Savrulma ya da “Allah rızası için kendinize gelin”

04:0012/04/2018, Perşembe
G: 12/04/2018, Perşembe
Rasim Özdenören

Bu talep bir siyasal parti başkanının...Birkaç gün önce internet posta kutuma düşen “Allah rızası için İslâmî kesime sesleniyorum” başlıklı bir haberden...Genel Başkan katıldığı toplantıda, bir başka siyasal partiyi hedef alarak kamuoyuna seslenmiş ve: “Allah rızası için yanlışa destek vermeyin. İlim erbabına sesleniyorum; siz soyguna nasıl cevaz verirsiniz, israfa nasıl göz yumarsınız. Adalet zalim sultanın karşısında tereddüt etmeden terennüm edebilmektir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”

Bu talep bir siyasal parti başkanının...

Birkaç gün önce internet posta kutuma düşen “Allah rızası için İslâmî kesime sesleniyorum” başlıklı bir haberden...



Genel Başkan katıldığı toplantıda, bir başka siyasal partiyi hedef alarak kamuoyuna seslenmiş ve: “Allah rızası için yanlışa destek vermeyin. İlim erbabına sesleniyorum; siz soyguna nasıl cevaz verirsiniz, israfa nasıl göz yumarsınız. Adalet zalim sultanın karşısında tereddüt etmeden terennüm edebilmektir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” demiş... (Odatv.com 08.04.2018 13:22).

Bu cümlelerde geçen yanlışa destek vermeme, soyguna cevaz vermeme, israfa göz yummama, adalet için zalim sultana karşı çıkmama fiillerini protesto etmemek elde mi?

Ancak sureta doğru görünen bu sesleniş temelde bir yanlışı dile getiriyor.

Her türlü toptancılığın düştüğü genel yanlış burada da ortaya çıkıyor. Hariciler, Hz. Ali’yi: “Hüküm Allah’a ait iken sen hükmü hakemlere tevdi ettin” diyerek onu tekfir edenlere, şu cevabı vermişti: “Doğru bir hükümden batıl bir sonuç çıkarıyorsunuz.”

Meseleleri usulünce birbirinden tefrik etmeden verilen bütün toptancı yaklaşımların düştüğü akıbet... İnsan hakeme veya hâkime (yargıç) veya bir karar vericiye niçin müracaat eder? İhtilâfı halletsin, adil biçimde sonuca bağlasın diye... Aslında tam da Haricilerin talebine muvafık bir davranışta bulunan, yani Allah’ın hükmünü yerine getirsinler için hakeme müracaat eden Hz. Ali’ye, niçin böyle yapıyorsun, diye karşı çıkıyorlardı. Yani kendileriyle çelişki halindeydiler.

Buradaki yanlışlık, tüzel kişi ile gerçek kişinin işlevini karıştırmaktan ortaya çıkıyor. Soygun, israf, adaletsizlik gibi fiilleri işleyenler gerçek kişilerdir, tüzel kişiler değil. O tüzel kişi adına hareket eden gerçek kişiler yolsuzluk, soygun ve benzeri fiilleri ika eder. O kişiler biliniyorsa kovuşturma da o kişiler nezdinde yürütülür. Nitekim siyasal partilerin kapanmasını önleyen, onun yerine o partiler adına suç işleyen veya haksız fiil ika eden kişilerin kovuşturulmasını öngören yasanın mantığı da bu temele dayanır.

İmdi, olayı bu soyut konumdan somut düzleme çektiğimizde 1970’li yılların koşullarına göre ülkeyi yöneteceğini sanan bir siyasal parti ile karşılaşıyoruz, Saadet Partisi...

Kendisine yapılan dayanışma taleplerinin mahiyetini kavrayamıyor.

Onu kavrayamadığı için dayanışma tekliflerini geri çeviriyor. Kendi kamuoyuna gerekçe gösterebilmek adına da israf vb. gerekçesine sığınıyor.

SP’nin şunu görmesi lazım: eğer bir başka parti ile dayanışmaya geçerse kendisi de, dayanışmaya geçtiği parti de bu dayanışmanın getirdiği sinerjiden yararlanır.

Ama bir başına seçime girerse kaybeden SP olur. SP’nin halihazırda sadece bir sinerji etkisi var. Mevcut konjonktür ortadan kalktığında bu sinerji de ortadan kalkar.

Umarım yanlış bilinçle farklı yerlere savrulmazlar. Vaktiyle bazılarının başına geldiği gibi...

#Medya
#siyaset