1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar.
Zamanla
birçok ülkede resmen kabul edildi.
1 Mayıs böylece dünyada işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günlük 8 saatlik mesaiyi onlara borçluyuz.
bugünü kutlayanların sıralaması şöyle veriliyor;
“İşçi sınıfı, sosyalistler, komünistler, anarşistler ve diğer sol gruplar.
Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın.
Resmî tatil olarak ilan ettiğimiz birçok ülkede kutlanan, birçok ülkede de kutlanmayan
’ın bu toplumda hiçbir zaman
emekçi, ücretli, çalışan kesimin bayramı
olarak algılanmadığı sosyolojik bir gerçektir.
Çalışan kesimin bugünü bayram olarak görmemelerinin ve uzak durmalarının sorumlusu da yine işi siyasi şova çeviren bu aşırı radikal anarşist ve komünist sol kesimdir.
O yüzden de bütün dünyada materyalist, sosyalist zihniyete sahip dernek ve aşırı sol örgütlerin sokak şovuyla,
sermaye ve devlet düşmanlığını
sergilediği bir gün olarak görülür 1 Mayıs.
Son dönemde
diye nitelenen bazı kesimlerin 1 Mayıs’ta sokak yürüyüşlerine yönelik katılımları toplumun algısını değiştirmeye yetmiyor.
Çalışanları işsizlik sopası
ile korkutan ve sömüren işverenlere karşın devletin görevi emeği, emekçiyi, alınterini yasalarla ve hukukla korumaktır.
Eğer devlet çalışan kesimin haklarını koruyamıyorsa, çalışanların hukuk yolundan çıkmadan yasal yollarla haklarını aramaları gerekir.
Allah’a havale etmek, ahirete bırakmak çözüm yolları tıkandığında başvurulacak son çaredir.
Türkiye gibi İslam toplumlarında ibadet gibi bazı dini mükellefiyetler söz konusu olduğunda oldukça
davranışlar sergileyen bazı işverenlerin ve yöneticilerin, konu emeğin hakkı olduğunda iş yerlerinde çalışanlara karşı aynı hassasiyeti göstermediğini görüyoruz.
bu işletmelerde bir sorun olmaması gerekirken ne yazık tam tersi durum yaşanmaktadır.
dediğimiz neyin muhafazasını yaptıklarını bilemediğimiz patron ve yönetici taifesinin söz konusu para olduğunda
“Efendim günümüz şartları vs”
diyerek kapitalistleştikleri görülmektedir.
Maalesef bugün İslam toplumlarında
ibadetlere duyarlı Müslüman işadamı çok, hak ve hukuka saygılı Müslüman şirket azdır.
Hak ve hukukun egemen olduğu toplumlarda hak gözeten,
, İslami anlayışa uygun işleyen şirketlerin daha yaygın olması beklenir.
zihniyeti günümüz iş dünyasında laik, Müslüman, dinli, dinsiz bütün işverenlerin en çok tercih ettiği bir
Çünkü bunların
nasıl ve ne şekilde olursa olsun çok
.
Küresel ekonomide çarkların
için yalnızca kişisel ibadetlerine önem veren değil, İslam’ın hak hukuk ve adalet konusundaki önerilerini şirketlerinde uygulayan
ihtiyaç vardır.
İslam’da haklar ve yapılacaklar konusunda her şey çok nettir.
Çünkü elimizde hiç değişmeyen ancak her dönemin şartlarına göre güncellenebilecek esneklikte bir şablon vardır;
“Aldatan bizden değildir,
çalışmak ibadettir, en hayırlı rızık çalışarak elde edilendir, veren el alan elden üstündür, komşusu açken tok yatan bizden değildir,
Allah, çalıştırdığı işçinin ücretini tam ödemeyenin öteki hayatta düşmanıdır.”
Yani iş dünyasında işçi işveren ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini, emek ve sermaye ilişkisini
ve onu kendisine yaşam biçimi olarak seçen son peygamber
öğrenmek mümkündür.
Çünkü kutsal kitapta tavsiye edilen işçi işveren ilişkileri kitapta kalmamış, Medine’de kurulan site devletinde aynen uygulanmıştır.
Dolayısıyla elimizde
ütopik, hayali bir tavsiyeler demeti yok,
Medine döneminde yaşanan parlak bir örnek tarih var.
Ekonomik hayatın emek ve sermaye tarafında yer alanlar
ve uygulayıcısı olan
iyi öğrendiklerinde neyi doğru neyi yanlış yaptıklarını ve ne kadar saptıklarını görürler.
diyor kutsal kitap ve son peygamber, bundan daha basit nasıl anlatılabilir ki!
Herkese hayırlı bayramlar…