Tuz ve Taş Üstünde

04:003/02/2024, Cumartesi
G: 3/02/2024, Cumartesi
Taha Kılınç

Yıllardır hasbelkader İslâm coğrafyasının dört bir yanıyla ilgilenmeye gayret ediyorum. Ama duygusal açıdan, herhalde beni en çok içine çeken Bilâdüşşâm havzasıdır. Bunda, Suriye’de bir müddet yaşamış olmamın etkisi var şüphesiz. Savaştan önceki Suriye’yi görmek, Şam’ın ilim halkalarına en doğal halleriyle şahitlik etmek, nice önemli simayı şahsen tanımak ve bugün ancak kitaplardaki fotoğraflarına bakabildiğimiz eserlerle yerinde mülaki olmak, şükrünü eda edemeyeceğim nasiplerdendir. Ortadoğu sahasının



Yıllardır hasbelkader İslâm coğrafyasının dört bir yanıyla ilgilenmeye gayret ediyorum. Ama duygusal açıdan, herhalde beni en çok içine çeken Bilâdüşşâm havzasıdır. Bunda, Suriye’de bir müddet yaşamış olmamın etkisi var şüphesiz. Savaştan önceki Suriye’yi görmek, Şam’ın ilim halkalarına en doğal halleriyle şahitlik etmek, nice önemli simayı şahsen tanımak ve bugün ancak kitaplardaki fotoğraflarına bakabildiğimiz eserlerle yerinde mülaki olmak, şükrünü eda edemeyeceğim nasiplerdendir.

Ortadoğu sahasının Türkiye’deki en önemli isimlerinden Zahide Tuba Kor’un “Tuz ve Taş Üstünde-Suriye’de Rejim, Savaş ve Göç” (Küre Yayınları) kitabını elime aldığımda, yukarıda bahsettiğim sebeplerle büyük bir heyecan duydum. Bu heyecana bir sevinç de eşlik ediyordu. Koskoca Bilâdüşşâm havzasının derinliğinin ve zenginliğinin “Suriyeliler” parantezine sıkıştırılıp bozuk para gibi harcandığı ülkemizde, Suriye’de yaşananlara ve Suriyelilerin yaşadıklarına dair, dört başı mamur, gerçekçi ve fotoğrafı bütün boyutlarıyla çeken bir eserdi önümde duran.

“Tuz ve Taş Üstünde”, mufassal bir “Giriş” bölümüyle beraber, birbirinden çok farklı siyasî, dinî, sosyal ve ekonomik katmanlara mensup, toplam 34 Suriyeliyle yapılan röportajları ihtiva ediyor. Kitabın sayfaları arasında gezinirken, -en küçüğü 2005, en büyüğü 1953 doğumlu- Suriyeli muhataplarımız, hadiseleri kendi pencerelerinden ve durdukları yerden yorumluyor. Röportajlar arka arkaya okunduğunda, konuşanların farklı kimliklerine rağmen, öykünün bütün ayrıntılarının adeta birer yap-boz parçası gibi tamamlandığını ve birbirine eklendiğini görüyorsunuz.

Zahide Tuba Kor, böyle bir kitabı hazırlama nedenini dört noktada izah etmiş: 1) Baskılarla, savaşlarla ve göçlerle hayatları alt üst olan sivillerin sesini duymadan ve onlara kulak vermeden, yaşananları tam olarak anlamak mümkün değildir, 2) Çeşitli medya mecralarının yansıttıkları bizi yanıltabilir, o yüzden sahaya inmek ve hadiseleri birinci derecede muhataplarından dinlemek gerekir, 3) Her ülke için olduğu gibi, Suriye’de de iç dinamikleri ve farklı etki alanlarını aynı anda dikkate almak şarttır, 4) Suriyeliler, kendi dertlerini anlatabilecekleri platformları yeterince bulamadılar. Hep analizlere konu edildiler, ama onları gerçekten konuşturup iç dünyalarını anlamaya çalışanlar eksik kaldı.

İçeriğe ve kapsama dair fikir versin diye, kitaptaki bazı röportajların başlıklarını dikkatinize sunmak istiyorum:

“2011’de başlayan olaylar, Esed’in elli yıllık demir yumrukla yönetiminin sonucu”

“Filistinliler, tarihte ilk defa rejimin Yermük Kampı kuşatmasında açlıktan öldü”

“Kimyasal silah yüzünden, insanlar boğularak korkunç şekilde can verdi”

“Askerlerin, halkı öldürmek ile firar edip ailesini kurban vermek ikileminde kalmaları korkunçtu”

“Şam sokakları, dilenen çocuklar ve çöpten yiyecek arayanlarla dolu”

“Yaptıklarını inkâr eden rejime karşı direniş yöntemim, yaşananları filme almaktı”

“İç göç yaşayanlar, her şeylerini yitirmiş, travma içindeydi”

“Vatanımızı terk edip mülteci konumuna düşmek kolay mıydı, sanıyorsunuz?”

“Hapiste işkence altında can veren eşimin nereye gömüldüğünü bilmiyoruz”

“Suriye’nin yatırımcıları, kültürel-entelektüel birikimi Türkiye’ye gelmişti”

“PYD önce İran ve Esed’den, daha sonra ABD’den gelen emirle hareket etti”

“Muhaliflerin yeterli siyaset ve devlet tecrübesi yoktu, fikirleri olgunlaşmamıştı”

“Esed, Suriye halkının değil, bir çetenin cumhurbaşkanıdır”

“Hiçbir diktatörlük, halkı bastırma konusunda Esed rejiminden daha beter olamaz.”

İsmini Suriyeli meşhur şair Nizâr Kabbânî’nin bir şiirinden alan “Tuz ve Taş Üstünde”, Ortadoğu ve İslâm dünyasına ilgi duyanların mutlaka okuması gereken, çok sarsıcı ve çok öğretici bir kitap. Sadece onların değil; siyasetçi, istihbaratçı ve diplomatların da bu kitaptan öğreneceği çok önemli detaylar var.

#Filistin
#Gazze
#Soykırım
#Taha Kılınç