Nasreddin hocanın çıktığı ağaçta oturduğu dalı kestiğini gören biri “Hocam düşeceksin” der. Hoca aldırış etmeden kesmeye devam eder. Biraz sonra dal çatırdamaya başlar ve Hoca dalla birlikte aşağı düşer. Hemen yerden kalkıp adamın peşine düşer ve yakalayıp sorar; “ Düşeceğimi bildiğine göre ne zaman öleceğimi de bilirsin, hadi söyle bakalım” der. Fıkralarla bize hayat dersi veren Nasreddin hocayı hiç anlamadık ve anlattıklarına hep güldük. Bugün dünyadaki örgütlü kötülüğün temsilcisi olan ABD ve
Nasreddin hocanın çıktığı ağaçta oturduğu dalı kestiğini gören biri “Hocam düşeceksin” der. Hoca aldırış etmeden kesmeye devam eder. Biraz sonra dal çatırdamaya başlar ve Hoca dalla birlikte aşağı düşer.
Hemen yerden kalkıp adamın peşine düşer ve yakalayıp sorar; “
Düşeceğimi bildiğine göre ne zaman öleceğimi de bilirsin, hadi söyle bakalım”
der.
Fıkralarla bize hayat dersi veren Nasreddin hocayı hiç anlamadık ve anlattıklarına hep güldük.
Bugün dünyadaki örgütlü kötülüğün temsilcisi olan
Gazze’de bindiği dalı kestiğini ve düşüp bir daha kalkamayacağını merhamet sahibi bütün insanlar görüyor.
Bu beklenen sonu görmeyenler
ve onlar tarafından
zihinleri işgal edilen yığınlar.
İngilizler, Ortadoğudaki ekonomik çıkarları için
100 yıl önce İslam dünyasının kalbine yerleştirdi. (1922’de Filistin İngiliz manda yönetimine geçti)
ABD ve İngiltere’nin sinsi işgal ve kaos planını iyi bilen araştırmacı yazar Suat Parlar, “
Siyonist Sömürgeciliğin Ekonomik Dayanakları”
isimli makalesinde tarihsel süreci şöyle özetliyor;
“2. Dünya savaşından sonra Ortadoğu’daki petrol kaynaklarına ABD’li şirketler hakim oldu.
Ortadoğu’da devlet içinde devlet gibi hareket eden petrol tekellerinin kârı muazzam boyutlarda gerçekleşiyordu.
1966 yılı itibariyle varil başına üretim maliyetleri,
151 sent, Kanada’da 133, Venezuella’da 62 sent iken Kuveyt’te 6,
a ise 9 sent idi. Bu arada Arap petrolünün
’ü ham olarak ihraç ediliyor ve dışarıdaki petro-kimya tesislerinde rafinaj işlemine tâbi tutuluyordu. (Bu oranlar günümüzde de geçerlidir.)
Arap ülkelerini ekonomik olarak geri, hammadde ihracatçıları olarak kalmaya zorlayan egemenlik ilişkilerinde
›in askerî rolü giderek önem kazandı.
70’li yıllara gelindiğinde artık İsrail, emperyalizmin petrol siyasetinde aort damarıdır.
Basra Körfezi, Bahreyn Kıyısı, Kerkük
merkezli petrol boru hatlarının denetlenmesinde İsrail’in askerî gücü belirleyicidir.
Arap petrolünün tüm dolaşım sistemi İsrail ordusunun
menzilindedir. İsrail’in rolünü politika diline tercüme eden Ben-Gurion Üniversitesi dekanı, Yahudi Ajansı yöneticisi strateji analisti
, Yediot Ahronot gazetesine Nisan 1992’de verdiği demeçte şunları vurguluyordu:
i değişmemiştir ve hâlâ hayatî önem taşımaktadır. İsrail’in rolü mevcut rejimleri korumaktır.”
Küresel şirketlerin ucuz hammadde kaynağı olarak gördüğü bölgede
ve
üzerinde kurulan denetimin sürekliliği,
dünyasının bölünmüşlüğüne,
gibi sürekli tehdit olarak gösterebilecekleri bir düşmana ve
zayıf tutulmasına bağlıdır.
Makalede ekonomik destekler de şöyle anlatılıyor;
“60’lı yılların ikinci yarısından itibaren ABD’nin önemli çok uluslu şirketleri de İsrail’e büyük fonlar akıtıyor.
Ford, Chrysler, Monsanto Chemicals, Motorola, International Business System, Holiday Inns, American Can, Control Data, General Telephone and Electronics, Xerox Data Systems,
İsrail›de yatırım yapan firmalara örnek verilebilir.
İsrail›in dış borcunun önemli bölümü, ABD kurumlarınadır. Ayrıca silah alanında baş donatımcı ABD›dir. İsrail ekonomik açıdan özellikle
sermayesine bağlanmıştır.
ABD hükümetleri 1949-1983 yılları arasında İsrail’e askerî yardım, ekonomik yardım, borç, özel bağış, vergiden muaf bonolar biçiminde
para akıtmışlardır.
“Tarihte çok az ülke İsrail’in ABD’ye bağımlılığına eşdeğer bir bağımlılık yaşamıştır.
Amerikan silahları olmasa İsrail avantajını kaybeder.
Ekonomik destek olmasa İsrail’in ekonomisi çöker.
Başka deyişle
İsrail sadece Washington›un dediklerini yapar.
Washington’un sözsüz onayı olmasa hiçbir askerî harekata girmeye cesaret edemez.
Girdiği zaman ise bütün dünya bunun yine Washington’un sözsüz onayıyla yapıldığını bilir.”
İki örgütlü kötülük
İsrail, ABD ve küresel şirketlerinin G
azze soykırımında hesaplayamadığı bir şey oldu; İnsanı insan yapan merhameti hesap edemediler.
Bütün dünya artık onları
olarak görüyor.
Dünyanın gözlerinin içine baka baka çocukları, kadınları, yaşlıları, kedileri köpekleri, ağaçları ve yaşayan
tüm canlıların üzerine bomba yağdırıp
sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edeceklerini sanıyorlar ama asla öyle bir şey olmayacak.
Gazze, örgütlü kötülük için sonun başlangıcı olacak.
#İsrail
#Soykırım
#ABD
#Gazze
#Yaşar Süngü