Vampir diktatörler, kimin paltosundan çıktı?

04:001/12/2023, Cuma
G: 1/12/2023, Cuma
Tamer Korkmaz

“ Açgözlülük , Kont’un en karanlık, en büyük miraslarından biridir… Çok güçlü ve vahşi bir kapitalizm getirdi… Onun, insan hakları ihlallerinin ve katliamların ötesinde, bizi açgözlülük kahramanlarına dönüştüren gerçek mirası buydu… Toplumumuzun kan dolaşımına karışan bu açgözlülük, sadece parayla değil, bencillikle de ilgilidir.” *** Bu sözler, son filmi El Conde ( Kont ) hakkında Hürriyet’ten Barbaros Tapan’a konuşan Şilili yönetmen Pablo Larrain’e ait… 11 Eylül 1973’te, Şili’de askeri darbe yapan


Açgözlülük
, Kont’un en karanlık, en büyük miraslarından biridir…
Çok güçlü ve
vahşi bir kapitalizm
getirdi…

Onun, insan hakları ihlallerinin ve katliamların ötesinde, bizi açgözlülük kahramanlarına dönüştüren gerçek mirası buydu…

Toplumumuzun
kan dolaşımına karışan
bu açgözlülük, sadece parayla değil, bencillikle de ilgilidir.”

***

Bu sözler, son filmi El Conde (
Kont
) hakkında Hürriyet’ten Barbaros Tapan’a konuşan Şilili yönetmen Pablo Larrain’e ait…
11 Eylül
1973’te, Şili’de askeri darbe yapan zalim diktatör
Pinochet
, filmde 250 yıldır yaşayan bir “
Vampir
” olarak tasavvur ediliyor.

Larrain, Şili’nin yaşadığı o toplumsal sarsıntıyı “alaycı” bir biçimde anlatıyor.


DEMOKRASİ’YE BOMBA

“Kont” diye andığı General Augusto Pinochet…

Şili’nin ve dahi Latin Amerika’nın
seçimle gelen ilk sosyalist devlet başkanı
Salvador Allende’yi devirdi!

***

ABD güdümlü Pinochet’nin
CIA’
in yoğun desteğiyle gerçekleştirdiği darbe sırasında Başkanlık Sarayı bombalandı.
Darbecilere silahıyla direnen Allende için “İntihar etti” denildi;
öldürüldüğüne dair kuşkular
ise yıllardır kesilmedi.

KANLI FATURALAR

“Demokrasi” çikletini çiğnemeyi çok seven Haydut ABD’nin serbest seçimle gelen ancak kendi kontrolünde olmayan siyasi liderlere…

Faşist yöntemlerle çıkardığı kanlı ve dramatik faturalar pek çoktur.

-Sayısız örneğini ezbere biliyoruz!


DARBE’DEN DARBE’YE

Pinochet, kendisinden yedi yıl sonra darbe yapan Amerikancı Kenan Evren’i hatırlatıyor.

***

12 Eylül
1980 döneminde Orgeneral Evren’in “Başyaveri”
Çevik Bir’di
!

***

28 Şubat
darbesinin bu “Çevik” ismi, İsrail ile ABD’nin mutemet elemanıydı.
Cuntacı Bir, 30 Ağustos 1999’da emekli edildikten sonra “
Çankaya Köşkü’ne çıkma”
hayali kurmuştu!

***

O günlerde,
Bir’i
Cumhurbaşkanlığı makamına yakıştıranlardan
biri
de…

Galatasaray Teknik Direktörü Sinyor Fatih Terim’di!

-Bunu, ekranda söylemişti.

CEPLERİ DERİN PALTO
Şimdiye kadar Türkiye’de yaşanan en büyük
dolandırıcılık
skandalı olan (1982)
Banker Kastelli Vurgunu

12 Eylül 1980 askeri rejim döneminin ürünüydü.

***

Yazımızın girişindeki “
açgözlülük
” bahsi, gündemdeki Fatih Terim Fonu’nu çağrıştırıyor!
Diktatör Pinochet de, Diktatör Evren de Sam Amca’sının
kanlı paltosundan
çıkmıştı!
Vampir denildiğinde ise akla -Şili’nin sabık diktatörü Pinochet’yi bile sollayan- Siyonist Soykırımcı
Netanyahu
geliyor!

