İnsanın önemli ya da önemsiz bir karar alırken
kendisini başkasının yerine koyabilmesi
çok büyük bir zenginliktir.
Kendisini çalışanın yerine koyabilen bir idareci bu özelliğiyle tüm çalışanların işyerini kendi işyeri gibi görmesini sağlayabilir.
Kendini patronun yerine koyan bir çalışan ise,
verdiği arzu ve istekle, işyerinde
olmaya,
davranmaya odaklanır.
Bir işyerinde herkesin kendisini başkalarının yerine koyarak davranması o kurumda büyük bir
üretir.
yeteneğine sahip insanların çoğalması, bilgi ve tecrübenin çok hızlı biçimde
paraya, sermayeye ekonomik
kazanca dönüşmesini sağlar.
Bu yüzden
daha değerlidir.
Çünkü para kaybedilir ama empati her zaman senindir.
Herkesin gizlediği bir
vardır.
Bu aynı zamanda herkesin
temizlemesi gerektiği bir bahçesi olduğu
anlamına da gelir.
Üniversitede iken çok sevdiğim bir dostuma ne zaman birilerini çok övsem, beni uyarır;
derdi.
Herkesin kirli çamaşırı vardır ve bu son derece doğaldır.
Hata yapıp yapmamak değil, o hataları düzeltmek için çaba sarf etmektir.
diyen birinin en azından bir kusuru vardır derler.
Kusursuz olanlar bizim inancımıza göre sadece
.
Küllü irade, rehberleri hatalardan ve yanlışlardan korumuştur.
Onların dışında kalan herkesin ki bu herkesin içine
liderler, şeyhler, alimler, bilginler, askeri dehalar
da dahildir, bir kusuru, eksik bir yanı vardır.
Herkes bildiğinin alimi, bilmediğinin cahilidir.
Çünkü insan mükemmel değildir.
Mükemmel olma yolunda ilerleme potansiyeli olan bir canlıdır.
Kendini yetiştirenler, hatalarıyla yüzleşenler,
her yanlıştan ders çıkarabilenler, empati yapabilenler, hata yapmaktan korkmayanlar, başkalarını affedebilenler,
başkalarının hayatları yerine kendi yoluna odaklanabilenler
mükemmel olma yolunda hızlı biçimde gidenlerdir.
Yollarda nasıl ki her araç kendi
göre yol alıyorsa, insanın da zaman içindeki bu yolculuğunda hızını kapasitesi belirler.
İnsanları hataları ile kabul etmeyen kişiler önünde sonunda
kalmaya mahkumdur.
Çünkü dünyadaki her insan daha sonrasında pişman olacağı birçok hata yapar. Kusurlarını gidermeye çalışan insanlar ise zamanla
Gerçek dostluklar da sadece
arasında kurulur.
Kusurlarımızla, eksiklerimizle, hata ve yanlışlarımızla, doğru ve güzel yanlarımızla bir bütünüz.
Hatalarımızı kabullendiğimiz ve yanlışlardan ders aldığımız kadar da
.
Kanadalı söz yazarı, şair ve müzisyen Leonard Cohen
’in dediği gibi; “Kusursuzluğu unutun. Her şeyde bir çatlak vardır, ışık içeri böyle girer.”
Yaşam yolculuğunda vardır çatlakların, can kırıkların elbet. Gizlemek, görmezden gelmek yerine; herbir izi şefkat ve gururla sergilemek için bir neden olsun diye.
Ne güzel anlatmış burada insanı; “Hepimiz acıklı bir şarkıyı severiz. Herkes yenilgiyi tadar.
Kimsenin tam istediği gibi bir hayatı olmaz.
Hepimiz sahnenin ortasında kendi kahramanımız olarak yeni role başlarız ve zamanla kenara itilir kalırız. Zaman geçer; kahramanımız yenilir, hikâye değişir, tepetaklak olur ve biz bir kenarda artık neden bize rol verilmediğini merak ederiz.
Hatta neden rol istemediğimizi…
Herkes bunu yaşar ve bir şarkının tatlı kaşığıyla verildiği anki duygusuyla kalpten kalbe bir yol açılır.
O zaman
daha az dışlanmış hissederiz kendimizi.
İşte herkes gibi bu olup biten lanet olası şeylerin, yaşamın olağan adımlarıdır der dururuz. Ve bu zincirin parçası olduğumuzu kabulleniriz.
Anlarız ki herkes yeniliyordur.”
kültürel zenginlik sahibi olamazsınız ama
insani kültürel değerlerle
parasal zenginliği ulaşmanın bin bir yolunu bulabilirsiniz.
“Bir toplumda en önemli ve öncelikli olan eğitimdir.” diyordu
ilkokullara yeniden zorunlu ve uygulamalı ders olarak koymamız şart.
Önce içimizdeki fakirliğe bir çare bulmamız lazım.