Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. İbrahim’e şöyle emredildiği haber verilir: “İnsanlara haccı duyur; gerek yaya olarak, gerekse yorgun argın binekler üzerinde çok uzak yollardan sana gelsinler. Ki böylece kendileri için faydalı olan şeyleri açıkça müşahede etsinler…” (Hacc 27-28).
(Mecburi bir teknik izah: Ayette “fayda” kelimesini karşılamak üzere geçen ifade “menâfi”, yani menfaatler. Demek ki, Müslümanlar haclarını yaparken aynı zamanda birtakım somut menfaatlere ve kazançlara da kavuşacaklardır. Menfaat kelimesi bizim dilimizde “Başkasının zararına da olabilecek şekilde, insanın kendine sağladığı çıkar” şeklinde anlaşıldığından, “fayda” daha muvafık bir çeviri. Ama bu defa da, ayetin vurguladığı ayrıntılar sığlaşıyor. Yazıyı, lütfen bu izah ışığında okuyunuz.)
“Hacda hangi faydalar müşahede edilebilir?” sorusunun bizi sevk ettiği tefekkür vadisi oldukça zengin:
Her şeyden önce şahsî bir serüven olan hac, bir Müslümana yolculuğun zorluklarına katlanmayı, kendi kendini idare etmeyi, hiç tanımadığı ve huyunu-suyunu bilmediği insanlarla haftalar boyunca aynı ortamı paylaşmanın inceliklerini öğretecektir. Fizikî ve zahirî sıkıntılara çok fazla takılmadan, “Dönünceye kadar burada ne öğrenirim?” diye bakabilen bir Müslüman için, haccın şahsî faydaları sınırsızdır.
Hacca gelen bir Müslüman, farklı milletlerden insanlarla kaynaşacak, onları tanıyacak, fiziksel görünüşlerden geleneklere kadar çok ilginç detayları fark edecek, böylece “bir vücudun organları” olduğumuz hakikatini derinlemesine kavrayacaktır. Edilecek sohbetler onu Asya’dan Afrika’ya, Balkanlardan Amerika’ya bambaşka iklimlere götürecek, “ümmet” dediğimiz bünyenin ne kadar renkli, çeşitli, çok katmanlı ve çok boyutlu olduğunu gözleriyle görecektir.
Hac, ümmetin seçkin beyinlerinin toplanma merkezidir. Farklı coğrafyaların gündemleri böylece Mekke ve Medine’ye taşınacak, o sene yayınlanan yeni eserler tartışılacak, yazarlar ve düşünürler konferanslar verecek, böylece bereketli bir beyin fırtınası esecektir. Normal şartlarda belki yolları kesişmeyen nice isim de bu şekilde tanışacak, daha verimli eserlerin ortaya konması adına işbirliklerine gidilecektir.
İslâm coğrafyasının farklı bölgelerinde birbirinden çok farklı siyasî tecrübelerin yaşandığı muhakkak. Bu durum, aynı zamanda Müslümanların kolektif hafızası için, paha biçilmez bir birikim anlamına da geliyor. Hacda bu tecrübe ve birikimler paylaşılacak, Müslümanlar siyasî gündemlerini istişare edecekler, böylece hacdan memleketlerine döndüklerinde problemlerin çözümüne bir adım daha yaklaşmış olacaklardır.
Hac, hem ticarî anlaşmaların akdedileceği bir atmosfer sunar hem de ihtiyaç sahiplerine organize yardımların ulaştırılabilmesi için istişare imkânları doğurur. Bir yandan iş adamları ve zengin Müslümanlar kartvizit alıp verirken, diğer yandan karz-ı hasen ve diğer İslâmî yardımlaşma biçimlerine kafa yorulacak; ümmetin ekonomik ve iktisadî yaralarına çareler aranacaktır. Sadece aranmayacak, bulunacaktır da.
(Ayette “açıkça müşahede edilen faydalar” dendiği için, haccın manevî değerine ve bir Müslümana kazandırdığı sevaplara temas etmedim. “Kabul olunmuş bir haccın karşılığı ancak cennettir” Nebevî müjdesinin de haber verdiği üzere, bu konu zaten izahtan varestedir.)
İşin teorik taraflarını bunca konuştuktan sonra, şimdi gelelim esas soruya:
Peki, hac, bugünkü uygulanan biçimiyle yukarıda sıraladığım -ve şüphesiz daha nice başlığın da ilave edilebileceği- tüm bu faydaları sağlıyor mu? Ümmetimiz, haccın imkânlarından şahsî olarak, kültürel olarak, entelektüel olarak, siyasî olarak ve ekonomik olarak yeterince istifade edebiliyor mu? Bunun için vesileler var mı, varsa kullanılabiliyor mu? Hacca akın eden yüzbinlerin kendi içinde kaynaşması ve birbirine aktarımda bulunabilmesi için fırsatlar sunuluyor mu?
Tüm bu soruların cevabını biliyoruz. Hatta o cevapların sebebini ve gerekçelerini de biliyoruz. Ancak her ne olursa olsun, “böylece kendileri için faydalı olan şeyleri açıkça müşahede etsinler” vurgusunu, haccın, bu faydaları açık açık görmeye yarayacak şekilde tatbiki için İslâm ümmetinin omuzlarına yüklenmiş bir vazife olarak okumak ve anlamak durumundayız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.