Türkiye’den Tayvan’a ihraç edilen yumurtalarda kanserojen nitrofuranslar isimli antibiyotiğe rastlanması yumurta ihracatçılarını rahatsız etti.
Yumurta ihracatçılarının dediğine göre bu antibiyotiğin satışı 20 yıldır yasakmış.
20 yıl önce yasak değilmiş yani.
Yani 20 yıl önce yediğimiz çiftlik yumurtalarının büyük kısmı bugün yasaklı olan
kanserojen madde içeren antibiyotikli
yumurtaydı muhtemelen.
Şimdi yumurta ihracatçıları bakanlıktan bu antibiyotiğin nereden bulunduğunun araştırılmasını talep ediyorlar.
“Yanlış yapanlar bulunsun ve içimizde çürük yumurtalar varsa ayıklansın”
diyorlar.
Haklı olarak endişeliler.
Çünkü Türkiye yumurta alanında dünyanın en güçlü oyuncularından biri.
İhracatta dünyada ilk üç ülke arasında.
2023 yılının ilk yarısında
ülkeleri ve
Amerika Birleşik Devletleri
’nin aralarında bulunduğu 51 ülkeye 195 milyon 350 bin dolarlık ihracat yapıldı.
Yumurta ihracatında ilk beş ülke
Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Katar, Rusya Federasyonu ve Tayvan
.
Tayvan 2023 yılında ilk kez ihracat yapılan bir ülke.
Eğer tavuklara sağlığa zararlı antibiyotik veren yumurta üreticileri bulunmazsa, yurtdışında
zedelenir, bunun da hem ülkeye hem de yumurta üreticilerine faturası çok ağır olur.
Hadi biz 20 yıl önce sağlığa zararlı antibiyotikli yumurtaları yedik, yedirdiler. Şimdi sağlığa yararlı(!) antibiyotikli yumurtalar mı yiyoruz?
Sağlığa yararlı antibiyotik
var mıydı onu da sağlık uzmanlarına sormak lazım.
Geçen
sağlıklı beslenme konusunda dikkatli ve titiz olduğunu öğrendiğimiz bir yakınımızı ziyaret ettik.
Evinin arka bahçesinde beslemek için 3 tane tavuk aldığını söyledi. Ancak şöyle bir sorundan bahsetti.
Organik yumurta almak için tavuklara yem olarak
verdiğini ancak tavukların yemediğini,
denilen kimyasal içerikli besin verdiğinde bu yemi tükettiklerini söyledi.
Tavuklar sağlıksız yeme alışmışlar.
Doğal olan buğday arpa gibi yemi tercih etmiyorlar.
Sağlıksız olan bünyesinin alıştığı yumurta ürettiren
istiyorlar.
Aynı sorunu her hafta şehre
getiren bir yakınımızdan da dinlemiştim.
Köyde tavukların dışarı da mı kümeste mi beslendiğini sorduğumda şöyle demişti; “Yaşar abi tavukları çayıra salıyoruz ama
besi yemi vermezsek yumurtlamıyorlar
.”
Yani bozulan aslında yumurta değil, tavuk.
Tavuk da değil, bozulan insan.
İnsan bozuldu mu her şey bozulur.
Şimdi Mustafa abimiz şehirde organik yumurta yemek için çiftlikten aldığın tavukları buğday ve arpaya alıştırmak konusunda direniyor.
Bakalım kim galip gelecek?
Mustafa abimiz mi tavuklar mı?
“Buğday ve arpaya alışmazlarsa keser yerim” diyordu.
Ben de sonucu merak ediyorum.
Bugün çiftliklerde tavuk değil piliç denilen
varlık ayaklarını ve kanatlarını hiç kullanamadan ömrünü geçiriyor.
Ve sadece önüne konulan antibiyotikli yemi ve suyu tüketip yumurta üretiyor.
Yemler ve üretilen yumurtalar yasal olarak sağlığa uygun ama biz yasal olan her şeyin
uygun olmadığını biliyoruz.
Ünlü sosyoloğumuz
ne diyordu;
er yasal hak helal değildir ve olamaz.
Keza
haraç meraç satışa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir ama helal değildir.
İmar ruhsatı olan bir
şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.
Yeni ve çok daha ucuz bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve dümen altı eden bir
yasal olarak suçsuzdur. Ama yaptığı iş helal değildir.
Keza
için ekmeğin içine
koyan fırıncı yaptığı formülü ambalajın üzerine koyduğu için yasaldır, dolayısıyla suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.
21. y.y.’ın en yaman projesi helal olanı yasal olanla örtüştürmek olsa gerekir.
“İşin hilesi dürüstlüktür”, “Rüzgâr Durmuşsa Küreklere Asılın” sözleri ile tanıdığımız
sahibi Gaziantepli hayırsever, mütevazi iş adamı
, pazartesi akşamı benim de bulunduğum bir grup gazeteci ile İstanbul’da bir otelde bir araya geldi.
Buluşmanın sebebi, kendisinin ve çocuklarının isimlerinin baş harflerinden oluşan
yatırım ortaklığının bu hafta yapılacak halka arzıydı.
Ülke ekonomisi için hayırlı ve uğurlu olsun.