Eleştirmek değer vermektir. İnsan yanlışı eleştirir ve çoğu zaman sevmediğinin yanlışına kayıtsız kalır. Sevmiyorsun, sevilmediğini biliyorsun, bir yanlışı ne diye hatırlatasın ki? Zaten sana karşı bir önyargı var. Söylediğin sözün doğruluğunu tartıp da yanlışını düzeltecek değil karşındaki. Durduğun yeri yanlış görüyor ve oradan bir doğru geleceğini düşünmüyor. Bir parça izanı var ve eleştirine, “belki de haklıdır” diye yaklaşacaksa, bu defa da “bu doğruyu bana şimdi hatırlatıyorsa bunda bir hinlik var” diye bakıyor. Bu bakış, yanlışına daha kuvvetle sarılmasına sebep oluyor. İnsanın kendisini sevmeyene doğruyu hatırlatması, yanlışa daha fazla bağlanmasına sebep oluyor. Hal böyle olunca şayet insanlıktan bir parça nasibin varsa seni sevmeyeni daha fazla yanlışa düşmesin diye eleştirmiyorsun; bu sevmeyiş düşmanlık boyutuna varmışsa beter olsun diye hatırlatmıyorsun bildiğin doğruyu. Ama sevdiğin öyle mi ya?
Yakınında duramaz seni sevenler. Yanlışını alkışlamadıkları zaman hain yaftası yiyeceklerini bilirler, ama o yaftayı yemek değildir onları senden uzaklaştıran. Onlar yanlışına yanlış demedikleri zaman sana ihanet etmiş olacaklarını bildikleri için senden uzaklardadır! Yakının da durup yanlışını alkışlayanlar sadık; senin davana sadık olduğu için senden uzağa kaçanlar hain oldu mu bir kez sen bile seni tanıyamaz olursun aynalarda. Bu yanlışı ben nasıl yapabildim diye sorarsın kendine, aynalar kaşını çatar “sen bana nasıl yanlış yaptın dersin” diyerek. Alkışlarsın kendini, yüzü güler aynadaki aksinin, mutlu olursun bir doğruyu daha yapmış olmanın sahte avuntusuyla. Senin bile sana sadık olamadığın yerde etrafını hainlerin doldurmasından daha doğal tek bir şey varsa o da davana sadık olanların senden uzakta senin için ağlayıp dua etmeleridir alınlarındaki hain yaftasını göğe tutarak.
Yazan çizen adamlarız, işimiz zor. Bir yanlışı şimdi söylesek zamanı mıydı diyorlar, sonra söylesek onu zamanında söyleyecektin diye mukabele ediyorlar, söylemesek sustun diye karşı çıkıyorlar, söylesek madem bu kadar yiğitsin falan meseleye niçin bir şey demedin diye soruyorlar. Kimin ne dediğini ne diyeceğini hiç mi hiç umursamadan, eleştiri ve sadakatten ne anladığımı ifade etmeye çalıştığım bu yazının sonunda fikrime bir parça olsun değer veren dostların bilmesini isterim ki: Omurgasız kuru kalabalığa asla dâhil olmadan, hasbî ve harbî yalnızlığa da kendimi mahkûm etmeden, yanlışını eleştirip doğrusunu savunarak, siyasi hayatı devam ettiği müddetçe Sayın Erdoğan’ın herkese ve her şeye rağmen sonuna kadar yanındayım ve yanında olmaya devam edeceğim.
Türkiye’nin bu zor zamanlarında Reis Bey’i yanlışını bile alkışlayanların ve doğrusunu eleştireyim derken uzağına düşenlerin yalnızlığına terk etmeme irademin -karınca misali belki ama tarafımız net belli olsun diyerek- imzası olan bu yazıyı tarihin vicdanına emanet ederim.
Not: İstanbul sadece bir şehir değil, küçük küskünlüklere, basit hesaplara, günübirlik eleştirilere kurban edilemeyecek kadar büyük bir davanın adıdır!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.