında çocukluğundaki Üsküdar çarşısını anlatıyor.

1935 doğumlu olduğuna göre 1940-45 yıllarındaki Üsküdar’dan şöyle bahsediyor hocamız;

Sobacı Levon Efendi, Kırtasiyeci Davit efendi, tuhafiyeci Dirdat efendi, eczacı Moiz efendi, eczacı Toma gibi birçok isme rastlıyoruz. Bu şahıslarla ilgili çocukluk anıları önemli belgeler niteliğinde.

Üsküdar’ın en işlek tuhafiye dükkanlarının
sahipleri şöyle sıralanıyor: Tekfor Efendi, İstepan Efendi, Zare, Haçik, Süleyman bey ve Şerafettin bey.

Eczacı Moiz Efendi, İsrail kurulduktan sonra bu ülkeye göçüyor, daha sonra pişman oluyor ama İstanbul’a dönemiyor.

1935-55 yılları arasında İstanbul’daki en ünlü yayınevlerinden
İnkılap Kitabevi
kurucunun Garbis Fikri olduğunu öğreniyoruz.

Özemre hoca 1927 yılı Üsküdar’ına ait bir olayı şöyle naklediyor. Komiser Hulusi Bey bir ev almak ister.

Doğancılar’da Manastırlı İsmail Hakkı Sokak’taki bahçeli ev için 50 lira peşinat isterler.

Hulusi Beyin 50 lirası yoktur.

Üsküdar Çarşısı’ndan üzüntüyle geçerken, Manifaturacı Tekfor efendi, Hulusi beyi zorla dükkanına davet eder.

Olayı öğrenince, çekmecesinden 50 lira çıkarıp ona verir;
“Bunu lütfen ev hediyesi olarak kabul et”
der.
Bugün
böyle
bir komşuluk
kendini mütedeyyin hakiki Müslüman olarak görenler arasında bile kalmadı.

**

İstanbul’un en büyük mezarlığı
Karacaahmet’tir
.

Ayrıca Bağlarbaşı’nda Ermeni mezarlığı, sahile inerken düzlükte Sabetaycı ünlülerin Bülbülderesi Mezarlığı ve Haydarpaşa’daki İngiliz mezarlığının ünü de yurtdışına kadar ulaşmıştır.

Tarih boyunca
ölülerin de dirilerin
de en yoğun yaşadığı yer Üsküdar’dır.

**

Üsküdar’ın silüeti
Mihrimah Sultan Camii, Yeni Valide Camii, sahile sıfır konumdaki Kuş konmaz camii ve kız kulesinden oluşuyor.

İç kısımlarda Surp Haç, Surp Karabet ve Rum İlya Profiti kiliselerini, neredeyse her sokakta bir mescit ve hamamla karşılaşabilirsiniz.

Kuzguncuk sahilinde aynı yerdeki
Cami-Kilise-Havra
üçlemesi İstanbul’u anlatan en önemli fotoğraftır.

Üsküdar sadaka taşı ve para vakıflarıyla da meşhurdur.

18’inci yüzyılda Üsküdar’da
139 tane para vakfının
aktif olduğu düşünülürse şehirde ticaretin ve sosyal hayatın ne kadar canlı olduğu anlaşılır.

**

Üsküdar nüfusunun işçi olsun işveren olsun çoğunluğu
Avrupa
yakasında çalışır.

Her sabah vapurla karşıya geçer, akşamları da vapurla dönerler.

Boğaz’ın keyfini
en fazla yaşayanlar
Üsküdar’ı
mesken tutanlardır.
Son sözümüz şu olsun;
İyi ki Üsküdar var.
#Aktüel
#Üsküdar
#Yaşar Süngü