Geçtiğimiz milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öğretici yanlarından birinin de yapay dayanışma ile bir yere varılamayacağını bir kere daha göstermiş olmasında temerküz ediyor.
Türkiye demokrasisinde siyasal partiler toplumsal koşulların belirleyiciliğinde temellenmiyor. Bunun yerine ideolojik telakkiler siyasal partilerin kuruluş temelinde vücut buluyor. Bu cümlenin anlamı şu: Batı demokrasileri sınıflı toplumların sınıf temelinde siyasal düzlemde örgütlenmesini öngörüyor. Bizde sınıf mevcut olmadığından, toplumumuz sınıf esası üzerine yapılanmadığından, siyasal partilerin de sınıf çıkarı üzerine bina edilmesi söz konusu değil... Onun yerine ideolojik telakki tarzları siyasal partilerin oluşmasında belirleyici oluyor.
Bir partiden ötekine milletvekili aktarımı da bu nedenle mümkün sayılıyor. Her ne kadar ahlaken yadırgansa da...
Son milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde farklı ideolojik görüşteki partilerin ittifak adı altında bir araya gelmesi de aynı yapay dayanışmanın bir tezahürü olarak ortaya çıktı. Her ne kadar işbu dayanışmada bazı partilerin yüzde 10 barajını aşmasını gerçekleştirmek hedeflendiyse de, ideolojik telakki tarzları arasındaki uyuşmazlıklar seçmen nezdinde tasvip görmedi. Seçime ilişkin tablonun makro düzeydeki nihai sonucu bu anlamı doğruluyor.
Seçimden hemen sonra ittifak halinde bulunan partilerin kendi asli kimliklerine rücu etme telaşı ittifakın yapaylığını işaret ettiği gibi, söz konusu ittifakın bir yanlış bilinç eseri olduğunu da kanıtlamış oluyor.
Şurası da ilginç: Ak Parti karşısında yer alan muhalif yelpazenin irili ufaklı tüm bileşenlerinin ittifak adı altında bir araya gelmesi aynı zamanda bir yanlış bilinç faktörünü de dile getiriyor. Ak Parti nezdinde dayanışmaya girmesi beklenebilecek bazı partilerin, salt Erdoğan çekemezliği nedeniyle ona muhalif safta yer alması, bu yanlış bilincin en dramatik sonuçlarından birini sergiledi. Şimdi o partilerin temsilcileri “yanlış yaptık” demeyi içine sindiremese de: “İttifak, genel seçimlerle ilgili bir konuydu. İttifak ömrünü o noktada tamamladı.” diye içerleniyor.
Bu yanlış bilinçle karar verenlerin hiç birinin iflah olduğu görülmedi. 1950’li yıllardan günümüze gelinceye kadar bu yanlış bilincin ve yanlış konumlanmanın gerek bireysel düzeyde gerek siyasal partiler düzleminde tipik örnekleri hafızalardadır. 1954’te CHP’den ayrılan Hürriyet Partisi, 1969’da AP’den ayrılan Demokratik Parti, Özal’dan sonra ANAP’a yeni bir kimlik kazandırmak isteyenlerin partiyi yok etmesi, MHP’den ayrılan partiler... Bütün bu teşebbüsler yanlış bilincin ve yanlış konumlanmanın kurbanı oldular...
Burada adı geçen, geçmeyen bütün siyasal partilerin toplumsal temeli aynı... Ama siyasal telakki tarzları farklı... Geçmişte yanlış kulvarlarda konumlanmış olsalar bile, geleceğin yapılandırılmasında isabetli tutum içinde olmalarını beklemek fazlaca iyi niyetlilik ve hayalcilik mi olur?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.