2019 yılının son aylarında Çin’in Wuhan şehrindeki bir laboratuvardan dışarı kazayla sızan ya da bilinçli biçimde
bir virüs dünyanın düzenini değiştirdi.
3 yılda tüm dünyada günlük hayatımızdan iş gücüne kadar hayatın her alanında önemli değişiklikler yaşandı.
İş dünyası evden çıkamayanların artmasıyla
uzaktan çalışma, kademeli olarak ofislere dönüş ve hibrit çalışma modelleriyle
bugüne kadar geldi.
Ancak bu çalışma tarzının çalışanlardan ziyade
yaradığı bir gerçek.
Çalışanlar daha fazla çalışmak zorunda kalırken, işveren elektrik, su, telefon, internet vs gibi birçok maliyeti azaltmış oldu.
Evden çalışanlar mesai saatleri dışında bile çalışmak zorunda kalırken fazla mesai ücreti kendiliğinden kalktı.
Salgının
ağırlığının üstüne çalışma hayatının ek yükleri de binince sabit ücretli çalışanlar bunaldı.
Salgının sona erdiğinin ilanıyla yeniden ofislere dönen çalışanların evde kurdukları ve
tekrar bozuldu. Ofislere dönüşle birlikte
kurdukları ortamı da bulamadılar.
Her iki tarafın yani hem sermayenin hem çalışan tarafın
değişti, iş yapış şekilleri değişti, kurallar değişti.
İş dünyasına yeni giren daha
daha
daha çabuk sonuç almak isteyen biraz da
düşkün son kuşak önceki kuşaklar gibi düşünmüyor.
Değişimin lokomotifi de onlar.
Şimdi bir süredir küresel iş dünyasında yeni bir akım konuşuluyor.
Akımın ismi
Büyük İstifa Dalgası veya Yeteneğin Mobilizasyonu
(çalışanların yer değiştirmesi).
Akımın isim babası Texas A&M Üniversitesi İşletme Fakültesi eski profesörlerinden
Klotz’un uzmanlık alanı organizasyonel psikoloji.
Son 3 yıldır Amerika’da başlayan ve Avrupa’da yaygınlaşan dalgayla kendi isteğiyle işten ayrılan çalışanların sayısı giderek artıyor.
Klotz’a göre, esnek çalışma bundan sonra istisnayı değil, ‘
temsil edecek.
Zaman ve mekan anlamında esneklikleri test eden iş dünyası, esnekliği, çalışma modellerinde de test edecek; örneğin haftada
fikri yoğun olarak tartışılmaya başlandı bile.
Büyük İstifa Dalgası’nın, işyeri kültürüne ve şirketlerin çalışanlarına yatırım yapma biçimlerine anlamlı, uzun vadeli bir değişiklik getirebileceğine dikkat çeken konunun uzmanlarından Murat Yeşildere’ye göre şirketlerin bu konuda nasıl aksiyon alacağı çok önemli.
Çünkü beyaz yakalı dediğimiz ofis çalışanları
maddi güvenceden çok çalıştığı iş yerindeki refahını
ön plana alarak değişim istiyor.
Bu durumda iş dünyasındaki küresel rekabette yer almak isteyen şirketlerde çalışanların
kazancına ve genel refahına yatırım
yapmak zorunlu hale geldi.
Çünkü çok sayıda çalışanın
seviyesinin düşüklüğü ve iş arama sürecine girmesi bu şirketlere
kaybı açısından daha büyük maliyetler getirecek.
İşgücünde kayıplar yaşayan şirketler, önümüzdeki 12 ile 18 ay boyunca ve belki de çok daha uzun süre bununla mücadele edecek.
Beşeri kaynaklarına yani
çalışanına yatırım yapmayan
şirketler geride kalacak.
Bu yüzden beyaz yakalı ofis çalışanı fazla olan şirketlerin
ve
çalışanlarını gerçekten anlamaya çalışması gerekiyor.
Zira sermaye sahiplerinin artık çalışanların yaşadıkları konusunda çok daha derin bir empati geliştirmesi gerekiyor.
Tabii kendi menfaatlerini düşünüyorlarsa!
Uluslararası işe alım danışmanlığı şirketi
, 2023 yılında Türkiye dahil, 12 Avrupa ülkesinde 70.000 nitelikli profesyonelin katılımıyla gerçekleştirdiği
uluslararası bir araştırma
, çalışanların iş hayatına bakış açısındaki dönüşüme ışık tutmuş.
Araştırmaya göre küresel iş dünyasında başarılı bir kariyer ve iş memnuniyeti önemini kaybediyor.
Marka bağlılığı ve azalan işyeri sadakatinin yerini maaş kriterleri alıyor.
İnsanlık tarihi boyunca devletler ve toplumlar arasındaki ilişkileri en iyi anlatan
biri budur herhalde; “Kanunlar örümcek ağına benzer, güçlüler deler geçerken güçsüzlerin hepsi ağa takılır.”
Dünya ne kadar değişse de insanoğlu değişmiyor;
Şirket yönetim katlarından ve makam odalarından aşağısı gözükmüyor. Makam, mevki, servet köreltiyor, cüzdan ve unvan zenginleştikçe vicdan fakirleşiyor.