İNSANLIĞIN ÖLDÜĞÜ GAZZE
Haydut ABD’nin bütün hücreleriyle desteklediği Terör Devleti İsrail, geçici ateşkese kadar olan 48 günlük sürede Gazze’de
15 bini
aşkın
masum insanı katletti!
Bu masumların/sivillerin
6 binden
fazlası çocuk,
4 binden
fazlası kadın!

***

İsrail/ABD, Birleşik Terör Devletleri olarak bir
soykırım tandemidir.

Katil, katille arkadaşlık eder; vampir de vampirle gezer!

***

ABD ve AB; faşist devlet İsrail’in “laikliğini ve demokrasisini” yıllardır ve halen “örnek” diye gösteriyorlar!

İşgalci İsrail’e karşı vatanını savunan Hamas’a ise “terör örgütü” diyorlar!


HAHAM’A KAPAK

Kısa bir süre önce, Piers Morgan’ın Talk TV’de sunduğu programda…

Haham Shmuley denilen şahıs ile yazar
Muhammed Hijab
Filistin-İsrail Savaşı’nı tartıştılar.

***

Mendebur Morgan “Hamas’ın, artık gitmesi gerektiğinden” söz ettiğinde…

Hijab “
Birçok kişi, Netanyahu’nun gitmesi gerektiğini düşünüyor”
dedi!

***

Haham Shmuley, buna “Netanyahu, demokratik yollarla seçilmiş bir lider” diye karşılık verdi…

Yazar Hijab’ın harika cevabı, bir nevi doksana gitti:

“Hamas da, demokratik yollarla seçildi.”

DÜNDEN BUGÜNE: VAHŞİ BATI

İranlı mütefekkir, sosyolog Ali Şeriati (1933-1977) ‘İslam Cemaati ve İmamet’ adlı eserinde şunları yazmıştır:

“Büyük Fransız devriminden sonra, çoğunlukça demokratik olarak seçilmiş ilk Fransız Hükümeti şu açıklamayı yaptı:

‘Hanımlar, beyler; her kim, Cezayir şehrinin
bombalanmasını yakından izlemek istiyorsa…

1812’nin X günü, Fransız ordusunun Fransız vatandaşları için düzenlemiş olduğu Y noktasına gelebilir. Böylelikle ordunun eylemlerini yakından görebilir.’

Evet…

Demokratik seçimlerin ardından kurulan liberal hükümet, büyük bir şehrin
bombalanacağını
ve tek suçu
güçsüzlük
olan bir halka karşı
kitle katliamı
yapılacağını ilan ediyordu…

Büyük Fransız devriminin mirasçısı hükümet, bir günde Madagaskar’da kırk beş bin kişiyi öldürtüyordu!

Bütün bu cürümler, Ortaçağ’da değil Versay Sarayı’ndaki Ludwig döneminde işlendi.

Sömürgeciliği, halkların kitle halinde katledilmesini, Avrupalı (Batılı) olmayan insanların medeniyetlerinin yıkımını…

Demokratik olarak seçilmiş...

Liberalizme inanan hükümetlere borçluyuz!
Bu suçlar
; 19. ve de 20. Yüzyıl’da,
demokrasi ve Batı liberalizmi adına işlenmişti!
(Sayfa:163)

KISSA’DAN HİSSE
-Bu satırlar, ne kadar
tanıdık
geliyor değil mi?

***

O vakit, Erich Maria Remarque’den mülhem söyleyelim:

-Batı Cephesi’nde, 21. Yüzyıl’da değişen bir şey yok!”
#politika
#İsrail
#Tamer Korkmaz