Lamı cimi yok. Bugünün huzurlu, yarının güzel olmasını istiyorsan dün yaşadıklarından ibret almayı bileceksin. Eğer unutursan, tedbiri elden bırakırsan, gereğini yapmazsan, yarınlar sana dünden farklı bir şey getirmiyor. İnsanlar için olduğu gibi devletler için de bu durum böyle.
Yakın geçmişte Türkiye dört büyük badire atlattı, hatırlayalım kısaca.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade vermek üzere savcılığa davet edildi. Zamanlama manidardı; zira Başbakan Erdoğan tam da o dakikalarda ameliyat masasında olacaktı. Erdoğan verdiği bir sözü hatırlayarak ameliyatı geciktirmemiş olsa, MİT Müsteşarı –şayet söylenenler doğruysa- dönemin Cumhurbaşkanı’nın tavsiyesine uyarak savcılığa ifade vermeye gitse, çatışmayı göze alacak net irade ortaya konmasa, hızlı, doğru ve yerinde hamleler yapılmasa netice nasıl olacaktı? Bilmek için kahin olmaya gerek yok: Ameliyat masasında kolunda kelepçeyle uyanan bir başbakan, tutuklu bir MİT Müsteşarı, kaos içinde bir Türkiye. Kurgu sahipleri 7 Şubat’ta istediklerini gerçekleştirebilmiş olsaydı sanıyorum bir sonraki hamleye gerek kalmayacak ve biz Gezi olaylarını yaşamayacaktık. Erdoğan’ın iradesi ve Fidan’ın dik duruşu bu badirenin atlatılmasında elbette önemliydi ama bana sorarsanız o ameliyatı geciktirecek ziyareti hastane yolunda hatırlatan Allah Türkiye’yi muhafaza etmişti. Bizi bize rağmen ve hatta bizden bile koruyan o kudret...
2012 Şubat’ında Oslo görüşmeleri bahane edilerek kurgulanan ama akametle sonuçlanan derin plan 2013 Mayıs’ında Taksim Gezi Parkı’nda karşımıza ağaç olarak dikildi. 3-5 ağacın yer değiştirilmesini protesto için başladığı varsayılan, malum çevrenin polisleri olduğunu sonradan öğreneceğimiz provokatörlerce çadır yakılmasıyla iyice alevlenen, tencere tava gürültüsüyle büyüyen, nihayet yağmaya, talana ve polisle alenen çatışmaya kadar varan, devlete meydan okunan bir kalkışma. Bedeli ağır oldu. Gezi’den önceki günün Türkiye’siyle olaylar bittikten sonranın Türkiye’sindeki faiz oranlarına bakıvermek bu bedeli anlamak için yeterli. Ekonomidir düzelir diyebilirsiniz fakat o olayların getirdiği büyük ayrışma ve kutuplaşma uzun yıllar bizi meşgul edeceğe benziyor. Gezi’nin hararetli günlerinde ne yalan söyleyeyim gönlümden şöyle geçiyordu: Erdoğan bir akşam gençleri ziyaret edip onlarla bir bardak çay içiverse bu iş düzelir. Düzelir miydi? Meselenin sadece ağaç olmadığını anlayınca, Gezi’ye bugünden bakınca net bir şekilde düzelmezdi diyebiliyorum. Savcılık marifetiyle yaratılamayan kaos, kullanışlı gençlerin tahrik edilmesiyle de başarılamamıştı, sırada ne vardı acaba?
Bu kez bir yıl daha beklemeye gerek duymamışlardı, hazır ortam sıcak, insanlar sokaklara alışkınken, saha ve zemin müsaitken öldürücü darbe vurulmalıydı. Türkiye bir sabah rüşvet, iltimas, hırsızlık, ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma haberleriyle uyandı. Tutuklamalar, tapeler, savcılık davetleri gırla gidiyordu. Bakanlar istifa ediyor, başbakanının oğlunu almak için gelen polislerle vermemek için direnen polisler çatışıyor, sonradan bir ülkenin yarınlarını ahlâksızca çaldıklarını anlayacağımız birileri o gün avazı çıktığı kadar ‘hırsız var’ diye bağırıyordu. Millet ‘hırsızlık yok’ diyemiyordu ama ‘hırsız var’ diye bağıranlardan fena işkillenmişti, duymazdan geldi. Türkiye 2 yılda üçüncü kez postu deldirmekten son anda kurtuluyordu. Bu ülke üzerinde çirkin emeli olanlar bir kez daha geri adım atmışlardı ama bakalım ne kadar bekleyeceklerdi ve sırada ne vardı?
