Lefkoşa’da bir gün

04:0030/03/2024, Cumartesi
G: 30/03/2024, Cumartesi
Taha Kılınç

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Basın Müşaviri Deniz Demir kardeşim arayıp da Kıbrıs’ta düzenledikleri bazı etkinliklere katılma davetini ilettiğinde, Ramazan ayında şahsî okumalarım dışında program kabul etmeme kararımı seve seve askıya aldım. Böylece, 27 Mart Çarşamba günü, sabah erken saatlerden gece yarısından sonraya kadar, yoğun ve keyifli bir şekilde Lefkoşa’da geçti. Prof. Dr. İsmail Güleç’in “Lefkoşa Suriçi Rehberi” kitabını elime alıp, Girne Kapısı’ndan itibaren

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Basın Müşaviri Deniz Demir kardeşim arayıp da Kıbrıs’ta düzenledikleri bazı etkinliklere katılma davetini ilettiğinde, Ramazan ayında şahsî okumalarım dışında program kabul etmeme kararımı seve seve askıya aldım. Böylece, 27 Mart Çarşamba günü, sabah erken saatlerden gece yarısından sonraya kadar, yoğun ve keyifli bir şekilde Lefkoşa’da geçti.

Prof. Dr. İsmail Güleç’in “Lefkoşa Suriçi Rehberi” kitabını elime alıp, Girne Kapısı’ndan itibaren tarihî Lefkoşa’yı adım adım gezerek başladım güne. Tekke Bahçesi Şehitliği’nden Dr. Fazıl Küçük Müzesi’ne, Sarayönü Camii’nden Yediler Tekkesi’ne, Büyük Han’dan Selimiye Camii’ne, Lokmacı Sınır Kapısı’ndan Zahra Burcu’na, cumbalı evlerin gölgesinden ve tertemiz sokaklardan geçerek yürüdüm. Arap Ahmed Camii’nde namaz molası verdiğim zaman havada öylesine tatlı bir sükûnet vardı ki, caminin avlusundan hiç ayrılmak istemedim.

(İsmail Hocam’la birkaç gün önceki yazışmamızda, bu yaz Makedonya, Kosova ve Arnavutluk gezi rehberleri hazırlayacağını haber vermiş, seneye de Özbekistan’ı yazmaya niyetlendiğini söylemişti. Detaylı bir haritanın da eşlik ettiği Lefkoşa Suriçi Rehberi’nden öyle faydalandım ki, YTB Başkanı Abdullah Eren kardeşime “Bu rehberi keşke yayınlasanız” dedim. Çünkü 2020’de Kıbrıs’ta bir kez basılmış, Türkiye’de pek tanınmamıştı. Ve bir müjde aldım: İsmail Güleç, YTB için detaylı bir Kıbrıs rehberi hazırlıyormuş zaten. Kıbrıs’ın Türk ve İslâm kimliğinin altını kalınca çizme adına, muhteşem bir hizmet.)

Öğleden sonra, Lefkoşa’daki programlarımızın ilki, Yakın Doğu Üniversitesi’nde, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin Kıbrıs’ın Mağusa şehrinde kurdukları ve 1920’ye kadar binlerce Türk esiri tuttukları kampın öyküsünü anlatan “Sandıktan Çıkan Tarih: Kıbrıs’ta Çanakkale Esirleri” adlı belgeselin tanıtım gösterimiydi. YTB’nin desteğiyle Prof. Dr. Ulvi Keser’in danışmanlığında hazırlanan ve yönetmen Ünal Üstündağ tarafından çekilen belgeselde, Kıbrıs’ın yakın tarihine dair çok önemli bir detayı öğrenme fırsatı bulduk. Belgesel, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki tarihî bağlantılardan birini daha gözler önüne sermesi açısından da dikkat çekiciydi.

Akşamüzeri Lefkoşa’ya yarım saat mesafedeki Alayköy’e geçtik. İftardan önce mahalleleri dolaştık, evlerde ve sokaklarda insanlara Ramazan armağanları takdim edildi. Yüzlerde şaşkınlık, sevinç ve merakı aynı anda görmek güzeldi. İftarımızı köyün camisinin bahçesine kurulan sofralarda yaptık. Unutulan -hatta belki hiç bilinmeyen- ananeleri canlandırmak, kardeşlik bağlarını hatırlamak ve kalpten kalbe köprüler kurmak adına, toplu iftar çok önemli bir vesileydi. YTB, “Gönül Köprüsü Ramazan Buluşmaları” adı altında, 2024 Ramazanında Kıbrıs’ın 20 ayrı köyünde böylesi sofraların kurulmasına katkıda bulunmuş.

İftardan sonra yeniden Lefkoşa merkeze döndük, bu defa nasibimizde Ahmet Özhan ve ekibi tarafından icra edilen çok anlamlı bir konser vardı. Repertuar, Pîr Mehmed Azmî’den Âşık Kenzî’ye, Mehmed Râcî Efendi’den Kaytazzâde Mehmed Nâzım Bey’e, Kıbrıs’ın tarihinde yeri bulunan ilim ve irfan insanlarının eserlerinden bestelenmiş ilahilerden oluşuyordu. YTB güftelerin derlenmesinden bestelerin hazırlanmasına, Hakan Alvan tarafından yürütülen projeyi himaye ederek, kültür tarihimiz açısından çok mühim bir işe imza atmış. Kıbrıs İlahileri, sadece “kültürel” bir hadise değildi aslında. Kıbrıs’ımızın dinî ve millî hüviyetini hatırlama ve hatırlatma bâbında, öğretici bir ders niteliği de taşıyordu. Her eserin icrası öncesinde, güfte sahiplerinin hayat hikâyeleri ve hizmetlerine dair metinler okundu. Dinlerken, altını çizdiğim pek çok nokta ve not ettiğim çok sayıda isim oldu. Eminim, salonu dolduran ve konseri ilgiyle takip eden hazirûn da benzer hisler içindeydi.

Konserden sonra, sahur sofrasında sohbet ve muhabbetler devam ederken, Ahmet Özhan Bey’in “Enderûn usulü teravih”e dair yaptığı mufassal ve tatbikatlı izahat çok kıymetliydi.

İstanbul’a, Kıbrıs’a her gelişimde zihnimde daha da berraklaşan şu noktaları tekrarlayarak döndüm:

Kıbrıs, İslâm’sız olmaz. Kıbrıs gibi stratejik bir toprak, ancak millî ve dinî değerlere sahip çıkacak şuurlu bir nüfusla elde tutulabilir. Adanın mazisini şekillendiren ve kimliğini yoğuran İslâm, kaderinin bundan sonraki duraklarında da ana belirleyici etken olacaktır.

#KKTC
#Lefkoşa
#Taha Kılınç