Televizyonun olmadığı, cep telefonu ve internetin hayatımıza girmediği, insanların birbirleriyle yüz yüze konuştuğu, komşuluğun sanal değil gerçek olduğu, o günlerde köy odalarında, kahvelerde, komşu evlerde toplanılır, ağzı laf yapan biri hikâye anlatır diğerleri de sessizce dinlerdi.
Hikâyenin sonunda da herkes kendine bir ders çıkarırdı.
İşte o hikayelerden birine sosyal medyada rastladım.
Hikâye şöyle; Zamanın birinde bir sultanın kafasına üç soru takılmış
**
Yanına vardığında ihtiyar adam, elinde bir kürekle bahçesinde toprağı kazmaktadır. Sultan, kendisini fark ettirmek için hafifçe öksürür.
İhtiyar adam misafirini fark eder, gülümseyerek başıyla selamlar ve toprağı kazmaya devam eder.
İhtiyar hiç cevap vermeden çalışmasına devam eder.
“Size yardım edebilir miyim?” der sultan nazik bir ses tonuyla.
İhtiyar adam hiçbir şey demeden küreği sultana uzatır. Sultan bir süre sessizce toprağı kazdıktan sonra sorularını tekrar eder ama yine cevap alamaz.
Sultan, “Sana sorularımın cevapları için gelmiştim. Eğer verecek cevabın yoksa söyle, ben de evime gideyim.” der.
**
Tam bu sırada, bir adamın hızla onlara doğru koştuğunu görürler.
Adam bir elini karnına bastırmıştır ve ellerinin arasından kan sızmaktadır.
Sultan ve ihtiyar hemen eğilip adamın yarasını yıkarlar, sonra da güzelce sararlar.
Yarası sürekli kanadığı için sargıları sık sık değiştirmek zorunda kalırlar. Sonunda adam uykuya dalar ve ertesi sabaha kadar uyanmaz.
Sultan da bir köşede uyuyakalır.
Sabah olup uyandıklarında yaralı adam sultana mahcup mahcup bakarak,
“Seni affedecek bir şey yapmadın ki!” diye karşılık verir sultan.
Sultan, eski bir düşmanıyla barıştığına sevinir.
Hatta muhafızlarını çağırarak adamı sarayına taşımalarını ve saray doktoruna emanet etmelerini emreder.
**
Sultan, ihtiyar adamdan ümitsiz; “Bana müsaade artık!” der.
“Nasıl yani der Sultan?”
“Nasıl mı? Eğer dün güçsüzlüğüme acıyarak bana yardım etmeyip evinize dönseydiniz bu adam size saldıracak ve belki de sizi öldürecekti.
Bu işi yapmasaydınız bir insan ölecekti.
Geçmişe sadece bakabilir ve ‘Keşke şöyle yapsaydım!’ ya da ‘Keşke şöyle yapmasaydım!’ diyebiliriz.
Gelecek ise daha gelmemiştir ve geleceği de kesin değildir.
En önemli kişi, içinde bulunduğunuz anda yanınızda kim varsa o kişidir.
En önemli iş ise ‘ama’sız ve ertelemeden o anda ne gerekiyorsa onu yapmaktır.
Hayırlı pazarlar…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.