Bu üç olayı üst akıl, derin Amerika, Fetö adına her ne diyeceksek aynı yapının organize edip etmediğinin hiçbir önemi yok. Kimin akıl, kimin finansör, kimin maşa olduğunun da hiçbir önemi yok. Çünkü kötülük, bir araya getirmek için bahane bulmakta oldukça cömerttir. Birisi bir markete bomba atar, diğeri kargaşadan istifade kasayı yüklenir, beriki hengâmede komşusunu tokatlar, öbürü poşetlerini doldurur. Böyledir bu iş.
Yargı marifetiyle, sokak hareketleriyle, yolsuzluk söylentileriyle başaramadıkları işi halletmenin geriye tek bir yolu kalmıştı. 15 Temmuz gecesi o yola çıktılar. Savaşta yaşamadığımızı yaşıyorduk, bizim silahımızla bizi vuruyorlardı, bizim uçağımız bizi bombalıyordu, ihanetin böylesini tarihimiz boyunca yaşamamıştık. Gecenin üçünde yapılsa başarılı olacağı kesin bir kalkışma, deşifre olduklarını anlayan müptezellerce akşam saatlerine çekilmişti, kamikaze. Kılıçlar çekilmişti, ya vardılar ya yok; ya var olacaktık ya yok! Neden başarılı olamadılar yahut nasıl başardık, çok şey söylenebilir fakat son tahlilde diyeceğimiz şu olmalı sanırım: Necip Türk milleti namussuzların hesabını canı pahasına gördü!
İmdi, herhangi bir ülkenin beş asırda yaşayamayacağını 5 yılda yaşamış bir ülkenin evlatlarıyız. Rengi, şekli, cinsi ne olursa olsun yeni bir kaos budalalığına tahammülümüz yok. Şerbetlendik. İhanete, darbeye, sokak olaylarına, vesayet marifetine şerbetlendik. Bütün bu olayları koordine edenler, buradan ekmek arayanlar, bundan memnun olanlar da bu arada bir şeyler öğrendi. Neden yapamadıklarını tahlil ettiler, nasıl yapabileceklerini tespit ettiler, hangi denklemden ne sonuç çıkacağını gördüler ve bana sorarsanız bu sıralar yeniden saha ve zemin kontrolü yapıyorlar. Neticeyi kimin daha hazırlıklı olduğu, kimin neden ne kadar ders çıkardığı belirleyecek. Felaket tellallığı ya da korku çığırtkanlığı değil derdim; dostane bir ikaz, küçük bir hatırlatma benimkisi, malum çabuk unutuyoruz.
Sokağı kullanmak isteyecekler, taraftar gruplarını germeye ihtiyaçları var, futbol Fetö’nün eski ilgi sahası, Rapçi zıpırlar durduk yere yapmadı o şarkıyı, yargıdan ilginç kararlar gelebilir bu sıra, dün işi çözseler alternatif diye takdim edecekleri kimse yoktu bugün var, ekonomi sebebiyle insanlar gergin, ülkeyi erken seçime götürecek bir yol arayacaklar, malzeme masada hazır yani, geriye bir tuz biber kalıyor. Uzun uzun tuz, biber tarifi yapmak yerine bir soru sorayım: 17-25 Aralık’ta hırsız var diye bağıranlara prim vermediysek ne mal olduklarını bildiğimiz içindi!
Namussuzlar hesap yapıyor ama bu defa lütfen bizim de elimiz armut toplamasın ve “Allah’ın da bir hesabı var” kolaycılığıyla oturup sadece beklemeyelim.
Yok yok, soruyu unutmuş değilim, cevabı vermiş bulundum, sormaya hacet kalmadı!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.