“Öyle bir oyun düşününüz ki, tüm oyuncular aynı ekipten! Kendi ekibinizden birine karşı oynuyorsunuz!
Muhteşem bir kriptolojik kurgu!
Rakibiniz aslında sizinle aynı amaçlara hizmet eden biri oluyor. Siz ve rakibiniz (!) sizin için ‘hangi strateji en büyük getiriyi sağlıyorsa’ onu tercih ediyorsunuz. Size karşı oynuyor gibi görünerek size hizmet ediyor.
Çeşitli sahalarda bunun uygulamalarını görmek mümkündür.
Örneğin, kendi elemanınızı karşı cephede yer alan bir kuruluşun ‘önemli bir yöneticisi’ yapmayı başarmanız gibi bir şey!”
*
Bu satırlar, Mete Gündoğan’ın -ders olarak okutulması gereken- “Oyun Teorisi” adlı kitabında yazılıdır. (Destek Yayınevi)
*
Alıntıladığımız kısımdaki işte bu Derin Oyunu “Kontrollü Gerilim Stratejisi” diye tanımlamak da mümkündür.
Hem tezi, hem de antitezi savunanları aynı anda (birlikte) kontrol edebilmek için uygulanan bir stratejiden bahsediyoruz!
NATO üyesi ülkelerdeki GLADIO yapıları, en başından beri “siyasetten medyaya, kültür sanattan üniversitelere” kadar hayli geniş bir yelpazede “kendileriyle pek uyumlu çalışan özel görevli elemanları” sahaya sürdüler.
Uzun yıllardır farklı kollarda kurdukları derin istasyonlarda istihdam ettikleri Maskeli Görevlileri eliyle her çeşit Psikolojik Savaşı yahut Algı Harekâtını itina ile yürüttüler.
Yürütmeye de devam ediyorlar.
Velhasıl, kullandıkları yöntem Kontrollü Gerilim Stratejisi’dir.
Şimdi, 20 Kasım 2009’da Akşam’daki bir köşe yazısında çıkan şu satırları okuyalım:
“Boğuluyoruz. Dayılanma kültürü, bir canavar gibi dört bir yanı sarıyor.
Bakınız, Başbakan’ın birkaç gündür kürsüden yaptığı açıklamalar, kullandığı üslup, seçtiği kelimeler kaçımızın hoşuna gidiyor? Onu dinlerken kaçımız onun adına utanıyoruz?
Kaçımız kendimizi avam hissediyoruz?
Ben sayının oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum.
Şahsen Tayyip Erdoğan beni utandırıyor. Seçtiği bayağı kelimeler yüzümü kızartıyor.
Bu ülkeye aidiyet hissimi zayıflatıyor.
Başbakan’ın entelektüellik kırıntısı dahi bulunmayan, kaba ve cahil üslubu delikanlılık kavramı ile kurduğu sağlıksız bir ilişkinin ürünüdür…”
Bu köşe yazısı, Nagehan Alçı’ya aittir.
O dönemdeki hararetli eleştirel yazıları pek çok: mesela, bunlardan birinde Erdoğan’ı “anti-semitizme zemin hazırlamakla” da suçluyor!
Günümüzde veya en az on yıldır “iktidar yanlısı yazarlar” arasında sayılan bir ekran şöhretinden bahsediyoruz.
İlk elde “Ne yani, insan değişemez mi?” denilebilir elbette; amma velakin bu izah asla gerçekçi olmaz!
Dönemin Akşam yazarı Nagehan (isminin kelime anlamında olduğu gibi) birdenbire ya da ansızın değişiyor!
“Geceleyin iktidar karşıtı uyuyup, sabah iktidar yanlısı olarak uyanıvermiş” gibidir!
*
Belli bir fikri değişim süreci geçirmeden, aniden “Yüz Seksen Derecelik” dönüşü; nasıl mümkün olabilmiştir, peki?
El Cevap: Özel görevlendirme sayesinde!
Forma değişikliği ile gelen Psikolojik Harp vazifesi de diyebiliriz…
Buradaki püf noktası şudur: Geçmişten günümüze Nagehan’ın Batı taraftarlığında yahut Amerikancılığında zerre bir değişiklik yoktur.
Yani? Görevlendirmesi, “İktidarı, Batıcı Amerikancı politikalara eklemleyebilme” gayesini güdenler tarafından yapılmıştır!
Nagehan’ın, biteviye “Kavala’nın serbest bırakılmasını” istemesi veyahut “AİHM’nin Demirtaş kararını desteklemesi” çok sayıda örnekten sadece ikisidir.
Baronsal Gladyo’nun Medya Masasında ‘Gizli Teknik Direktörlük’ yapan Ertuğrul’un; Amerikancı/Batıcı tezler, talepler, politikalar söz konusu olduğunda Embedded Nagehan’a “övgüler sıralaması” boşuna değildir. Hesaba dâhildir.
Daha yeni, Sam Amca’sının Nagehan’ını “İktidar yanlısı bir gazeteci” diye tanımlayıp, “Benim gözümde yükselen yeni nesil siyasi köşe yazarlarından biri” diye lanse etti.
Nagehan’ın, Kavala ve Demirtaş’la alakalı “Serbest bırakılmalılar” taleplerine “methiye gönderen” bir atıfla yaptı, bunu!
Ertuğrul’un bu ve benzeri gözbağcılıkları, Maskeli Nagehan’ın “özel görevini” rahatlıkla sürdürebilmesi içindir!
Nagehan & ROK çiftinin, Batı Kulüpçüsü Yazar Orhan Pamuk’la bir yemek sonrasında çekilmiş fotoğrafının paylaşılması, şu sıralar çok konuşuldu.
Şaşırdık mı? Hayır! Hepsi aynı Karargâha bağlılar, yahu!
*
Aynen, Habertürk ekranlarındaki şu son ağız dalaşındaki her iki tarafın da, aslında aynı derin medya mekanizmasının “vazifeli elemanları” olması gibi!
Tezi de, antitezi de birlikte kontrol eden; gerilim stratejisi uygulayan mekanizmadan bahsediyoruz.
Beklemedikleri gelişme, derin testilerinin çatlamasıdır.
Ekrandaki filmin adı mı; “Tencere Dibin Kara, Seninki Benden Kara” idi!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.