Seni üzgün ve şaşkın görünce, baktı sana ve şöyle seslendi hayat; “
Sen hüzünlüsün diye dünya durup sana yol vermeyecek kardeş
.”
Sürekli bir faaliyet ve hareket olan hayat, tembelliğe asla izin vermez.
Hayat bir faaliyet ve hareketten ibarettir.
Bu faaliyetin ve hareketin bineği,
“Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.” diyordu Denemeler’de
.
Gazze’den duvar yazısı paylaşmış biri. Şöyle yazıyormuş; “
Yaşayacaksan Hür Olarak Yaşa. Öleceksen Ağaçlar Gibi Dimdik Öl.
”
“İnsanların başarısız olmasının tek nedeni odaklarının bozulmasıdır.” diyor ünlü Amerikalı konuşmacı Mike Murdock.
Ve odaklanmanın nasıl yapılması gerektiğini şöyle izah ediyor;
Bir seferde yalnızca bir şey yapmak,
daha fazlasını hatırlamanıza, daha az zamanda daha çok iş yapmanıza, stresinizi atmanıza, işinize daha fazla dikkat çekmenize ve daha çok çalışmak yerine
daha akıllıca çalışmanıza
yardımcı olur.
Önümüzde olana verebileceğimiz dikkat sınırlıdır.
Beynimiz her an bilgilerle dolup taşıyor.
Görüntüler, sesler, kelimeler, düşünceler, yapılacaklar ve daha fazlası.
Virginia Üniversitesi’nde Timothy Wilson
tarafından yürütülen bir araştırmaya göre beynimiz her saniye 11 milyon “bit” bilgi alırken, bunlardan yalnızca 40 tanesini işleyebiliyormuş. Bu sebeple
sınırlı dikkatimizi akıllıca harcamamız gerekiyor.
Şaşırtıcı bir şekilde, “
çoklu görev yaptığımızı düşündüğümüzde, aslında çoklu görev yapmadığımızı gösteriyor.
Beynimizin aynı anda iki göreve odaklanması imkânsız,
aslında bunlar arasında hızla geçiş yapıyor.
Tüm odağımızı ve enerjimizi tek bir göreve kanalize etmek yerine, onu ince bir şekilde yayarız, bu da görevlerimizden herhangi birine derinlemesine dalmamızı engeller.
Çoklu görev yaptığımızda, her şeyin vasat bir işini yapmış oluruz.
Tekli görev, çoklu görevin tam tersidir ve neredeyse her yönden daha iyidir. Beynimiz başlangıçta daha az uyarıcı olduğu için tek bir göreve direnebilir. Ancak h
er seferinde bir şey üzerinde çalışmak
, daha derine inmemizi ve her görevde daha iyi bir iş çıkarmamızı sağlar.
Bu şekilde,
üç bileşeni olan zamanımızı, dikkatimizi ve enerjimizi aynı anda birçok şeye yaymamız gerekmez.
Tek görev, o anda daha
, daha fazla bağlantı kurmamızı, daha yaratıcı çalışmamızı ve işte daha fazla anlam bulmamızı sağlayarak, işimizin çevresinde daha fazla dikkat alanı oluşturmamızı sağlar.
Verimli çalışmanın tek sırrı bu olsa gerek;
sadece bir yere, bir alana verebilmek.
İstanbul Üniversitesi'nin eski Rektörlerinden, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin emekli öğretim üyesi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr.
da beynin kandırılabileceğini söylüyor;
nöropeptit üretimini tetikler.
Neşeli insan ile kederli insanın nöropeptitleri birbirinden farklıdır.
İyi şeyler düşünürsen iyi nöropeptitler üretirsin.
Bunlar kan yoluyla tüm vücuda yayılıp bağışıklık hücrelerini çalıştırır.
Bir tür enerji parçacığı gibi.
Hastalarıma neşeli insanlarla buluşmalarını, neşeli kitaplar okuyup komedi filmleri izlemelerini öneriyorum.
Norman Kazan’ın bir kitabı vardır; orada ‘
kanseri her gün dört kere Şarlo filmi izleyerek yendi
’ der.
Durduk yere kahkaha atarak da bilinçaltı kandırılabilir.
Hasta eğer mutsuzsa yine de neşeli filmler işe yarar mı?
Aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir.
Günde yirmi kere ‘
’ diye gülebilir hasta durduk yere. Ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir. Halbuki beyin onu gerçek sanıyor.
Kahkaha atıp iyiyim dersen; iyiymişiz der.
Kötüyüm dersen; kötüymüşüz der.
İnsan vücudu bir gemi gibidir.
Emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir.
Bizde de kaptan beyindir.
Bilinçaltı da makine dairesi.
Oturup günde on kere “
” dersen; karaciğerin, dalağın, akciğerin ona göre çalışır.
Kaptan iyiyiz derse beyin iyi endorfin salgılar.
Hocanın söyledikleri kültürümüze hiç yabancı değil.
derdi ki; bir insanın iyiyim iyiyim dedikçe, iyileşmesi, kötüyüm kötüyüm dedikçe kötüleşmesi çok görülmüştür.
Yani güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır, aynı zamanda ders almasını da bilir.