105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analize göre gelişmiş ülkelerde kalkınmanın olmazsa olmaz üç temel unsuru var:1.İnsani gelişmeve yetkinleşme2. Bilim, teknoloji veinovasyon3. Siyasal, ekonomik,toplumsal kurumlar ve kurallar.Bunun anlamı şu; Günümüzde refahın asıl belirleyicisi ne yer altı kaynakları ne fiziksel sermaye ne de vasıfsız işgücü.Yer altı kaynaklarına dayanarak zenginleşmiş ülkeler bulunmakla birlikte gelişmiş ülke olmak için bu yeterli değil.Günümüzderefahın en önemli belirleyicisi maddi
105 ülkeyi kapsayan ekonometrik analize göre gelişmiş ülkelerde kalkınmanın olmazsa olmaz üç temel unsuru var:
3. Siyasal, ekonomik,
toplumsal kurumlar ve kurallar.
Bunun anlamı şu; Günümüzde refahın asıl belirleyicisi ne yer altı kaynakları ne fiziksel sermaye ne de vasıfsız işgücü.
Yer altı kaynaklarına dayanarak zenginleşmiş ülkeler bulunmakla birlikte gelişmiş ülke olmak için bu yeterli değil.
Günümüzde
refahın en önemli belirleyicisi maddi olmayan kaynaklar.
Yukarıda yer verdiğimiz bilgiler 2 yıllık bir çalışma ile ortaya çıkan bir rapordan.
Raporun ismi;
“Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa”.
Kim hazırlamış ya da kimler hazırlatmış bu raporu
Büyük patronların çatı örgütü,
Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD).
Hangi tarafta olduğu konusunda hep şüpheye düştüğümüz ülkenin en büyük patronlarının çatı örgütü.
Sanırım diğerleri
(daha küçük iş dünyası örgütleri)
gibi onların da kafası karışık.
göre bu üç unsurda atılacak adımlar ile varmayı hedeflediğimiz nokta şurası;
1. Ekonomik istikrara, öngörülebilir yatırım ortamına, düşük enflasyona ve güçlü makro ekonomik dengelere sahip,
istihdam üreten, sürdürülebilir büyümeyle
kişi başı geliri yüksek, gelişmiş bir Türkiye,
2. Uluslararası alanda diplomasi ve iş birliğiyle rol model olan, AB entegrasyonu başta olmak üzere Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendiren,
uluslararası hukuka ve sözleşmelere bağlı,
saygın bir Türkiye,
3.
Gelir adaletini tesis eden
, bölgesel farklılıkları gideren, kadın, erkek dil, din, mezhep, ırk, köken ayrımı olmadan herkesin eşit ve özgür yaşadığı, toplumda hiçbir kesimi kalkınma sürecinde geride bırakmayan, adil bir Türkiye,
4. Ekosistemin dengesini gözeten, karbon nötr kalkınmayı başaran,
gelecek kuşaklara yeşil ekonomik dönüşümü
içselleştirmiş bir yönetişim sistemi sunan, çevreci bir Türkiye.
Gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye’yi yeni bir anlayışla “insani gelişme ve yetkinleşme”, “bilim, teknoloji ve inovasyon”, “kurum ve kurallar” unsurlarında atacağımız eş zamanlı ve eş güdümlü adımlarla inşa edebiliriz.
Katılmadığımız bazı noktalar olsa da rapor, küresel ekonomi yeniden kurulurken pandemi sonrasında yeni bir kalkınma anlayışı için bir
yol haritası önerisi olarak değerli.
Ancak yeni bir şey söylenmemiş, herkesin bildiği şeyleri tekrar etmişler.
Kronik ve kalıcı sorunların
etrafında dolanmışlar.
Amiyane tabirle laf çok icraat yok.
Asıl sorunumuz söylediğimiz ve
sahip çıkmamak.
Sahip çıkıyormuş gibi yapmak ama elini taşın altına koymaya gelince sessizce ortadan çekilmek.
Raporda pandemide
ağır hasar gören çalışanlara ve şirketlere
yönelik acil bir kurtarma formülü yok, genelde herkesin onaylayacağı ve dile getirdiği uzun vadeli öneriler var.
Büyük patronlar değişimin farkında ancak kendilerini güncellemeye ve yeniliğe ayak uydurmaya ne kadar hazırlar bilmiyoruz.
Ancak yukarıda saydığımız 3 maddeyi odak noktasına alması gereken ilk sivil kurumun
resmi kurumun da
olduğunu biliyoruz.
Sorunların da çözümlerin de kaynağının
devlet ve güçlü sivil kurumlar
olduğunun farkındayız.
Ekonomiyi işleten ve kuralları düzenleyen iş dünyası ile devlet denen mekanizmanın
merkeze almasıyla refah ve gelişmenin çok daha hızlı ve sağlıklı olacağına da eminiz.
Yani rapordan çıkan sonuç kısaca şu; Devlet ve güçlü sivil örgütler
merkeze alırlarsa
kişi başı millî gelirimizi dolar bazında mevcut seviyesinin
fazla olan 30 bin dolar seviyesine yükselebilir.
İnsanı ve insani değerleri
öncelik listesinde ilk sıraya koymazsak mevcut durumdan bir adım ileri gidemeyiz.
Yapabilir miyiz? Yaparız.
Pekâlâ yapar mıyız? Yapmayız.
Neden yapmayız?
Kısa vadeli refahımızı kaybetme korkusundan.
Ne zaman yapabiliriz? Kendimizi başkasının yerine koyarak bir şeyler yapmaya başladığımızda.
diyebilmek çok zordur, bayağı bir insan olmayı gerektirir.
“Önce ben bi zengin olayım sonra sana bakarız”
havası, zengin yoksul herkeste hâkim olan klasik ve modası geçmez bir anlayıştır.
#TÜSİAD
#inovasyon
#Pandemi