Bayramın ilk gününden bu yana kalbimi bu soru meşgul ediyor: “Söz söylemek kimin hakkı?” Soru akla düşse, cevap bulmak yetecek belki ama kalbe düşünce öyle değil, bizzat cevap olmak gerekiyor. Çünkü bilmelerle yetinmiyor kalp, bulmalarla teselli bulmuyor, o hep “olmak” derdinde. Sorunun cevabını bilince değil, cevaba dair bir şeyler bulunca değil, ancak meselenin gerektirdiği gibi olunca tesellisini bulacak. Kalbimle başım dertte.
“Söz söylemek bir hak mıdır diyebilirsiniz.” Evet, hak! Yürümeyenin, yürü demeye hakkı yok mesele, okumayanın oku demeye, gönül incitenin incitmeye demeye... Dese ne olur? Hiçbir şey olmaz. Hiçbir şey olmayacak bir şey için söz söylemek abesle iştigaldir. Yürüyenin yürü demesine gerek yok ama. Okuyanın oku demesine, incitmeyenin incitme demesine... Sözü yormadan vereyim mi cevabı? Söz söylemek derdini anlatmak için söze ihtiyaç duymayan kişinin hakkıdır. Bulduğum cevap bu. Cevabın gerektirdiği gibi olduğum vakit bu köşeyi boş bırakacağım. Altı bin vuruşluk meram anlatacağım sükût suretinde. Herkes bakacak, birileri okuyacak, bazıları anlayacak, bir kaç kişi ağlayacak. Söylemek böyle olursa muteber. Din nasihattir evet ama nasihat sözle değil, söz değil. Samimiyet, nasihat dediğiniz bu. Fiiliniz sözünüzü tekzip etmeyecek, kalbinizle aklınız birbirine muvafık olacak, herkesin içinde yapamadığınızı bir başınızayken de yapamayacaksınız, bedelini ödemediğiniz sözü bilmediğinizi bileceksiniz, hâsılı samimi olacaksınız. İnsan önce kendisine samimi olacak, oynamayacak. Olmadığı bir kişiymiş gibi davranmayacak insan kendisine. Kimse o olacak. Söz söylemek, derdini anlatabilmek için söze ihtiyaç duymayan kişinin hakkı çünkü o baştan aşağı derdi kesilmiştir, serapa dert. Oturuşu edebi anlatır onun, yürüyüşü tevazuunun şerhi gibidir, bakışı tefekküre davet, nazarı şifa, iş tutuşu nasihat, üslubu nübüvvet rayihası, mümindir o. Güzel sözlünün kim olduğunu Allah tarif ediyor: “Allah’a davet edip, salih amel işleyen ve şüphesiz ben Müslümanlardanım diyenlerden daha güzel sözlü kim olabilir?” Dikkat buyurunuz; kişi güzel sözlülerden olacaksa evvel emirde Allah’a davet edecek. Şerre güzel sözlerle çağıran kişi güzel sözlü değil demek ki, sözü güzel sadece, bunun da bir kıymeti yok. Sözü güzel söylemek güzel sözlülerden olmak için yetmiyor. Tersini ifade edebilir miyiz peki? Sanırım evet. Allah’a çağırıyor ama iyi bir hatip değil, hatta kekeme, sesi de buğulu değil üstelik. Olsun, o güzel sözlülerdendir, diğer şartlarını da tam yerine getirmek şartıyla. Güzele çağıranların en güzel sözlüleri peygamberlerdir, hitabet için fiyakalı cümle şart olsaydı Firavun Musa’sız kalırdı. Kalbinize bir soru emanet edeyim mi bunun burasında: Söz söylemek sadece dudağın işi midir?
İkinci sırada salih amel zikredilmiş. Ben güzel sözlülerden olmak istiyorum diyen kişinin ameli de güzel olacak. Düzeltiyorum ameli de güzel olacak değil! Kişinin ameli mutlaka güzel olmalı ki sözü güzel olabilsin. Sözün en güzelini söyleyerek bizi hakka çağıran kişi salih amel işlemiyorsa sözü bize tesir etmez. Zira insan güzele meftundur, saf güzele. Güzelde elestten bir iz var, ilk hatıradan, duyduğumuz ilk sözden. Kişi Allah’a çağırıyorsa, salih amel işliyorsa, şüphesiz ben Müslümanlardanım diyorsa onun dudağından bizi güzele çağıran Allah olur ve Allah güzeldir. O bir şeye davet ederse icabet etmemek elde değildir. Sen bir şeye çağırdığında icabet keyfe kalmış. Burayı atlamayalım: Şüphesiz ben Müslümanlardanım diyecek. Müslüman değilse istediği kadar güzel söylesin güzel sözlü değildir. Burada bir başka pencere açmalı belki de, sözü doğru değildir demiyoruz, kişi güzel sözlü değildir diyoruz, fark büyük. Gâvurun doğrusu alınabilir ama güzeli olmaz! Heidegger doğru söyleyebilir yani ama yanlış eyler bu da güzel bir şey değildir. Güzeli anlatma derdiyle konuştuğunu zannederken çirkin sözlülerin doğrularından ballandıra ballandıra referanslar sunanlar aklımıza bir doğruyu hatırlatabilirler ama kalbimizi asla güzel eyleyemezler.
Allah güzel sözlüyü tarif ediyor ama ayette ne hitabete ne ses rengine ne retoriğe ne fiyakalı cümle kurmaya dair tek bir şey var. İlginç değil mi? Üzgünüm ama Rabbimiz güzel sözün tarifi konusunda bizim gibi düşünmüyor! Çağırmak dilin, salih amel halin, iman kalbin işi, bunlar tam olursa kişi güzel sözlü olur diyor. Biz sadece çağırmak kısmındayız, “nereye”sini de bırakmışız üstelik. “Nasıl”ına bakarak karar veriyoruz. Söz söylemek, güzel sözlünün tarifi hususunda Rabbiyle aynı kanaatte olan kişinin harcıdır. Burada mutabık olmayanlar habire laf edebilirler ama konuştukları şeyler söze erişmez asla, kelamın ise eşiğine bile eremez.
Neden bunca güzel söz söyleyen varken bunca yanlış iş eyleyen var, anlaşılıyor mu biraz! Sözü güzelleştirmeye uğraşıyoruz mesele dudakta oysa. Bizim söyleyecek yeni ve güzel sözden ziyade söylenmiş eski ve güzel sözü söyleyebilecek dudaklara ihtiyacımız var. Derdimiz dudağa söz bulmak değil, söze dudak bulmak. Ama söylenmişi söylediğin vakit farkını ortaya koyamıyorsun değil mi? Koyma! Derdin herkesten daha farklı, daha güzel ve kimsenin söylemediği sözlerle insanları kendine hayran bırakmak mı dert anlatmak mı? Dert anlatmak istiyorsan halini güzelleştir, hayran arıyorsan şarkı söyle! Güzel söz söylemeyi boş ver, güzel sözlülerden olmaya bak! Din nasihattir ve nasihat samimiyet ve samimiyet buraya ne için geldiysen onun için yaşamak. Sözle olmaz bu işler, söze gelmez. Her Cuma vaazı dinleyen irşad olsaydı ülkede günah diye bir şey kalmazdı. Güzel söz yazdıkları vakit bazı şairlerin harcı, sustukları vakitte bile güzel sözlü olanlar ancak Allah dostları. Sustum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.