Parti içi çekişmelere hiç ilgi duymadım

04:002/08/2018, Perşembe
G: 2/08/2018, Perşembe
Rasim Özdenören

Haftalardır sürdürülen parti içi çekişmelere zerre kadar ilgi duymadım. Oysa gazete köşelerinden TV tartışma programlarına kadar neredeyse tümünde CHP’de başkan değişikliği olacak mı veya İP başkanı görevden ayrılacak mı konuları ele alınıyor. Kurultay olacak mı, olursa sonuç ne olacak, olmazsa CHP’ye ne olur veya İP dağılır mı falan...Aslında tartışmaya katılanların da bir şey söylediği yok. Kulak misafiri olduğum tüm TV programlarında aynı dipsiz ambar boş kile niteliğinde spekülasyonlar...Her

Haftalardır sürdürülen parti içi çekişmelere zerre kadar ilgi duymadım. Oysa gazete köşelerinden TV tartışma programlarına kadar neredeyse tümünde CHP’de başkan değişikliği olacak mı veya İP başkanı görevden ayrılacak mı konuları ele alınıyor. Kurultay olacak mı, olursa sonuç ne olacak, olmazsa CHP’ye ne olur veya İP dağılır mı falan...



Aslında tartışmaya katılanların da bir şey söylediği yok. Kulak misafiri olduğum tüm TV programlarında aynı dipsiz ambar boş kile niteliğinde spekülasyonlar...

Her iki konuda da tartışmaya, daha doğrusu üzerinde durmaya değer bir sorun yok. Daha doğrusu ortada sorun yok...

Şu sıralar gündeme oturmuş olan bu iki siyasal parti (ve diğerleri) 24 Haziran öncesinde iki ay süren kampanyaları boyunca dişe dokunur bir tek cümle söylemedi. Şu taşın üstüne ben de bu taşı koyacağım diyen çıkmadı. Bremen mızıkacıları gibi tamamı tek nota üzerinden “O gidecek, ben geleceğim” düdüğünü öttürdü. Eğer ülke olarak onları dinleme bahtsızlığına uğrasaydık, başımıza ne büyük bir gaile açtığımızı görmüş olacaktık.

Proje olarak bir ağızdan sadece devam etmekte olan ne kadar yatırım varsa durduracaklarını çığırıp durdular...

İşte zurnanın zırt dediği nokta tam da burada... Hiçbirinin ülke kalkınması konusunda en küçük bir tasarısı, hayali, ufku, vizyonu, projeksiyonu mevcut değil...

Acaba niçin?

Çünkü bu partilerin tamamı toplumsal bir ihtiyaca cevap vermek üzere kurulmuş değil. Hepsi ideolojik menşeli... CHP’nin kökeni Jön Türklere dayanır. Jön Türkler Avrupa’da Osmanlı Devletini nasıl yıkacaklarının eğitimini gördüler. Temelde ne gibi teşebbüslerle Devletin ihya edilebileceğine ilişkin bir tek fikirleri yoktu. Padişah halletmek suretiyle Devleti kurtaracaklarını sanıyorlardı. Her padişahı devirdikten sonra da, şimdi ne olacak şaşkınlığını yaşadılar... Çünkü padişahı niçin devirmeleri gerektiği üstüne de fikirleri yoktu. Padişah neyi eksik yapıyordu da onlar bu eksikliği ne ile telafi edeceklerdi, bilmiyorlardı.

İttihatçılar... Gözünü iktidar hırsı bürümüş kifayetsiz muhterisler... CHP işte bu zihniyeti tevarüs etti... Dolayısıyla değişen başkanlar boyunca ülkenin kalkınması konusunda hiçbir proje sunmadı. Çünkü böyle bir kaygı taşımadı. Çekişmelerin tümü o gitsin ben geleyim mülahazası üzerine bina edilmiştir. Bu kısır çekişmeye tarihte Bizans entrikası diyorlar: Türkçede dipsiz ambar boş kile...

Oysa aynı çizgiyi izlemeyen Demokrat Parti, kısmen Adalet Partisi, Turgut Özal’ın Anavatan Partisi ve şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi bir vizyonla işbaşına geldiler. Ve her biri tüm çelmelemelere rağmen ülkenin kalkınması ile ilgili hamlelere imza attılar. Esef verici olan durum şu ki hepsi de diktatörlükle itham edildi. Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşı (Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu) ipe götürüldüler... Tayyip Erdoğan’a karşı defalarca darbe teşebbüsünde bulunuldu... Sultan II. Abdülhamit Han döneminde eğitim ve imar alanındaki başarılar alt alta sıralansa uzun bir liste tutar... O da despotlukla, diktatörlükle itham ediliyordu. Nihayet onun başını yiyenler, on yıl içinde Devlet-i Âliye’nin de başını yiyerek muratlarına nail oldular...

Bu tablodan, adı geçen partilerin iç çekişmelerinden niçin herhangi bir sonuç beklemediğimiz anlaşılmaktadır sanırım.

Sen ben çekişmesinden bir hâsıla çıkmaz. Projeler üzerinde konuşmaya ise zihniyetleri müsait değil...

#Siyaset
#Parti