İtaatkâr bir direniş

04:0029/01/2023, Pazar
G: 29/01/2023, Pazar
Yaşar Süngü

“Sömürgecilik, sömürgecinin askerî, siyasî veya iktisadî gücü ölçüsünde değil, edebî gücü ölçüsünde kökleşir.İktisaden güçlenseniz bile, hikâyenizi kim yazıyorsa, efendiniz odur.Tarih de bu hikâyeye dahildir.”“Üniversite üçüncü sınıfta okurken ziyaret ettiğimizCemil Meriçbir tartışmanın sonunu Seneca’dan ilhamla şöyle bağlamış; “Ham insan, maruz kaldığı bütün dert ve kötülüklerin kaynağını dışarıda arar. Biraz olgunlaşmaya başlayınca kendi içine döner ve meselelerin kaynağını kendi hata ve kusurlarında

“Sömürgecilik, sömürgecinin askerî, siyasî veya iktisadî gücü ölçüsünde değil, edebî gücü ölçüsünde kökleşir.
İktisaden güçlenseniz bile, hikâyenizi kim yazıyorsa, efendiniz odur.
Tarih de bu hikâyeye dahildir.”
“Üniversite üçüncü sınıfta okurken ziyaret ettiğimiz
Cemil Meriç
bir tartışmanın sonunu Seneca’dan ilhamla şöyle bağlamış; “Ham insan, maruz kaldığı bütün dert ve kötülüklerin kaynağını dışarıda arar. Biraz olgunlaşmaya başlayınca kendi içine döner ve meselelerin kaynağını kendi hata ve kusurlarında arar. Kemale erince de ne kendisinde arar ne başkalarında!”
Yukarıdaki paragraf Mustafa Özel
hocanın
Roman Diliyle Emperyalizm
kitabından. Mustafa Özel bu kez Türk ve Afrika romanlarındaki sömürgeci zihniyeti incelemiş. Kitapta Avrupalıların sömürgeciliğine karşı yerlilerin yaptığı mücadelenin bir süre sonra neden ve nasıl ‘
itaatkâr bir direniş’e
dönüştüğünü romanlarda geçen hikayelerle anlatmış.

**

Yerli ve yabancı 14 romanın incelendiği kitapta yer alan şiirler de çok etkileyici.

Şiirler ve kısa hikayeler her zaman daha çok ilgimi çekmiştir.

“Uzun konuşanı kısa dinlemek lazım
” sözünü kendime rehber ettiğim için bugün sözü kitaptan seçtiğim şiirlere bırakalım; İlk şiir
Nazım Hikmet’
ten. Şair, Avrupalı beyaz adamların sömürmek istedikleri ülkelerde yaşayanların hayat tarzlarını nasıl değiştirdiklerini ve nasıl tüketiciye dönüştürdüklerini şiir diliyle şöyle anlatıyor;
Bir coğrafya hocası dedi ki derste:‘Senegalli zencinin yegane derdi yüzünün siyah olmasıdır.’ Bu haber bir velveleyle köpürdü Paris’te, müstemlekeler nezareti emir verdi, pudra fabrikaları geçti seferberliğe. Fransızlar zenciyi pudralayıp aklaştırmaya çalışadursun, İngilizlerin eli armut mu toplayacak? Paris’te olan işler duyulunca Londra’dan hemen içtima edip karar koydu Avam Kamarası: ‘Kıçlarına kuyruk takmıyan Hintlilerin kesilecek kafası.’ Telsizler daha tebliğ ederken bu kararı Hind’e muazzam bir kuyruk tröstü teşekkül etti Mançister şehrinde. Felemenklerle Caponlar boş mu dursun: Kutbu şimalide Eskimolar görünce bu halleri, kıça kuyruk takmamak ve değiştirmemek için deri, ince Japon fincanlarında okkalarla Hollanda sütü içmeye başladılar
Ve bütün bunlar, dünya ticaretini canlandırmak, limanları şenlendirmek, kazanmak ve kazandırmak (!) içindi:
Üstünde uzun katarlar kayan raylar, bahri muhitlerin elli bin tonlukları ham mevat taşıyorlar müstemlekelerden. Kilometrele
r ticaret evleriyle
bağlandı birbirine. Sahrayı Kebir’in ortasında
ilan kuleleri
dikildi. Tröstler kartellerle tokuşuyor. Balyalar, denkler, çuvallar, kutular şarktan garba, garptan şarka koşuyor.

**

“Cesaire, hiç kimse “
masum amaçlarla
” sömürgeciliğe soyunmaz ve yaptıkları da hiçbir sömürgecinin yanına kâr kalmaz, diyor.

En medeni sömürgeci bile insanlıktan çıkar.

Sömürgeci fetih, sömürgeciyi dönüştürür;
vicdanını yatıştırmak için “öteki insanı bir hayvan gibi görme eğilimi içine girer ve kendini ona hayvan gibi davranmaya alıştırır.” “Bu süreç kaçınılmaz olarak sömürgecinin bizzat kendisini de bir hayvan gibi görmesine yol açar. Modern siyaset felsefesinin kritik görevlerinden biri, bu gerçeği yaldızlamaktır.” “Nazım’ın dizeleriyle:
Anam güldü. Ve birdenbire küçücük kafam yukardan düşen bir kitabın yapraklarıyla örtüldü. Kitabı kafamdan atıp yukarı baktım:
Britanya bankalarının localarından
filozoflar: tonlarla yazılı eserlerini üstümüze fırlatıyorlar”

**

Sömürgecilik karşıtı ilk şairimizin
Namık Kemal
olduğunu daha sonra
Mehmet Akif
ve
Nazım Hikmet’le
devam ettiğini söyleyen yazarımız
Akif’in
şiirinden şu dizeyi paylaşıyor;
Maske yırtılmasa hâlâ bize afetti o yüzMedeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

**

1949 yılında çıkarılan
Yaprak
adlı kültür sanat dergisinde yer alan bir şiir derginin felsefesini ve o dönemin siyasal anlayışını anlatıyor; Lisan verir dil alırız Tespih verir pergel alırız Meta verir fizik alırız Hemşehri verir yurttaş alırız Turan verir memleket alırız.

**

1949 Türkiye’sinin felsefesi böyleydi.
Şimdi yıl oldu 2023. Soralım kendimize; Lisanı verdik dil alabildik mi? Tespihi verdik pergel alabildik mi?
#Cemil Meriç
#Mustafa Özel
#Roman Diliyle Emperyalizm
#Nazım Hikmet
#Namık Kemal
#Mehmet Akif Ersoy