İşe yarayan adam

04:004/06/2023, Pazar
G: 4/06/2023, Pazar
Yaşar Süngü

Değirmene götüreceği buğday çuvallarını öküz arabasına yüklerken hayvanlara fazla ağırlık olmasın diye bir çuvalı sırtlayıp arabanın önünden gidecek kadar merhametli adamdı babası. Salim ağa derlerdi ona. Ağalığı zenginliğinden değil, başkalarının hukukunu gözeten ahlakındandı. Köylünün hakkını hukukunu korur, tarlalarını gözetir, dargınları barıştırırdı. Yenilikçiydi. Köye ketenden bezir yağı çıkaran değirmeni ağaçtan yapan adamdı. O da babası gibi yenilikçiydi, başkasının hukukunu kendi hukuku


Değirmene götüreceği buğday çuvallarını öküz arabasına yüklerken hayvanlara fazla ağırlık olmasın diye bir çuvalı sırtlayıp arabanın önünden gidecek kadar merhametli adamdı babası.

Salim ağa derlerdi ona.

Ağalığı zenginliğinden değil, başkalarının hukukunu gözeten ahlakındandı.

Köylünün hakkını hukukunu korur, tarlalarını gözetir, dargınları barıştırırdı.

Yenilikçiydi.

Köye ketenden bezir yağı çıkaran değirmeni ağaçtan yapan adamdı.

O da babası gibi yenilikçiydi, başkasının hukukunu kendi hukuku gibi görürdü.

Yaptığı şeylerde karşılık aramazdı.

**

Babası gibi birilerinin yarasına merhem olan, başkasının derdini dertlenen ve çözüm üreten faydalı olan insanları severdi.

İşte işe yarayan adam
” derdi onlara ve överdi.

“Hiç yalan söylemedim, çünkü biz yalanı öğrenmedik, bilmeyiz” derdi.

Hayatı boyunca yaptığı şey de buydu aslında.

Hayat felsefesi işe yaramaktı.

**

Aralık ayının en soğuk gecelerinden biriydi.

Yeşil Caminin cemaati
yatsı namazından çıkıyordu.

Caminin kapısında mantosuz uzun bir elbisesi ile duran genç bir kadın bir şeyler fısıldıyordu.

Kadının yanına yaklaştığında ne dediğini duydu.

Kadın çıkan cemaate doğru, “Bu akşam caminin kapalı girişinde kalabilir miyim” diye fısıldıyordu.

Hanımı İstanbul’daki oğlunun yanına gittiği için evde yalnızdı işe yarayan adam.

Kadının yanında durarak seslendi camiden çıkan cemaate: “Bu kadının sesini duyuyor musunuz bakın ne diyor. Bir çoğunuzun evleri geniş, boş odası ve ikişer dairesi var, bu kadını kim misafir edecek bu akşam?”

Kimseden ses çıkmadı.

“Gel benimle” dedi kadına.

Genç kadın arkada o önde camiye 300 metre mesafedeki evine getirdi.

Alt katta diğer oğlu oturuyordu.

Zili çaldı, kapıya çıkan gelinine, “
Bu kadını doyur, akşam misafirimizdir
” dedi.

Kadının karnı doyuruldu, bir akşam misafir edildi.

Sabahleyin otogara götürdü kadını, eline bir miktar para sıkıştırdı ve uğurladı.

**

Arkadaş sohbetleri boş laf ebeliğine döndüğünde veya birilerinin gereksiz işlerle meşgul olduğunu öğrendiğinde geçmişte yaşadığı şu hikâyeyi anlatırdı:

“Kandıra’da Yamacı Yaşar isminde bir ayakkabı tamircisi vardı. Şehrin merkezinde bir evin saçağının altında açtığı tezgahta köylerden gelenlerin çok olduğu pazar günlerinde kuyruk olurdu. Biz de köyden Kör Halil, Komutan, Aksakallı ve Ançın Mehmet yemenilerimize yama yaptırmak için sıra bekliyoruz.

Beklerken Ançın Mehmet saçma sapan konuşmaya başladı.

Yamacı Yaşar yemeniyi bıraktı, kafasını yukarı kaldırdı.

Ançın Mehmet’e baktı baktı ve kafasını eğip tekrar işine dönerken, “Boku bokuna yaşamışsın” dedi.”

Bu hikayenin sonunda da mutlaka şu cümleler dökülürdü ağzından: “
Ançın Mehmet gibi boku bokuna yaşamayacaksın.

**

Parayı sevmez ama elindeki imkanlarıyla insanlara faydalı olmayı severdi.

Zengin değildi, iktisatla yaşadı.

İhtiyacı olanlara borç verirken yazmazdı.

Aslında geri almak için de vermezdi.

Dünyaya sarılmayın, geçicidir
” sözü çevresindekilere en fazla söylediği öğütlerden biridir.

Hep aldanan adamdı.

Hiç kimseyi aldatmadı.

Aldatamazdı çünkü aldatmayı bilmiyordu.

İPRAŞ’tan
istifa ederek ayrıldığında aldığı birikmiş bir miktar tazminat parasına çevresinde göz koymayan ve kullanmayan kalmadı.

İlk ortak kazığını umre ve haç işi yapan şehrin saygın ticaret ehli Hacıdan yedi.

Sonra şehrin sayılı zenginlerinden nalburluk yapan bir arkadaşı ortaklık teklif etti.

Tazminatın birazını da o yedi ve ortaklığı bitirdi.

Onun arkasından yine eşraftan sayılan camcı arkadaşı ile tazminat parası eridi gitti.

Beddua etmedi ama parasını yiyenlerin sonu hiç iyi bitmedi.

**

El becerisi ve icatçılığı kadar
terziliğe
de olağanüstü yeteneği vardı. Aldığı giysilerin kusurlu gördüğü yerlerine müdahale eder, söker, diker değiştirirdi.
Müziğe
karşı da iyi kulağı vardı. Dinlediği bir şarkıyı hemen kapar ve söyleyebilirdi.
Aşık Veysel’e
hayrandı.

“Dost dost diye nicesine sarıldım.

Benim sadık yârim kara topraktır” dizelerini o kadar içten söylerdi ki etkilenmemek mümkün değildi.

“Cenazeme kimseyi çağırmayın, rahatsız da etmeyin”
demesi içteki kırgınlığının bir ifadesiydi.

**

Şimdi merak ediyorsunuzdur; Bütün bu işe yarar hareketlerin yaşamı boyunca olumlu bir karşılığı oldu mu?

“İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir”
kuralının istisnası bile olmadı hayatı boyunca.

Hiçbir balık bilmedi.

Mutsuz muydu?

Hayır.

İşe yarayan adam olmak her zaman ona yetti, fazlasını hiç istemedi.

“İşe yarayan adam olmak lazım”
diyen adam sabah namazından sonra sağ tarafına yattı ve imtihan bitti.

Allah mekanını cennet etsin Babam.

#Aktüel
#Aşık Veysel
#Müzik
#Edebiyat
#Yaşar Süngü